Robot beyniyle savaş ve barış – Ezgi Başaran

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 16 Ağustos 2012
  • 04:49

Savaşın yeni robotlarından, insanı ve insani her duyguyu ekarte ederek öldürmeye programlanmış Amerikan makinelerinden niye irkildiğimi çözemedim.

Koyu griymiş.

Sivri burunluymuş.

Jilet gibi bir makineymiş.

Vıj diye uçacak, zart diye vuracakmış.

ABD’nin önümüzdeki yılın başlarında semalara salacağı yeni savaş uçağı: The X-47B.

Her şeyi kendi kendine yapacakmış. Zaten yapılmışı var, diyenler çıkabilir, Predator ve Reaper gibi insansız hava araçlarını (İHA) örnek gösterebilir.

Bu öyle değil. Evet, bir insanın komutuyla havalanıyor ama sonrasında tamamen kendi kendini kumanda ediyor. Otomatik bir İHA değil, otonom, özerk bir İHA.

Yani X-47B havalandıktan sonra hedefi ne zaman ve nasıl vuracağına kendi robot beyniyle karar veriyor. Mevcut İHA’larda olduğu gibi millerce ötede bir konteynirde bilgisayar başında oturan askerlerden komut almıyor. Artık onu bile yapmayan bir makine.

Akıl almaz bir ilerlemeymiş.

Savaş endüstrisi için büyük bir adımmış. Ya insanlık için? Şeklinde içimden geveliyordum.

Ben bazen son derece safiyane bir halde, hayatla ilgili en ufak bir fikrim yokmuşçasına geveleyebiliyorum. Kimse duymuyor.

***

Fakat şimdi söyleyeceklerimin duyulmasını isterim.

CHP milletvekili Hüseyin Aygün, Türkiye televizyonlarında uzun zamandır unuttuğumuz bir sesle konuşmuştu. Sağduyuyla, bir hesapsız iyi yürekle...

Kendisini kaçıran PKK’lılar için ‘genç arkadaşlar’ demişti. Onların da savaşı gereksiz bulduğunu, demokratik özerklik talepleri kabul görse koşarak evlerine dönmek istediklerini, tüm partilerin artık toplanıp Kürt sorununu Meclis’te çözmesi gerektiğini söylemişlerdi. Bunları aynen böyle aktardı Aygün. Bana saygılıydılar, dedi. Onlar da bizim evlatlarımız, dedi. “Abi bizi unutma” deyip sarılıp gönderdiler beni, dedi.

Terörist kelimesini kullanmadı. Kan demedi. Silah demedi. Bayrak demedi. Toprak demedi.

Bir çiti hatırlattı aslında. Hayatta aldığımız kararların, çizdiğimiz yolun, hak taleplerimizin, bizi haklarımızı talep etmeye iten şartların... Hepsinin o çitin neresinde doğduğumuza bağlı olarak değiştiğini hatırlattı.

Konuşmaya buradan başlarsak, barış denen şeyin altını doldurabiliriz. Bunu gösterdi. Özgürlüğü elinden alınmış, kaçırılmış bir insan olarak. Bunu göstermeyi başardı.

***

Böyle konuşan bir adamın sözlerinin saatler içerisinde nasıl kafalardaki şablonlara çarpıp ufalandığını görünce...

Savaşın yeni robotlarından, insanı ve insani her duyguyu ekarte ederek öldürmeye programlanmış Amerikan makinelerinden niye irkildiğimi çözemedim.

Senin memlekette daha fenası var: Barışın robotları.

Barış gelsin, analar artık ağlamasın, kan dursun. Evet ama Türklerin lütfettiği şekilde bir barış olsun bu. ‘Teröristlerin’ hepsini bombalayalım. Öldürelim, çökertelim. Bu arada karakolların sıvasını sağlamlaştıralım. Böylece barış gelmiş olur. Zaten Kürtler ve Türkler kardeştir. Ya, evet.

Koca koca adamlar anlamak istemiyorlar, Türkiye okullarının ve milliyetçi ideologların ezberlettiği kalıpları aşamıyorlar. Ama elbette barış istiyorlar. Türk gibi davranan Kürtlerle.

Hüseyin Aygün’ün çatışmasız, kılçıksız her kelimesinden sonra, “Vay, terörist demedi”, “Demek ki PKK kaçırmadı, ormanda yürüyüşe çıkmış, misafir olup gelmiş” minvalindeki yorumlar yapanlara bakınca sadece azınlıkla karşılaşmadım.

Yazarlar, sanatçılar, liberal gazeteciler, kalıplı analistler filan da böyle düşünüyordu.

Belli oldu: Niye savaşıldığını bile anlamamış bir grup ahali oturmuş, barış talep ediyor.

Robot musunuz be mübarek? Programlandığınızın ötesine gidemiyor musunuz?

İnsanlık aklınızı hangi X-47B’ye ödünç verdiniz?

Geri alın yahu, daha piyasaya bile çıkmadı uçak.

NOT 1: CHP Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, Hüseyin Aygün’ün açıklamaları için “Partiyi bağlamaz” açıklaması yaptı ki bu çok yerinde oldu. Az daha CHP’yi bir şey sanacaktık.

NOT 2: X-47B ile ilgili derinlemesine bilgi almak isterseniz Popular Science dergisinin ‘I AM WARPLANE – (Ben Bir Savaş Uçağıyım)’ başlıklı kapak makalesinden faydalanabilirsiniz.

Radikal / 16.08.12