(10.08.12) - Muğla Üniversitesi öğrencisi Şerzan Kurt'un Muğla'da 19 Mayıs 2010 tarihinde polis kurşunuyla katledilmesinde polislerle birlikte hareket eden faşistlerin kirli sicili ortaya çıktı.

Muğla Üniversitesi’nde ilerici, devrimci yurtsever öğrencilere saldıran faşistlerin, çete kurarak Muğla-İzmir hattında bir dizi bardan 'siyasi' kimliklerini kullanarak haraç topladıkları açığa çıktı.

Şerzan Kurt'un katledilmesiyle sonuçlanan provokasyonun yaşandığı gece gözaltına alınan dört faşistin, kılıçlardan sis bombasına, gizli kameralardan pompalı tüfeklere kadar bir dizi silah ile kendilerine cephanelik kurdukları da mahkeme dosyalarına yansıdı. Faşist çeteye 15 Aralık 2011’de yapılan polis operasyonunda faşistlerin evlerinde üç sis bombası, uçaksavar mermisi, üç makineli tüfek mermisi, üç ruhsatsız tabanca, otomatik av tüfeği, kuru sıkı tabanca, samuray kılıcı, ‘pala’ adı verilen büyük bıçak, kelebek türü bıçak, dokuz milimetre çapında 38 mermi, 59 av tüfeği fişeği, beysbol sopası ve çakmak görünümlü bir gizli kamera bulundu.

Dört faşist tutuklanmalarının ardından, haklarında açılan davanın ilk duruşmasında Kurt'un katledilmesinde polislerle yaptıkları işbirliğini açığa vuran ifadeler kullandılar. Faşistler, polisin Kurt cinayetindeki rolünü örtüp kendilerini suçlu göstermek için bu operasyonu gerçekleştirdiğini iddia ederek kendilerini aklamaya kalktılar.

Ülkücü-faşistler kurdukları çeteyle kirli icraatlarına devam ederken polis işbirliğinde 12 Mayıs 2010'da ilerici, yurtsever öğrencilere saldırmış ve sonrasında başlayan çatışmada polislere hedef gözeterek ateş etmelerini istemişlerdi. Şerzan Kurt davası dosyasındaki telefon kayıtlarında geçen konuşmalarda faşistlerin, katil polis Gültekin Şahin'i “Sıkın abi, Gültekin abi içeri gelin” diyerek yönlendirdikleri belirlenmişti.