Mülteci kampı mı askeri eğitim ve mühimmat kampı mı? - Nihal Kemaloğlu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 28 Ağustos 2012
  • 04:37

Bir yıl önce Antakya'da geçici çadır kentte kalan Suriyeli mültecileri ziyarete gelen Angelina Jolie, 'Hoş geldin dünyanın iyilik meleği' pankartıyla karşılanıp küresel vicdana fotoğraflar yollanırken bir yıl sonra CHP'li milletvekilleri ve gazetecilerin Antakya'daki Apaydın kampına girmelerine izin yoktu.

Geçen süre zarfında Hatay'daki bazı mülteci kampları 'yasak askeri kamplara' dönüşürken Türk gazetecilere ve vekillere kapıları kapalıydı...  

Özgür Suriye Ordusu'nun askerlerinin kaldığı Apaydın kampıyla ilgili dün Dışişleri Bakanı o kampın 'farklı ve özel bir satüsü' olduğunu açıkladı.

Bir yılı aşkın Türkiye topraklarında Suriye'deki iç savaştan kaçan 'mülteci' sayısı 8 çadır kent, konteyner kent olmak üzere 80 bini aşarken, Apaydın kampındaki bu 'aşırı güvenlikçi' uygulamanın sebebini Dışişleri Bakanı 'askerlerin olduğu kampların ziyareti için kalanların da olurunun alınması gerekir' diye ifade ediyordu... 

Bianet'ten Ayça Söylemez, Antakya Merkez'den 40 km. uzaktaki kampın kapısına milletvekilleri ve diğer gazetecilerle vardıklarında içeriye kesinlikle giremeyeceklerinin söylendiğini ve kampın fotoğrafını çekmeye kalktıklarında içeriden çıkan Özgür Suriye Ordusu'nun kamuflajlı askerlerinin kendilerini iterek çıkarttığını bildiriyordu.

Bu arada kamptan çıkan küçük bir askeri birliğin komutanı, kamplarda askeri eğitim verildiğini, gündüz savaşa gidip gece Türkiye'ye döndüklerini anlatıyordu.
Anlaşılan yabancı basında yer aldığı üzere Apaydın kampı  Suriyeli muhaliflere ve diğer silahlı güçlere 'eğitim verilen, silah sevkıyatının yapıldığı' askeri merkezlerden biriydi.

O zaman Hatay'ın çeşitli muhalif silahlı güçlerin üssü olduğu, sabah gidip akşam döndüğünü yazan dış kaynaklı haberler doğru muydu?

Pazar günü Vatan Gazetesi'nden Kenan Butakın, Özgür Suriye Ordusu'nda savaşan, Türkiye'ye kaçak girmiş, Hatay merkezde 600 TL'ye ev tutmuş Suriye vatandaşıyla yaptığı söyleşide de ailesiyle kaldığı evden akşamları sınırı aşıp gidip savaştığını, sabah gelip evinde dinlendiğini söylüyordu. 

Suriye'de öldürüldüğü iddia edilen eski TRT Muhabiri Cüneyt Ünal dün yayınlanan El-İhbariye televizyonundaki röpotajında Suriye'ye Kilis'ten Libyalı, Çeçen, Katarlı ve Suudi silahlı gruplarla kaçak girdiğini anlatıyordu...
Demek ki Suriye sınırı mükerrer kaçak giriş ve çıkışlara açıktı ve devlet güçleri gelenlerin 'mülteci mi' yoksa 'savaşıp gelen kaçak Suriyeli muhalif mi' olduğunu denetlemekten çok uzaktı.

Ve mülteci ve muhalif görüntüsünde Türkiye'ye sızmak isteyen küresel cihatçı terörist kadroları da zorlayacak bir sınır güvenliğimiz kalmamıştı.

Diğer yandan kamplara yerleştirilen mültecilerin başka yerlerde yaşamaları güvenlik gerekçesiyle yasakken Hatay'da ev kiralayıp oturan ve çevrede kaygı yaratan ve kendilerini Özgür Suriye Ordusu askerleri diye tanıtarak silahlı çatışmalara katılmaları 'BM mülteci hukuk mevzuatına' oldukça aykırıydı.

Şüphesiz ki kanlı bir iç savaştan kaçmış çaresiz insanlara kucak açmak, onların yaralarını sarmak ve yaşadıkları travmayı aşmalarına yardımcı olmak, hele  akrabalık ilişkileri içinde olduğumuz Suriye vatandaşları için insani ve ahlaki bir yükümlülüktür.

Ama ne topraklarımıza sığınıp geceleri sınırı aşıp giden, sabah geri dönen silahlı güçleri ne de 'askeri eğitim yapılan' gizemli kampların varlığını, Suriyeli sığınmacılara insani yardım diyerek örtbas edebilirdik!

El-Kaideli militanlar, ABD gazetelerine 'günde kaç kelle aldıklarını ya da Türkiye'den kuryeyle paralarını nasıl teslim aldıklarını' Antakya mahreçli haberlerde anlatıyorlardı ve biz de ancak dünyayla eşzamanlı duyuyorduk.

Akşam / 28.08.12