Sanatçılar Mamak Kültür-Sanat Festivali'ni değerlendirdi...

  • Arşiv
  • |
  • Kültür-Sanat
  • |
  • Etkinlik
  • |
  • 08 Ağustos 2012
  • 08:56

(08.08.12) – 9. Mamak Kültür-Sanat Festivali 3-4-5 Ağustos tarihlerinde binlerci işçi ve emekçinin katılımıyla başarılı bir şekilde gerçekleştirildi. Yoksulluğa ve yozlaşmaya karşı bir mücadele mevzisi haline gelen festivale katılan sanatçılar ve aydınların görüşlerini aldık.

- Kendinizi tanıtır mısınız?

Laz Marks'tan Haldun Açıksözlü (Tiyatro sanatçısı): Yıllardır Canşenliği oyuncularıyla Ankara’da faaliyet göstermiş bir tiyatro emekçisiyim. Alanlarda, sokaklarda, böyle etkinliklerde ezilenlerin, işçi sınıfının sesi, yüreği, etkinlik algıları olmaya çalıştık. Anlayışları olmaya çalıştık. Şimdi de İstanbul’dayız. 2007’den beri İstanbul’da Canşenliği oyuncuları olarak devam ediyoruz. 2009 Şubat ayından beri Laz Marks politik stand-up’la, Türkiye’yi, Anadolu’yu, Mezapotamya’yı karış karış dolaştık. 200 bin km yol yaptık 100 bine yakın seyirciye ulaştık. Sınıfın mücadelesinde, sınıfın direnişinde, birliğinde, beraberliğinde olmaya çalıştık ve çalışıyoruz. 1991 yılında Canşenliği’ni kurmuştuk. İşte bu parkta sanırım 10 yıl olmuştur, 10 önce 2 Temmuz Sivas anmasına gelmiştim. Ondan önce de sanırım bağımsız adayları destekleme etkinliğine gelmiştim. Dediğim gibi biz de dişimizle, tırnağımızla destek olmaya, mücadelenin bir tarafında olmaya çalışıyoruz. Dil Tarih Tiyatro mezunuyum. Çocuklara yönelik kitaplar yazıyorum. Can Baba'nın dediği gibi, hiçbir şey yapamazsak çocuklara masal anlatırız dedik biz de. Şimdi masal kitapları yazıyorum, onları çocuklarla buluşturmaya çalışıyorum. Tiyatro eğitim kitapları yazdım. Bu kadar yıllık birikimlerimizi yazılı olarak, söz gider yazı kalır misali yazmaya çalışıyoruz. Onlara devam etmeye çalışıyorum. Ülkemiz koşullarında da tiyatroya da devam etmek istiyorum. Laz Marks’a devam edeyim istiyorum. İşte bu kadar dava açıldı. Her şeye rağmen bizi çağıran, Laz Marks’ı sahnede görmek isteyenlerin yanında olmaya çalışıyoruz. Çünkü iş artık kıran kırana bir savaşa dönüştü. Ya onlardansın ya bizden. Topyekün bir sınıf mücadelesi gerekiyor. İşte gazetecilerin halini görüyorsunuz. Biz de onlardan farklı değiliz. Bunun özellikle bilinmesini isterim. Ben 7 ay sonra ilk defa sahneye çıkacağım. Geçen THY direnişçilerinin etkinliğindeydim. Yani etkinliğe gittik, ziyaret ettik. Orada Laz Marks amca bir şeyler söyle dediler öyle çıktık. Böyle sıkboğaz olan bir süreç yaşıyoruz hep birlikte. Aşarız herhalde bunu da aşarız. 12 Eylül’ü aşmış bir ülkeyiz.

Mehmet Özer (Şair-fotoğraf sanatçısı): İşçiyim, fotoğraf ve şiirle uğraşıyorum. Yaklaşık 25 yıldır aktif fotoğraf projeleri üretiyorum. Fotoğrafla itiraf dili kurup hayata dahil olmaya çalışıyorum.

Erdal Beyazgül (Sanatçı): Aslen Erzincanlıyım. Ankara doğumluyum. Yaklaşık 18 senedir müzikle uğraşıyorum. İkinci albümüm çıktı. Bir müzik okulum var. Öğrenci yetiştiriyoruz. Bizim kültürümüze hizmet vermesi için öğrenciler yetiştiriyoruz.

Yavuz Canpolat (Sanatçı): Dersim doğumluyum. İskenderun’da büyüdüm. Gazi Teknik Eğitim Fakültesi Metal Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Müziğe İskenderun Halk Eğitim Merkezi'nde 10 yaşında başladım. Arif Sağ Eğitim Merkezi, özel şan, solfej dersleri alarak bugüne kadar geldim.

Biliyorsunuz, iki albüm yaptık. 'Alternatif ezgiler' diye bir albüm, çeşitli sanatçı arkadaşların da bulunduğu bir albüm. Onun sonrasında da 2000 yılında “bir resim sessizliği “ adlı solo albümüm çıktı. Çeşitli konserlerle devam ediyorum.

Onun dışında eğitimciyim. Çocuklara bağlama öğretiyorum. Koro çalışmaları oluyor. Çok çeşitli koroları çalıştırdım.

Erdağ (Ve Sanat Tiyatro Topluluğu): 2007 yılında 2 tiyatro grubunun birleşmesiyle bir araya geldi. 2 ekip de öncesinde belli bir tiyatro birikiminden geldiler. Amatör olarak tiyatro yapıyorduk Ankara’da. Aslında bizi bir araya getiren şey ilk olarak, Dikmen vadisindeki halkın direnişi oldu. Dikmen vadisindeki halkın direnişine tiyatral olarak ne gibi destek sunabiliriz? Biz orada ne gibi bir üretimle yer alabiliriz? Diyerek yan yana geldik. Ve böyle bir çaba güttük ilk başta. “Yıkıcılar geliyor” diye bir kça metinden ve Enver Gökçe, Nazım Hikmet vb. şairlerin şiirlerinden derleme bir oyun çıkardık. Grup ilk olarak kendini orada gösterdi. İlk olarak Dikmen vadisinde oynadık. Daha sonra politik oyunlar oynamak ve kültür sanat cephesinde kendi tavrımızı ortaya koymak için artık düzenli bir şekilde çalışmaya karar verdik. Ve o günden bugüne iyi kötü bu cepheden kendi çapımızda bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Ekibin politik bir duruşu var. Biz sosyalizme inanıyoruz, bunun için de ücadelenin bir alanında, kültür sanat alanında elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.

Gökhan (Ve Sanat Tiyatro Topluluğu): 4 yıldır Mamak Kültür-Sanat Festivali'ne geliyoruz. Elimizden geldiğince destek olmaya çalışıyoruz. Buranın şiarına uygun düşecek oyunlarla katılmaya çalışıyoruz. Şu an aslına bakarsanız tiyatro grubu olarak üretimimiz yok. Farklı alanlara yönelme ihtiyacı duyduk sanırım.

- Festivalle ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Haldun Açıkgöz: Çok doğru bir iş yapıyorsunuz, özellikle bu mahallede. Ben buranın gecekondu olduğu dönemi de bilen birisiyim. Burada halen, bu kültürün, bu damarın, sınıfsal damarın var olduğunu göstermek adına bunun yapılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sanırım 6-7 yıl önce bir festivale katılmıştık. Orada da bir sokak gösterisi yapmıştık diye hatırlıyorum. Tuzluçayır’da, İşçi Kültür Evi’nin önünde yapıldığı dönemdi. O dönem de katılmıştım, sonra şimdi gelebildik. Ben çok doğru buluyorum. Yani Alevilerin de Alevi mahallelerinde, ya da bizim bu tür mahallelerimizde, ne güzel sınıfın mücadelesinin, devrimcilerin içinde olduğu bir yer olarak algılanmaması gerektiğini düşünüyorum. O yüzden de bunların belki burada daha fazla yapılması gerektiğini düşünüyorum. Ayda bir yapılsa daha mı iyi olur acaba? Yani koşullarımız gereği üç gece değil de ayda bir. Buradakiler bize, tabi ötekilere de bakmak gerekiyor ama içimizdeki insanların da sınıf mücadelesine yeniden yeniden kazanılması gerektiğini düşünüyorum.

Mehmet Özer: Buraya üçüncü ya da dördüncü gelişim. Mamak’ın da eskisi sayılmam ben. Çünkü 78’den beri buraları bilirim. Devrimcilik yıllarım, gençliğim buralarda geçti. Elbette ki bir işçi semtinde bu tür kültür-sanat faaliyetlerinin olması ve yoksulların sanatın dilinden yararlanması, kendi ütopyalarını, düşlerini, sevinçlerini ve kederlerini sanatın diliyle seyretmiş olmaları, öğrenmiş olmaları önemli. Özellikle savaş çığırtkanlığının çok sık olduğu, Kürt halkına ve Suriye halkına yönelik bir savaşın gündemde olduğu günlerde, halkların kardeşliği şiarıyla bir etkinliğin düzenlenmiş olmasını anlamlı buluyorum. Bu tutumu bir tarz olarak algılıyorum ve arkadaşları kutluyorum.

Erdal Beyazgül: Buraya daha önce katılmadım, bu ilk katılışım. Böyle bir etkinliğin içerisinde olmak gerçekten gurur veriyor. Ben de burada oturuyorum. Ben de Tuzluçayırlıyım. Geçen yıl yurtdışındaki konserlerden dolayı buraya katılamadım, ama bu sene kısmet oldu. Buradayız, birlikteyiz.

Yavuz Canpolat: Daha önce bir arkadaşlarımız birkaç sefer söylemişti, ancak ben müsait değildim. Kısmet bugüneymiş. Emeklerine sağlık, gerçekten çok iyi çalışılmış. Özveriyle, emek verilerek yapılmış, halkla bütünleşmeyi sağlamış diye düşünüyorum. Kendilerini tebrik ediyorum. Bundan sonra da yanlarında olacağımı söylüyorum.

Biliyorsunuz neoliberal politikalar işçileri emekçileri gün geçtikçe ezmeye çalışıyor. Sendikalı olanları sendikasızlaştırmaya, köle gibi çalıştırmaya devam ediyor. Uzun iş saatleri, sosyal alanlardaki kısıtlamalar, işçileri emekçileri tabir-i caizse canından bezdiriyor. Daha da bir geriye götürüyor. Onun dışında halkların kardeşliği, herkesin, türküyle, kürdüyle, alevisiyle bu ülkede herkesin eşit olması gerekiyor. Dilini rahatça konuşabilmesi gerekiyor, ibadetlerini kendilerini ifade edebilecekleri şekilde yapmaları gerekiyor. O yüzden Türkiye’deki sıkıntılar devam eder, eğer bu çelişkiler ortadan kalkmadığı sürece daha da mesafe açılacak diye düşünüyorum. Mücadele daha da etkili bir şekilde devam edecektir. O yüzden özetle söylersek, eşit yurttaşlık temelinde emekçilere inanca bir yaşam, onurlu bir yaşam sürebilmeleri için çeşitli ortamların sağlanması gerekiyor.

Erdağ: Mamak Kültür-Sanat Festivali'ne ilk olarak 2004 yılında gelmiştim. O zaman Adana’daydım ve Şakirpaşa İşçi Kültür Evi Tiyatro Topluluğu ile kendimizin çıkarttığı bir oyunla gelmiştik. İlk olarak orda oynamıştık. Yıl 2012. 8 sene sonra yine buradayız, yine oynuyoruz. Benim için önemli bir yerde duruyor Mamak Kültür Sanat Festivali ve İşçi Kültür Evleri. Bir yanıyla şimdiden o zamana baktığımızda kendimizi geliştirmeye çalıştık. Mamak halkının bize yönelik tepkisinden ve geri dönüşlerinden kendimizi bu yönde geliştirmeye çalışıyoruz.

Bir yandan da duygusal bir yerde duruyor. Oyunlarımızı binlerce insanın karşısında oynamak ve bir şiar altında hareket etmek de önemli. Bu sene işçilerin birliği, halkların kardeşliği şiarı var. Bu şiarlar altında burada olmak, kendi sözümüzü söyleyebilmek, insanlara derdimizi anlatabilmek bizim için çok önemli. İşçi Kültür Evi’ne bize böyle bir imkanı sağladığı için tekrar teşekkür ediyoruz. 1500-2 bin insan karşısında oynamak kolay bir şey değil. Bizim çoğu zaman senede bir şansımız oluyor. Biz oyunlarımızı genellikle yüzlerle ifade edilen rakamlara oynuyoruz, kendi çapımızda yaptığımız oyunlarda. Buranın havası bambaşka. Burada başka bir amaç var. İnsanlar bir şiar altında bir araya gelmişler ve dayanışma ve buradaki mücadele kültürü senelerdir Mamak’ta ilmik ilmik örülen bir süreç. Dolayısıyla burada olmak bile başlı başına yetiyor. Ki biz burada oyun oynama şansını buluyoruz. O yüzden gene teşekkür ediyorum. Seneye gene oynayacağız. İnşallah seneye daha geniş kadrolarla, daha güzel oyunlarla geliriz. Teşekkür ediyoruz tekrardan…

Gökhan: Gönül, daha farklı şekilde katılabilmeyi isterdi. Umarız ki seneye daha farklı, belki de festival öncesinden bir şeyler hazırlayarak festivale destek olmayı hedefliyoruz. İşçi Kültür Evleri'ne, bize bu ortamı sağladığı için teşekkür ederiz.

Kızıl Bayrak / Ankara