AKP Hükümeti, öyle bir işkolları ve sendika üye istatistiği yayınladı ki, tamamen çarpıtma verilere dayalı. İşin iç yüzünü açıklayan Devrimci Sağlık-İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Taşeron cumhuriyetine izin vermeyeceğiz” dedi.
Yaklaşık 4 yıllık bir süreden sonra Çalışma ve Sosyal Güvnelik Bakanlığı (ÇSCB), işkolları ve sendika üye istatistiklerini yayınladı. Yeni istatistiklere göre Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası’nın (Devrimci Sağlık-İş) on bini aşkın üyesi yok sayıldı.
Uzun yıllardır “sağlıkta taşeron olmaz, insan ihaleyle çalıştırılmaz” diyerek güvencesizleştirmeye karşı mücadele eden Devrimci Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, son gelişmeleri Yurt Gazetesi’ne değerlendirdi.
Yeni istatistiklerin yayınlanmasının ardından sendikanız 17 kentte bulunan 20 hastanede eylemler yaptı. Bu eylemlere neden olan İşkolları Yönetmeliği’nin ve sendika istatistiklerinin içeriği hakkında bilgi verebilir misiniz?
İşkolları Yönetmeliği’ne ve yeni sendika istatistiklerine geçmeden önce 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası’nın bir düzenlemesine değinmek gerek. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) normlarına uyum gereği ve sendikal özgürlükler adı altında 6356 sayılı yasada yapılan düzenleyle taşeron işçilerinin sendika hakkı ortadan kaldırıldı. Düzenlemeye göre işçilerin sendika üyelikleri ÇSGB kayıtlarına göre değil, Sosyal Güvenlik Kurum (SGK) kayıtlarına göre tanımlanıyor. SGK kayıtları ise taşeron şirketler üzerinden yapılıyor ve şirketlerin tek taraflı beyanlarına göre belirleniyor. Örneğin taşeron şirket, işçilerin SGK kaydını sağlık işkolu yerine inşaat, nakliye, turizm, gıda, genel hizmetler gibi kendi istediği farklı alanlarda gösterebiliyor. Kimi durumlarda; örneğin Bursa Uludağ Üniversitesi Hastanesi’nde olduğu gibi taşeron şirketler, işçileri işyeri olan hastanelerde değil, hiç gitmedikleri ve görmedikleri kentlerde hizmet ihalesi aldığı farklı şirketler üzerinden sigortalı göstererek, işkolu değişikliği gerekçesiyle sendika üyeliklerinin düşmesine yol açıyor.
Sözünü ettiğiniz düzenleme AKP tarafından “taşeron işçiye müjde” şeklinde sunulmuştu. Bunlar gerçeği yansıtmıyor mu sizce?
Ülkemize “ileri demorkasi”nin geldiği iddiası ne kadar gerçeği yansıtıyorsa, bu düzenlemeler de o kadar gerçeği yansıtıyor. İşkolları barajı, sadece şeklen indirildi. Çünkü yüzde 3 olarak belirlenen işkolu barajına kademeli geçiş öngörüldü. Baraj, Ocak 2013’ten Haziran 2016’ya kadar yüzde 1, Temmuz 2016’dan Temmuz 2018’e kadar ise yüzde 2 olarak uygulanacak. Ayrıca yüzde 3’ün de bir
garantisi yok; çünkü Bakanlar Kurulu’na işkolu oranının belirlenmesine dair yetki verildi. Yani herhangi bir sebeple Bakanlar Kurulu, barajı yukarı çekebilir.
Üstelik yetki sadece işkolu oranının belirlenmesine dair verilmedi; işçilerin elindeki en büyük silah olan grev konusunda da bazı düzenlemeler yapıldı. Bakanlar Kurulu daha öncede grev erteleme yetkisine sahipti, ancak bu yönde verilecek bir karar, Danıştay denetimine tabii idi, artık Danıştay devreden çıkarılarak, Bakanlar Kurulu grev ertelemede tek yetkili hale getirildi.
İŞÇİ SAYISI ARTTI AMA SENDİKALAR BARAJ ALTINDA!
Yeni yayınlanan sendikal istatistikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eski ve yeni sendika istatistiklerini karşılaştırırsak, özetle şöyle bir tablo çıkıyor karşımıza; 2009’da Türkiye’de 5,3 milyon işçinin 3,2 milyonu, yani yaklaşık yüzde 60’ı sendikalı iken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2011 yılı SGK verilerine göre saptadığı toplam işçi sayısı, 10,5 milyon kişi, sendikalı işçi sayısı ise 1 milyon civarında. Yine 2009 yılı verilerine göre Türk-İş’in 2,2 milyon, Hak-İş’in 430 bin, DİSK’in 426 bin, bağımsız sendikaların ise 135 bin üyesi varken, yeni istatistiklere göre ise Türk-İş’in 702 bin, Hak-İş’in 166 bin, DİSK’in 100 bin, bağımsız sendikaların ise 32 bin civarında üyesi bulunuyor.
Burada iki önemli sonuç çıkıyor: Birincisi, işçi sayısı yaklaşık yüzde 98 artmışken, sendikalı işçi sayısı yaklaşık yüzde 69 gerilemiştir. İkincisi Türkiye’deki sendikalaşma oranı, yüzde 10’un altındadır.
10 bini aşkın üyeniz yok sayıldı. Ne yapmayı planlıyorsunuz?
Taşeron işçiyi yok sayma, onun örgütlü gücünü parçalama politikası izleyenlerin yolunun Devrimci Sağlık-İş Sendikası ile kesişmesi kaçınılmazdı. Taşeron işçiye yönelen saldırıdan sendikamız örgütsel olarak nasibini almıştır. Fakat 10 binden fazla üyesinin sendika üyeliğinin yok sayılması, salt Devrimci Sağlık-İş’i ilgilendiren bir sorun değildir. Bizim tepkimiz, sadece sendikamızın üye sayısını yok sayarak bizleri işkolu barajının altında tutmak isteyenlere değil, 10 binlerce taşeron işçinin toplu sözleşme hakkını yok sayanlaradır. Bugüne kadar taşeron işçisinin emeğinin kimliğinin yok sayılmasına karşı mücadelenin örgütü olmaya çalıştık. İşkolu barajı nedeniyle toplu sözleşme yetkimiz olmadığı halde son 10 yılda sendikamızın üye sayısını üç haneli rakamlardan 10 binlere taşıdık. Bu büyümenin sırrı emeği, kimliği yok sayılan, geleceğini ihale masalarında pazarlık konusu edilen taşeron işçilere yaptığımız “Gelin Devrimci Sağlık-İş çatışı altında onurlu ve insanca çalışma ve yaşam için birleşelim” çağrısında yatıyor.
Özay Göztepe - Yurt / 03.02.13