Başkan Beşar el-Esad'ın totaliter rejimine karşı 21 aylık Suriye ayaklanmasının ardından sahada birçok şey değişti. Barışçıl gösteriler artık yok ve demokratik laik devlet talebi, Suriyeli muhalif grupların çoğu için özellikle de katı tutumlu İslami arka plana sahip olanlar için temel bir tercih değil. Suriye kültüründen şiddeti dışlamak yerine birçok muhalif grup ve isim, silahlı muhalif gruplar tarafından uygulanan şiddeti mazur gösteriyorlar, ancak birçok uluslararası insan hakları örgütü silahlı muhalif gruplar tarafından uygulanan bu şiddeti ve insan hakları ihlallerini kınamaktadır.
Suriye muhalefeti halen temelde Suriye Ulusal Koalisyonu (SUK) ve Suriye Ulusal Eşgüdüm Organı arasında bölünmüş durumdadır. SUK, batılı devletler, Türkiye ve Suudi Arabistan ve Katar gibi Arap Körfez devletleri ile işbirliği ile tanınırken, Suriye Ulusal Eşgüdüm Organı bu haklı ayaklanmayı demokratik olmayan gündemlerin elinde bir araç haline getirme girişimlerinin beşinci kolu olmayı reddediyor.
SUK esasen islamcı isimler ve partilerden ve liberallerden müteşekkildir, tersine, Suriye Ulusal Eşgüdüm Organı ise solcular ve Arap milliyetçilerinden, üstüne güçlü solcu Kürt varlığından müteşekkildir. Bu iki formül, sahadaki duruma yönelik iki politika ortaya çıkardı. Nitekim Suriye rejimi bölgedeki teokratik rejimlerle bağlantılı gerici silahlı gruplar tarafından yıkılıp devrilse bile SUK'un umurunda değil.
Suriye Ulusal Eşgüdüm Organı başından beri Suriye ayaklanmasının içinde bir vekalet savaşı olmamasını seçti. Aslında hiçbir devrim yahut ayaklanmanın tiranlığa karşı savaşımı kazanacak ve kendi programını hayata geçirecek yabancı güçlerle asla bağlantılı olmaması gerektiğine inanıyor.
Birçok gerici ve emperyalist devlet tarafından finanse edilen ve desteklenen SUK, medyayı Suriye Ulusal Eşgüdüm Organı'nın ayaklanmadaki varlığına karartma uygulamaya teşvik etti ve Suriye Ulusal Eşgüdüm Organı'nı zayıflatmak ve Şam'daki tiranlığı devirmeye yönelik demokratik ulusal ve sivil adımlarını uygulayamayan sıradan bir üye olarak SUK'a katılmaya zorlamak amacıyla birçok kere Suriye'ye ilişkin Arap-BM konferanslarından dışlanmasını istedi.
Şimdi Suriye Ulusal Eşgüdüm Organı'nın birçok üyesinin Suriye muhalefeti ve ayaklanması içerisinde solu ve sivil cepheyi yeniden harekete geçirmek ve güçlendirme planı olarak bu amaçla Cenevre kentinde bu ay bir uluslararası konferans düzenlenecek. Bir dizi aktivist, hem Suriye rejimin kanlı baskısını hem de rejime karşı muhaliflerin eylemleri üzerinde tahakküm kuran demokratik olmayan gündemlere karşı durabilecek başarıyı gerçekleştirmeye hazırlanıyor.
Geçen hafta Suriye Ulusal Eşgüdüm Organı'nın yurtdışı sorumlusu Dr. Heyzem Manna ile bir araya geldim, kendisi uzun soluklu insan hakları savunuculuğu ile uluslararası alanda tanınıyor. “Zamanın çok hızlı aktığına inanıyoruz ve sadece rejimin değil, fakat aynı zamanda Suriye'nin geleceğini umursamayan ve asla hesaba katmayan bölgesel gündemlerle bağlantılı silahlı muhalif grupların bulaştığı bu şiddeti durdurmak için bir şeyler yapmamız gerekiyor” dedi Manna.
“Suriye halkının bağımsız demokratik ve sivil sesinin tamamen duyulması için gösterdiğimiz çabalarımızda bize yardımcı olması için birçok Avrupalı sol partiyi ve ismi bu konferansta bir araya getirmek için elimizden geleni yapacağız” diye sözlerine ekledi.
Konferans, 28-29 Ocak tarihlerinde Suriye'de Demokratik ve Laik Devlet için Uluslararası Konferans başlığıyla Cenevre'de gerçekleştirilecek ve genellikle ve yalanla Suriye'nin Dostları adı altında yapılan Batı ve Arap Körfezi destekli konferanslardan ayrı en büyük konferans olacağına inanılıyor.
Geçtiğimiz haftalarda bir araya geldiğim birçok Suriyeli bağımsız muhalif, bu konferansın esasen özgürlük ve onur talep eden ayaklanmanın ilk dalgasının sesini yeniden canlandıracağını umduklarını söylediler bana. Gerçekte Şam'daki tiranlık, barışçıl ayaklanmayı, silahlı muhalif cepheyi domine eden el-Kaide bağlantılı gruplara kapıları açan silahlı çatışmaya çevirmedeki rolünden dolayı suçludur. Ancak Suriye Ulusal Eşgüdüm Organı silahlı çatışmada taraf olmayı reddediyor, aksine Silahın Zaferi kavramına karşı savaşılması gerektiğine inanıyor, çünkü Suriye'nin durumunda bu savaşımın kazanılması, ister rejim ister silahlı muhalefet kazansın demokrasinin, sosyal adaletin ve Suriye'nin kendisinin zararına olacaktır.
Suriye'de Demokratik Değişim için Ulusal Eşgüdüm Organı'nın resmi sitesinden kizilbayrak.net tarafından çevrilmiştir.