Oysa o da var, sen de varsın! - Umur Talu

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • 18 Ağustos 2012
  • 12:04

Yukarıdaki fotoğraflar Güney Afrika’dan.

Olay yeri, İngiliz kökenli platin madeni şirketi Lonmin PLC’nin “av sahası”.

Yerde yatanlar, şirketin grevci işçileri. En az 18 ölü. Daha önceki 9 ölüye ilaveten.

Ayakta duranlar, Güney Afrika polisi.

Beyaz ve siyah.

Bu fotoğraflarda neler var:

1. Uluslararası veya ulusal sermaye var.

2. Sömürgecilikten ve ırkçı beyaz devletle işbirliğinden kalma imtiyazlar var.

3. Eski adı (meşhur) Lornho olan bir asırlık şirketin, eski muhafazakâr İngiliz bakanları istihdamı var.

4. Şirketin bir dönem Observer ve Today gibi iki İngiliz gazetesine sahip olmuşluğu var.

5. Kraliyet ailesiyle evlilik bağları var.

6. Daha önce, bu şirket için, Rodezya ırkçı yönetimiyle bağları nedeniyle, bir İngiliz başbakanın bile “Kapitalizmin sevimsiz ve kabul edilemez bir yüzü” demişliği var.

7. Mazi bir yana; hala ırkçı nefretlerle ölüm kusabilen, “intikam” alan “beyaz” polis şefleri var. (G. Afrika bir yana; Londra’da da, polisin şüpheli diye yolda durdurduğu 18-35 yaş arası erkeklerin yüzde 96’sı Afrika ve Güney Asya kökenliymiş.)

8. Onların emriyle, daha iyi çalışma şartları için (şiddetle) ayaklanmış siyah işçileri kolayca vurabilen “siyah” polisler var.

9. Şirket yönetim kurulunda da, daha önce siyah işçileri örgütlemiş, sonra sermayedar olmuş eski siyah sendikacı var!)

10. En az 18 işçi daha delik deşik yere uzanmışken, “piyasa”da şirket hisselerinin yüzde 6 değer kaybı var!

En kibar ifadesiyle, “Kapitalizmin sevimsiz ve kabul edilemez bir yüzü” hala var.

Daha doğru ifadeyle, “piyasanın kiri, kanı” var.

Piyasanın ırkçı, aşağılayıcı, hor gören önyargılarla kabarmış infazı ile “alttakiler”e haddini bildirmek var.

Had bildirme işinde, ezileni ezmek için, yine ezilenleri kullanmak var.

Devlet(ler)in silahlı gücünü de kullanarak, alttakilere, işçilere, daha insanca hayat isteyenlere açılmış gizli ve açık sürekli savaş(lar)ın bir katliam mahalli var.

Biz bu fotoğraflara bakarak sadece Güney Afrika’yı da görebiliriz.

Hiçbir şey görmeyebiliriz de.

Oysa o da var, sen de varsın!

Makbul ile makul

Şimdi beni bağışlayın.

Çünkü burada genel mesele ile kısmen şahsi bir mesele birbirine karışıyor.

Tabii ne kadar şahsi ise.

Bunu belki böyle yazmamalıydım ama dayanamadım.

Başbakan birçok gazeteciye çatıyor. Bazen haksızlığa da uğramış olabilir ama “Patronları bunları nasıl çalıştırıyor” demek, “kovun” demek.

Zaten kovulan gazeteciler pek az değil.

Fakat ben şimdi bakıyorum.

Eleştiri yapana (haksız diye) öfkesini gizlemeyen Başbakan; sırf hiç eleştiri yapmadığı için, gazete çalışanlarına mobbing uygulayan, Ankara’dan İstanbul’a, kadın gazeteciler de dahil, herkesin “sülalesi”ne küfredebilen “ayıplı mal”ları “makbul gazeteci” saymaktan rahatsız olmuyor; “soru kağıdı” diye karşısına, “refakatçi” diye yanına alıyor!

(Tabii beteri de var: Tehdit eden, hedef gösterenler!)

Formül her şeye rağmen şudur:

Ne kızdıklarınıza böyle müdahale ediniz…

Ne de çalışanlara küfür, hakaret yağdıran adamların gazetelerinin haberlerine bile müdahale ediniz!

Ama mobbingciyi, küfürbazı, hakaret çuvallarını, ayıplı malları, hedef göstericilerini makbul görüyorsanız; hakaretsiz eleştiriyi de haydi haydi makul görünüz!

Haber Türk / 18.08.12