Otorite için dövmüşler

  • Arşiv
  • |
  • Siyasal Gündem
  • |
  • Devlet terörü
  • |
  • 30 Ocak 2013
  • 10:01

Avcılar’da, Güney Tuna adlı üniversiteli genci döverek ayağının kırılmasına ve beyin sarsıntısı geçirmesine neden olan ve haklarında, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 95. maddesine göre, ‘ağırlaştırılmış işkence’ suçundan altışar yıl sekizer ay ceza alan iki polis hakkındaki gerekçeli karar açıklandı. Kararda; “Kelepçeli halde, başında polis olduğu halde bekleyen müdahile karşı güce başvurulması için sebep olmamasına rağmen darp edilmesi karşısında insan onuru ile bağdaşmayan şekilde, gerek kelepçe takılmasına kadar, gerekse kelepçe takılıp denetim altına alındıktan sonra dahi keyfi vurulması; işkence suçunun sistematiğinin unsuru olduğu” ifade edildi. Polis lehine ifade veren dört tanığın anlatımları çelişkili bulunurken, polislerin “suçu gizleme amaçlı, darp ve cebir izin bulunmadığına dair gerçek dışı rapor temin ettiklerini” belirtildi. Kararda polislerin, “Yasal zorunluluk bulunmaksızın keyfi ve kasti olarak otoritelerinin sorgulanmasından kaynaklı duydukları ve zamana yaydıkları öfke ile süregelen bir şekilde gerçekleştirdikleri eylemlerinin bir bütün olarak işkence suçunu oluşturduğu” sonucuna varıldı.

Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesi ’nin gerekçeli kararında, Tuna ve arkadaşlarının Avcılar’da parkta içki içerken, polis Muhammet Bağcı, Samet Durmaz ve arkadaşlarının geldiği, aralarında ağız dalaşı çıktığı ifade edildi. Tuna’nın “Burada oturmaya hakkımız var” demesine karşılık Bağçı’nın yumrukla genci yere düşürdüğü, ayak ve bacaklarına tekme attığı, dayağa Durmaz’ın da katıldığı kaydedildi. Tuna’nın Bağcı tarafından çıkarılıp yolun karşısına geçirildiği, kelepçelendiği, çöketilip tekmelenmeye devam edildiği vurgulandı. İki polisin polis aracında Tuna’nın kafasına vurdukları belirtildi. Bakırköy Devlet Hastanesi’nde görevli Doktor Ergin Ertan’ın üstünkörü muayene ettiği, böylece “darp ve cebir izi olmadığını dair” rapor alındığı, daha sonra karakolda Tuna’nın ailesine, “Oğlunuza ‘direnme’ suçundan işlem yapacağız” denildiği anlatılarak, “Ailesinin ricası üzerine serbest bırakılıyormuş gibi bir izlenim verilerek serbest bırakıldığı” vurgulandı.

‘TEKME ATSA BİLE SEN BÖYLE VURAMAZSIN’

İlk ifadelerinde Tuna’nın polise direndiğini, ikinci ifadelerinde de vurduğunu iddia eden polis lehindeki dört tanığın anlatımına çelişkili diyerek, itibar etmeyen mahkeme; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, İnsan Hakları ve Ana Hürriyetlerini Korumaya Dair Sözleşme, Anayasa ve TCK’nın 95. maddesine göre bu eylemin ‘ağırlaştırılmış işkence’ suçuna girdiğini savundu. AİHM içtihadı ve İbrahim Ergün/ Türkiye Davası’nı referans alan mahkeme, “Tuna’nın polislere tekme savurup küfür etmesi üzerine fiziki güç kullandıkları kabul görse dahi müdahilin bu eylemine karşılık sanıklar tarafından uygulanan fiziki güç kullanımının derecesinin orantılı olduğunu gösterir ve kanıtlar nitelikli ikna edici herhangi bir delil bulunmadığı” kaydedildi. Kararda, Tuna’nın elleri bağlı haldeyken de dövüldüğü belirtilerek, “Kelepçeli halde başında polis olduğu halde bekleyen müdahile karşı fiziksel güce başvurulması için herhangi bir sebep olmamasına rağmen darp edilmesi karşısında insan onuru ile bağdaşmayan bir şekilde, gerek müdahilin ellerine kelepçe takılmasına kadar geçen sürede, gerekse müdahile kelepçe takılıp denetim altına alındıktan sonra dahi keyfi olarak vurulması; olayın başlangıcından müdahilin tutanak düzenlenene ve serbest bırakılmasına kadar geçen süreçteki davranışlarının işkence suçunun sistematiğinin unsuru olduğu” ifade edildi.

Polisin “suçu gizleme amaçlı, darp ve cebir izin bulunmadığına dair gerçek dışı rapor temin ettikleri” belirtilerek, zor kullanma yetkisini aştığı belirtilerek, “Yasal zorunluluk bulunmaksızın keyfi ve kasti olarak otoritelerinin sorgulanmasından kaynaklı duydukları ve zamana yaydıkları öfke ile süregelen bir şekilde gerçekleştirdikleri eylemlerinin bir bütün olarak işkence suçunu oluşturduğu sonucuna ulaşılmıştır” denildi.

Polis Bağcı ve Durmaz hakkında, TCK’nın 95/3. maddesine göre ‘ağırlaştırılmış işkence’ suçundan ötürü, cezanın alt sınırı uygulanarak, sekizer yıl hapse hükmedildi. Bu ceza da altışar yıl sekizer aya indirildi. Dr. Ertan’a da ‘görevi ihmal’ suçundan iki ay 15 gün ceza verildi.

Karara iki üye muhalif kaldı. Hakim Mustafa İpekleşen, “kastın yoğunluğu göz önünde bulundurularak” sanıklara alt sınırdan uzaklaşarak sekiz yıl ile 15 yıl arasında ceza verilmesini istedi. Hakim Nilgün Aydoğdu ise cezayı yeterli bulurken, beraat eden sanıklardan Fatih Fidan’ın da cezalandırılması gerektiğini savundu.

BOLAÇ: KARAR BIZI UMUTLANDIRDI

Tuna’nın da avukatlığını yapan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi Efkan Bolaç, bu kararla Türkiye’de İstanbul Protokolü’ne uymayan bir doktorun ilk kez ceza aldığını, ayrıca karakol dışında meydana gelmiş bir şiddetin cezalandırıldığını belirterek, “Bu, karakol dışındaki polis şiddetini işkence diye tanımlayıp insanlık onuruyla bağdaşmadığını söyleyen ilk karardır. Ve muhalefet şerhleri de bizi umutlandırıyor” dedi. Avukat Bolaç, önceki hafta ÇHD’ye yönelik operasyon kapsamında gözaltına alınmış, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.

İsmail Saymaz – Radikal / 30.01.13