Samatya'da kol gezen 'kötülük'... - Nihal Kemaloğlu

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • Kürt Sorunu / Azınlıklar
  • |
  • 26 Ocak 2013
  • 05:06

Samatya'da zonklayan 'kötülük' yaşlı ve yalnız başına yaşayan Ermeni kadınların canına kasteden ölümcül saldırılara dönüştü...     
Aralık ayının başında yalnız yaşayan 87 yaşındaki Ermeni kadın evine girerken saldırıya uğramış ve tek gözünü kaybetmişti, 28 Aralık'ta ise 85 yaşındaki Maritsa Küçük evinde vahşice bıçaklanmış halde ölü bulunmuştu.
Kurbanlarını Samatya'da yaşlı savunmasız Ermeni kadınlar olarak belirleyen bu saldırı zinciri, 6 Ocak'ta başka bir yaşlı Ermeni kadını yolda arabaya bindirerek kaçırmaya çalışmıştı.
Ve bu hafta ise dördüncü kurban 86 yaşındaki Sultan Aykar, evinin kapısının önünde tekme ve yumrukla darp edilirken gözünü kaybetmişti.
Samatya'da Ermeni kadınlara yönelik son bir ayda  peşi sıra gelen bu saldırı takvimi giderek 'sistemli ve örgütlü' şiddeti işaret ediyordu.
Öldüresiye darp edilen Sultan Aykar'ın torunu Birgün Gazetesi'nde Onur Erem'in haberinde
'Saldırıların hiçbirinde tek bir eşya çalınmamış, hırsızlık yapacak adam çalar kaçar' diyor...
Her ne kadar piyasalara elden teslim gündelik hayatın ürettiği şiddet tezahürlerini 'kadın cinayetleri', 'çocuk istismarı ve tecavüzü', 'borç cinneti', 'sağlık çalışanlarına şiddet', 'öğretmene şiddet' diye modern kategorilere tasnif etsek bile Samatya'da yaşanan 'şiddet ve vahşet' serisi tarihsel Ermeni nefretini düşündürüyordu.
IRKÇI HASSASİYET SÖYLEMİ HERKESİN İŞİNE YARAYINCA...   
Ermeni kökenli vatandaşların yoğun yaşadığı Samatya'da 'ırkçı refleksin' sindiği yerden uzanarak etnik/dini aidiyetine göre düşmanlaştırdığı 'kurbanına' pençelerini geçirerek dolandığını söyleyebilirdik.,. 
İstanbul'un göbeğinde korunmasız Ermeni kadınlara karşı gerçekleştirilen 'ağır darp, cinayet, kaçırma' girişimleri öyle gündelik suç niteliğine uymuyordu.
Milli birlik ve beraberlik popülizminin 'Türklük ve Sünnilik' söylemiyle coşturulduğu ülkemizde  maço, milli duyguları tahrike teşne dolaşan şahısların aradığı 'nefret objesi' 'Alevi'den gayrimüslime, Kürt'ten Ermeni'ye' doğru düşman kimlik hiyerarşisiyle sıralanıyordu...
En vahşice işlenmiş planlı cinayetin zanlısı eğer savunmasını ırkçı hassasiyetler üzerinden kurarsa 'haksız tahrik' indirimiyle taltif edeceğini ve adi suç sıfatını 'vatan evladı' algısına mazhar olacağına emindi...        
Velhasıl 'Ermeni'yi öldürdüm' ya da 'kafasına sıktım' ifadelerini olağanlaştıran, 'milliyetçi duygulara kapılıp adam vurmuş' yorumuyla katillerin aklandığı ve saklandığı günümüzde Samatya'da yaşlı Ermeni kadınların öyle adli 'hırsızlık ve darpa' uğradığına inanmak gerçekten bayağı zordu.
Ya da her fırsatta 'tek millet ve makbul kimlik' söylemleriyle kitleleri heyecanlandıran devlet ve siyasetin yarattığı soy sopa 'nefret' ikliminin adi hırsız ve katillerin de işini hayli kolaylaştırdığını kabul etmeliydik...
Ama bir gecede yan komşumuzu, yan mahallemizi 'göçe zorlayacak' nefreti bünyemizden temizleyemediğimiz gibi yakalarına yapışıp yurtlarını terk ettirdiğimiz insanlar gidince, o meşum öfkemizin büyüyerek bizde kaldığı bilgisi de oldukça önemliydi...

Akşam / 26.01.13