Münferit; çünkü hem Kürt hem Alevi - Nihal Kemaloğlu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 02 Ağustos 2012
  • 02:26

Malatya Sürgü'de yaşayan Alevilere yönelik  linç teşebbüsü devlet erkiyle olağanlaştırılmakla kalmadı, olayı haberleştiren basın da provokatör ilan edildi.

Tabii ki Malatya Valiliği ve Belediyesi'nin provokatörlükle suçladığı, tarihi linç şeceremize karşı oldukça ağır optik kusuru bulunan ve öfkeli kalabalıkları mazur gösterme üstadı, ana medyamız değildi.

Malatya Doğanşehir İlçesi'ne bağlı Sürgü Beldesi'nde sahurda evlerinin önünde davul çalınmasını istemeyen Alevi ailesinin evinin etrafını saran yüz kişinin saatlerce evi taşlayıp, ahırları yakıp, tekbir sesleriyle camları kırmasını sükunetle karşılamış haber değeri atfetmemişti.

Ama medya-devlet ideolojik yekparesi, Sürgü'deki saldırıyı örtbas ederken, kızgın kalabalığın evlerini abluka altına aldığı Evli Ailesi'nin hem Kürt hem Alevi olması milli sinir uçlarında biriktirilen yıkıcı enerjiyi de açık etmişti.

Yine her dem 'tahrike açık' hassas vatandaşların Malatya Sürgü'deki Alevi vatandaşların canını malını tehdit eden saldırısı, mutlak devlet klişesi 'münferitliğe' indirgenerek bir soruşturma bile açılmadan halı altına süpürülmeye çalışılıyordu.
Ama siyasi iktidarın piyasacı kapitalist hamlelerini derinleştirdikçe toplumsal desteği kaybetmemek için yükselttiği Sünni Türk devlet-millet söylemlerinin Sürgü'deki karşılığı olan 'Pis Kürtler', 'Pis Aleviler' çığlıklarını da duymuştuk!

Ve bu toprakların daimi sakini 'linç kültürü' sindiği mevziden başını kaldırıp bir gecede yan komşumuzu ya da yan mahalleyi 'göçe' zorlayacak gücünü yine gösterirken Belediye Başkanı, Evli Ailesi'ne 'ben kimseyi tutamam, buradan göçün' demişti.

Kitlesel milli birlik ve beraberliği Kürt ve Alevi düşmanlığını istim üstünde tutarak yöneten devlet pratiği Sürgü'de olanları, 'davul yüzünden büyüyen basit bir tartışma' diye değerlendirmişti.

Halbuki Sürgü'deki öfkeli kalabalığın İstiklal Marşı ve tekbir sesleriyle sembolize ettiği Neo Milliyetçi-muhafazakar abluka, milli devlet ideolojisine sadakatle bağlı kitlelerin kendi hukukunu 'yeri geldiğinde tüm ajitasyonuyla' devlet namına tesis etme cüretini gösteriyordu.

Ve davulcunun olaylardan sonra Radikal'den Ayça Örer'e söylediği 'bu benim davam değil, İslam davası, gerekirse taşınma, ev bulma paralarını biz verelim o aile gitsin, mecbur gidecekler mecbur' sözleriyle 'bayraklaşıyordu'.

Alevi Evli Ailesi'ne karşı saldırgan tavrı kişisellikten çıkartıp İslam davasına çeviren davulcu zihniyeti, muhakkak ki 'davula, bayrağa ve ezana küfrettiler' gerekçesiyle bir anda on binlerce kişiyi örgütleme gücüne sahipti.

Hafta başına Şişli Ayazağa'da bir inşaatta çalışan Kürt işçilerle bir grup arasında çıkan taşlı sopalı kavgadan sonra, işçiler işyerlerini terk etmek zorunda kalırken, Ayazağa'daki zinde vatandaşlar 'bu gece iftardan sonra kan alıcaz, kan!' tweetleri atıyorlardı.

Elbette linç ve katliam geçmişimizde hiçbir failin yargılanamadığı ve hukuk devleti ilkelerinin toptan milli devlet ideolojisine hizmet ettiği ülkemizde, linç kalkışmacısı hınç örgütlenmeleri, 'bayrak ve ezana' sığınıp, 'Alevi ve Kürt beni tahrik etti' deyince tepeden inme yargı-muaf milli kahramanlığa terfi ettirileceğini o kadar iyi biliyorlar ki...

Akşam / 02.08.12