Nizamiye! – Umur Talu

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • 09 Ocak 2013
  • 12:39

Kalp sorunu yüzünden darbe yapılamaması hem darbe hem hukuk literatürüne geçti.

Demek ki, mikronluk birkaç damar tarihi belirliyor.

Muhtemelen diğer darbeler de gaz sorunu yüzünden olmuştu!

***

Darbe ne keyiftir, ne de keyfî.

Bir tabur şart oluşur, bir alay irade buluşur.

Hepsi öyle olmuştur veya o yüzden olamamıştır.

Mahkeme seyri, uzun tutukluluk, delil şüpheleri, şimdi Genelkurmay’ın “belgelerin aslı bizde değil” açıklaması, belki ilgisiz çok kişinin başına gelenler, elbet adil yargılama üzerine koyu gölge düşürdü…

Objektiften ziyade, “kanaat” zaten.

***

Hukuk, yargı, kanun, mahkeme bir yana…

Kişisel kanaatim hep şu oldu:

Ecevit koalisyonu sonlarından itibaren, 12 Eylül’ün az sulusu, 28 Şubat’ın daha kurusu bir askeri müdahale hep tasarlandı ve savaş ihtimaline teğellendi.

Ama iktidarla da mahkemeyle de şöyle ayrılıyoruz:

Bu, emir-komuta düzenindeydi!

Üç, beş generalin niyeti değil; ABD’de neo-muhafazakâr mahfillerin, özellikle 11 Eylül sonrası beklentileri; İsrail’le kankalığın ve Afganistan, Irak’la başlayıp Suriye, İran’la devamı düşünülen “domino”nun temel taşlarındandı.

Başbakan’ın şimdi, o günkü yüzde 80 nü fusa inat açıkça istediğini söylediği 1 Mart tezkeresi geçseydi de, demokrasi değil, darbe ihtimali güçlenecekti.

***

Masal gibi ya, Çetin Doğan’ın kalbi engellemedi…

Öncesinde, büyük medyanın “yeni merkez parti” operasyonunu halk reddetmişti.

Erdoğan’ın darbe ve ABD tehlikesi yüzünden istediği tezkereyi Millet Meclisi’nda, CHP ile bir bölüm AKP’li reddetti.

Neo-muhafazakâr İsrailci şahinler karşısında, klasik Powell kanadı darbenin ABD temel politikası olmasını engelledi.

Parlamentosunda işgali oylayabilen, ABD tehdidine rağmen reddeden “tek Batı demokrasisi” olunca Türkiye; Avrupa, Arap kamuoyunda coşan itibarıyla, ABD’ye mesafeli bir Ankara’nın AB ile yakınlaşması da o ihtimali engelledi.

Bunlar da bir noktadan sonra Hilmi Özkök’le, darbe emir-komuta zincirinin parçalanmasını getirdi.

Irak işgaline yüzde 80’den fazla çoğunlukla karşı çıkan, Türk-Kürt, demokrat, liberal, muhafazakâr, cumhuriyetçi, milliyetçi, solcu herkes, o darbe ihtimaline de vurmuş oldu.

Darbeci ve işgalci medyaya da tokat atarak!

***

Erdoğan, Gül ve hükümetlerinin bunları öğrenmesi o günlere aitti; hesaplaşma için beklemek gerekti!

ABD’de ikinci Bush dönemi, klasik kanadın güç kazanıp Cheney dışında neo-muhafazakârların burnunun sürtülmesi, Pentagon’dan İsrail’e sızıntıların ortaya çıkması filan gerekti.

Darbeyi engelleyen mi yoksa darbeden cayan mı, artık her neyse, kimi paşanın öteki paşa ve maşalara, tabiri caizse “darbe kazığı” atıp “demokrasi kahramanı” olması gerekti!

Özkök öyle mi, bilemem.

Ama sonraki bir darbe tasavvuruna da isim vermiş ünlü “Ayışığı Sonatı”nı duymuşluğum var.

Tabii Çin işi Japon işi, bunu yapan bir, iki kişi değildir!

***

Selefi darbeyle asılmış, iki kez darbeyle gitmiş ama bir gün post-modern darbe postu giymiş Demirel demiş ki, “28 Şubat darbe değil. Asker nizamiyeden döndü.”

Nizamiye dışından dönen başörtülü anne, nizamiyeden dışarı atılan solcu, dindar yahut itirazcı, haysiyetli askerler gibi bir nizamiye vukuatı değil ki bu.

Çıkıp darbe yapacaklarmış… Geri dönmüşler.

Yani darbe değil!

Tamam, canım.

Peki sizler, zaten darbe yapmış olanlarla birlikte Aydemir ve Gürcan’ı niye astınız? Darbe teşebbüsü, diye.

Denizler’in idamı için darbeci paşaların emriyle parmağınızı ne sebeple kaldırdınız?

Anayasa’yı ilgaya teşebbüs diye.

Al sana nizam, al sana nizamiye!

Çarşı’dan Kozlu’ya…

 “Üzülme anne, babamın iş elbiselerini koklarız!”

Adına iş kazası, ölüme göçük diyorlar ya, Çarşı demiş ki, “Bu da mı penaltı” değil.

Bir ayda tam 70 insan çalışırken, ekmeği peşindeyken ya naylon AVM çadırında, ya tersane filikasında, ya barakasında, ya kömürün karasında ölüyor.

Övünüyor, çalışıyor, ölüyor!

Bir de güvenecekmiş!

Ceyda Karan…

Ceyda Habertürk TV ve blogda yaptıklarıyla, dış haberlerde benim çok şey öğrendiğim bir gazeteci. Kolay kazanılmayan, ama kolayca kaybedilenlerden oldu.

Hepimizin farklı bakış açılarına ihtiyacı var.

Dikenli diye bir gül kopartılınca, hepimiz biraz daha çoraklaşıyoruz.

Aklın, bahtın ve yolun hep açık olsun!

Haber Türk / 09.01.13