Erkek nedir?’ diye soruyorlar sokakta. Küçük bir kamuoyu yoklaması, bir dilim belgesel... (http://vimeo.com/56904521)
‘Erkek çılgındır’, ‘Erkeklik üstün ırktır’, ‘Erkek bir organizmadır’, ‘Erkeğin sorumluluğu çok fazladır. Kadın giyinir, süslenir, çıkar, zengin bir koca bulabilir’, ‘Dünyanın hâkimi diyebilirim’, ‘Erkek kaba kuvvettir, güçtür, tak diye vurur. Onun dışında erkek deyince futbol...’
Bu tür belgeseller üretmek isteyenlere büyük fırsatlar tanıyan bir ülkemiz var. İşlek bir caddeye çıkıyorsunuz, rasgele mikrofon uzattığınızda böyle kesmeye kıyamayacağınız veciz sözler dökülüyor. Bunu ‘erkeklik’ üzerine düşünen, eleştiren ve dönüştürmeye hevesli bir mecra olarak toplanmış ‘Erkek Muhabbeti’nin yaptığı işi küçümsemek için değil, onları da var kılan egemen erkek algısının çarpıklığını mühimsemek için söylüyorum. Biz Erkek Değiliz Platformu, Rahatsız Erkekler gibi, Erkek Muhabbeti de varlıklarıyla en azından umudu baki kılan oluşumlar.
İşte o filmde gelininden yakınan yaşlıca bir adam da var. Erkek nedir sorusuna, “Kadınlar neden havalandı?” minvalinde yanıt vermeyi tercih ediyor. ‘Koruma polisi tutan’ gelinine savcının da destek çıktığını söylüyor. “Destek verdikçe evdeki hatunlar daha da kabarıyor” diyor.
Böyle cümleleri çok şaşırtıcı oldukları için değil, bilakis kanıksadığımız umumi kanıyı kristal hale getirdiği için ayıklıyorum.
Çeliknaz ve Enerji Hanım
Kocasından, eski kocasından, sevgilisinden, akrabası bir erkekten şiddet gören kadınların ne kadar azının hukuktan faydalanabildiğini biliyoruz. Erkek şiddeti yüzünden ölmemeyi başaran kadınların çok azı, maruz kaldıkları yaralama, tehdit, hakaret suçları hakkında soruşturma yürütülmesini sağlayabiliyor. Dava açılıp sonuçlandığında da, yine çok erkek bir çarkla işleyen mekanizmada kimi zaman işletilen hafifletici nedenler yüzünden verilen cezalar ayrı mesele...
Ama bu da yetmiyor. Bir süredir birçok kadın örgütü ortak bir metinle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e çağrıda bulunuyordu. Meclis’te kabul edilen ve Cumhurbaşkanı’nın önünde bulunan 6411 Sayılı Denetimli Serbestlik Kanunu, kadına karşı şiddet kapsamında suç işleyen erkeklerin de tahliyelerini sağlayacağından, kısmi veto çağrısı yapıyorlardı. Kadına karşı işlenen şiddet suçları için ayrı bir infaz sisteminin lüzumunu anlatmaya çalışıyorlardı. Olmadı. Dün itibariyle yasa onaylandı. Türkiye’nin dört yanında binlerce kadının yüreği ağzında şu anda. Bundan sonra da bu yasa kadına karşı şiddete (neredeyse) cezasızlık olarak hayata geçecek.
Burada da gaye aile birliğini korumaksa, Çelik ve Çeliknaz isimli sözde robotlara bir devlet bakanı tarafından ödül vermeyi falan çok aşan bir aile obsesyonu çıkıyor ortaya. Öyle ki tasarrufu Enerji Hanım’dan bekler gibi, aileyi de üstelik canı pahasına koruması bekleniyor kadından. Görünen bu.
Tıpkı başta söz ettiğim o mini-belgeseldeki erkek görüşleri kadar sıradan, tam da bu yüzden temsiliyet kudreti yüksek bir tespit de iki hafta kadar önce Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç tarafından yapılmıştı. Bulaç, “Kadınlar çalıştığı için erkek fıtri rolünü kaybedip vahşi cinayetlere sürükleniyor” demişti. ‘Suça sürüklenen çocuk’un (SSÇ) erkek muadili yani. Kadınlar yüzünden suça sürüklenen erkek (SSE).
O zaman çember tamamlandı, adalet yerini buldu. Öyle mi?
Radikal / 01.02.13