O davulun tokmağı kimin elinde? - İnci Hekimoğlu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 01 Ağustos 2012
  • 12:45

Bu ülkede, politik depremlerin öncü sarsıntısı her zaman linç girişimleri oldu. Aleviler, Kürtler ve sol gruplar, ‘hassas vatandaş’ların linç girişimlerinden ‘hassas’ güvenlik görevlilerinin müdahalesiyle kurtuldu, hep.

Geçmişteki canlı yayınlarda ‘sivil ve hassas’ vatandaşların kontrollü linç eylemlerini kritik noktaya gelmeden  bazı ‘sivil’ vatandaşların nasıl durdurduklarını gördük. Eskişehir’de, Trabzon’da, Bursa’da, Ayvalık’ta, Selendi’de, İstanbul’un çeşitli semtlerinde.

Ama bu ülkede Sünni, Müslüman ve Türk bir gruba karşı asla linç girişimine rastlanmadı, ‘münferit’ bile olsa!

Bütün Sünni, Müslüman ve Türkler topyekûn aynı ideolojik görüşleri benimsediğinden değil herhalde. Bu haksızlık olur. Ama devletin Türk, Müslüman ve Sünni kimliği, bu kimliğe sahip olmayan, sahip olmak istemeyen ya da herhangi bir yerinden bu kimliği delen herkese karşı, her hukuksuzluğu, her saldırıyı, her katliamı, her cinayeti meşrulaştırması, daha da ötesi koruyup kollaması  ezelden beri değişmez politikasının gereğidir.

Malatya’daki katliam provasında kullanılan Tekbir ve  İstiklal Marşı, linççi sürülerin cesareti nereden aldığını gösteren en temel unsurlardır.

Eğer Malatya’da Alevi aileye yönelik  linç girişiminde bir provokatör aranıyorsa aşağıya değil, yukarıya bakmak gerekir.

Birçoğunun dile getirdiği gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın fetvalarında, Danıştay kararlarında, zorunlu din derslerinde, “dindar ve kindar” nesil yetiştirme politikalarını açıkça dile getirenlerin meydan okumalarında aranan provokatör bulunabilir.

Aydın’da, Adıyaman’da, Erzincan’da, İzmir’de, Antep’te  Alevi evlerinin işaretlendiği haberlerinin hepsi birkaç ay öncesine ait. Adıyaman’daki örnekte, kameraları kapatarak işaretleme yapanların gayet organize ve planlı hareket ettiği ortaya çıkmasına rağmen önce çocukların yaptığı iddia edildi. Sonra da Türkiye Cumhuriyeti’nin en trajikomik açıklamalarını yapan İçişleri Bakanı Bay Şahin, olayı titizlikle takip ettiklerini söyledi.

Peki ne oldu o soruşturmaların sonucu?

Üç ay geçti bu açıklamanın üzerinden, titiz araştırmanızın sonucunu bize de açıklar mısınız Sayın Bakan.

‘Provokasyon’ dediğiniz olayın provokatörleri kimlermiş?

Yoksa açıklayamayacağınız kadar ‘hassas’ mı, bu vatandaşlar?

Bu işaretlemelerin ve son Malatya Sürgü ‘deki linç girişiminin Suriye’yi yeniden dizayn etme çabalarına denk gelmesi, başka soruları da beraberinde getiriyor doğal olarak.

Ülke topraklarına yerleştirilen El-Kaide, Müslüman Kardeşler ve benzeri radikal dinci grupların, bu grupların ağabeylerinin, çeşitli ülke ajanlarının, aklımıza gelen gelmeyen görevlilerinin  Suriye için üstlendikleri görev bittiğinde, Türkiye içinde de yeni görevler yüklenmeleri mümkün değil mi?

Üstelik hem etnik hem mezhepsel hem de ideolojik farklılıklar yönünden en kozmopolit illerde konuşlandıkları düşünülürse…
Hükümet üyelerinin yansıtmaya çalıştığı gibi ‘münferit’ ve ‘abartılan’ bir olay olmadığı açık, Malatya’da yaşananların.

Sürgü’deki olayın kronolojik sıralamasına bakılınca, Sivas, Maraş ve Çorum katliamlarının gelişiminde ortaya çıkan ‘ihmal’ ve ‘aldırmazlık’ sıralamasıyla aynı seyri izlediği görülüyor.

Olaydan birkaç gün önce, Alevilerle bir kısım vatandaş arasında gerilim yaşanıyor. Zaten iftara kadar ekmek çıkartılmıyor ve dolaylı ve direkt olarak, oruç tutmayanlar üzerinde baskı yaratılıyor. Sonra devreye davulcu sokuluyor. Davulcunun taciziyle patlak veren olaydan iki gün önce bütün güvenlik görevlileri haberdar ediliyor ama davulcu hâlâ Alevi aileyi taciz edecek cesareti buluyor. Güvenlik yine kör ve sağır. Linççi grup evi basıyor, içeri kadar girip lavabolarını bile kırıyor ama güvenlik yine ortada yok. Saldırganlar daha da cesaretlenip, hedefi genişletiyor ve daha önce belledikleri başka evlere de yönelmeye niyetleniyor ama işte o sırada kamuoyu, milletvekilleri falan harekete geçtiğinden yeni bir Sivas’ın kıyısından dönülüyor.

Şimdi sormazlar mı, o davulun tokmağı kimin elinde?  

Güvenlik görevlilerinin sırtını sıvazlayarak, başını okşayarak, yalvararak, rica ederek dağıttığı o kalabalıktan bir tek kişi gözaltına alınmadı şu ana kadar. 

Anlaşılan yine ‘titizlikle’ yapılan soruşturmanın sonucunu bekleyeceğiz. Ama tokmağın sahibi bulunsa da bulunmasa da adres bellidir. Bu gidişle onlar da iki vakte kadar o adresi değiştirmek zorunda kalacaklardır.

Yurt / 01.08.12