Olimpiyatlarda Büyük Britanya rüyası! - Nihal Kemaloğlu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 31 Temmuz 2012
  • 03:47

Londra Olimpiyatları açılış töreninde kurulan büyük podyumda yaldızları dökülmüş Büyük Britanya imgesi, yeniden allanıp pullanıp küresel sisteme iletilmişti...

'Slumdog Milyoner' filminde okuma yazma bilmeyen Hintli Jamal'e 'Kim 500 Milyar İster' yarışmasını kazandıran Dane Boyle'nin sanat yönetmenliğini yaptığı, her bir anı hesaplı kitaplı görkemli şovda...

Artık ruhsuz poster David Beckham'ın  Olimpiyat Meşalesi'ni getirmesine dek, adeta Büyük Britanya'nın varlığına dünyanın borçlu olması gereken 'minnet', kışkırtılıyordu.

Yaşlı ve dünyayı dört asırdır tüketmekten haliyle yorulmuş olması gereken Büyük Britanya gösterisi, kendini insanlığın ve tarihin merkezine koyan kolonyalist Batı aklının güncel versiyonuydu.

27 milyon sterline mal olan açılış müsameresinde sanayi devriminden sendikalaşmaya, işçi hareketlerinden kadın haklarına, dijital çağdan sosyal medya kerametlerine, Büyük Britanya'nın değişimi sırtlayan veçhesi popüler kültürün İngiliz markalarıyla, sömürgeci karanlık fetih zihniyeti sansürlenerek canlandırılmıştı.

Oysa 1707 yılında kurulan 'British East India Company' ile girdikleri Hindistan'da sömürgeci dönemin en trajik yıkımlarını gerçekleştirdikleri Hindistan 1947 yılında  bağımsızlığını kazandığında 'İngiliz Hümanizmasını', halkın ortalama 32 yıllık ömrü ve kişi başı sıfıra yakın milli geliri temsil ediyordu.

1600 yılların sonundan itibaren Batı Afrika kıyılarından Avrupa ve Amerika'ya köle olarak götürülen 30 milyon Afrikalı'yı da unutmamak gerekirdi.

İngiliz ordu birliklerinin çatılarda sniperlarla, savaş uçakları ve savaş gemileriyle 'güvenliği' sağlanan Londra Olimpiyatları, muhakkak ki 'naif' küresel toplumun gözünde Büyük Britanya imajını görsel teknoloji ve dijital efektler yardımıyla yeniden üretmek için muazzam bir fırsattı.

Çünkü 17. yüzyıldan itibaren kapitalist birikimini Asya'dan Afrika'ya, Amerika'ya kadar kaynaklarını ele geçirip yöneterek ve oralardaki insanların özünü, dilini, geçmişini yalayıp yutarak sağlayan Büyük Britanya'nın, şimdi bu halklara dayattığı uygarlık masalının yerini 21. yüzyılın tüketim toplumunun ruhunu gıdıklayacak küresel şaşaalı seyirler almıştı.

Ne de olsa 19. yüzyıl İngiliz sömürgeci bilimlerinin başta antropolojinin 'akıl dışı' yani 'Batı dışı' toplumlar diye tarif ettiği 'ilkel toplumların' üst düzey yönetici kastları, Batı rasyonalitesiyle eğitilerek hem kendi geçmişlerini oryantalize etmeyi öğrenmişler hem de Büyük Britanya varlığına her daim hizmeti 'aklın tek yolu' sanmışlardı.

olayısıyla sömürge sonrası bu halklarının da 'renkli masal illüzyonun içine' girmesi ve 'insanlık ve demokrasi adına' büyük ilerlemeler kaydeden Britanya tarihi duyumsamaları için sadece Buckhingham Sarayı'ndaki 'Majestelerine her senaryoda servisle yükümlü' İngiliz Gizli Ajan James Bond ve Kraliçe görüntüleri bile kafiydi.
Kapitalizmin 'biz kazananları' severiz mottosunu diri tutan 'yarışma ve rekabet kültü' yani estetize savaş idmanlarını ululayan Olimpiyatlar ise Büyük Britanya'nın eski sömürgelerindeki köle emeği sömüren küresel spor markalarının, dünyayı talan eden mali finansın billboard ışıklarıyla yine 'en' kazananın peşinde olacaktı.
Ne diyelim ki; Gandhi'nin dediği gibi olsun 'Ben iyi bir Hintli değilim, eğer iyi bir Hintli olsaydım İngilizlere isyan etmezdim.' (Kudret Emiroğlu. Kim İyi Türk? AKŞAM)

Akşam / 31.07.12