Mali'deki Kaidecilerin kat kat fazlası bugün Suriye sahnesinde. Suriye Batılıların teşvikiyle Kaide'nin yeniden diriliş arenasına döndü. Devşirilen binlerce savaşçı yarın bir gün kendi ülkelerine dönecek! Ama önemi yok. İnsanlar muzaffer olanı alkışlamayı sever...
Mösyö François Hollande Müslümanların gönlüne taht kurdu. Mali’nin başına eşkıya kesilen Kaidecileri bahane edip bütün hışmıyla Sahra’ya asker yolladığında ben dahil ‘kendini bilmez zevat’ Fransa’nın hesabı altınladır, ışıldayan fosfatladır, Fransız evlerini aydınlatan elektriğin kaynağı uranyumladır diye tutturmuştu. Gel gör ki o, ‘neo-sömürgeci’ suçlamaların arasından ‘kurtarıcı adam’ olarak sıyrılıverdi. Evinde de halk desteği çıkışa geçti. İslami el yazması eserleri kötü adamların şerrinden kurtarmak Batılı bir Sosyaliste nasip oldu, çok şükür! 2 Şubat’ta Timbuktu’da ‘coşkuyla karşılanan’ Hollande’ın çöldeki zafer yürüyüşünün altındaki bit yeniklerini sosyal medya çağında bize yutturamayacaklarını sanmıştım. Yanılmışım. Embedded gazetecilik yine bizi beyaz adamın kötü adamları def edip barışı getirdiğine inandırdı. Tebrikler!
Ensarcılar korumuş!
Şimdi gerçeğe dönelim. Hafıza tazelemek iyidir, özellikle ‘dünya’ işlerinin karmaşıklığını ayıklamada işe yarar: George W. Bush, 11 Eylül’ün ardından ‘haçlı seferi’ gafıyla Afganistan’a girdiğinde gerekçe Taliban’ın Usame bin Ladin’e sığınak vermesiydi. Taliban’ın Buda heykellerini yıktığına dair haberler yağmaya başlamıştı. Halbuki Taliban, ABD’ye işbirliği önermişti. Hikâyenin bu kısmı Bush’un işine gelmemişti. Irak’ı işgalin gerekçesi ise kitle imha silahları (KİS) idi. İddia düzmeceydi, KİS’i değil kitle kitle imha edilen bir halkı gördük. Mali’de ise ülkenin kuzeyini ele geçiren ‘Ensar Dine’, ‘Tevhid ve Cihad’, ‘Mağrip’teki Kaide’ adlı 3 azıtmış örgüt hırsızların elini kesiyor, zanileri taşlıyor, ‘bidat’ ile savaş adına Süfi türbeleri yıkıyor ve nihayetinde Timbuktu’da zoru görünce on binlerce elyazması eserin olduğu Ahmed Baba Enstitüsü’nü ateşe veriyordu! Timbuktu Belediye Başkanı kopardı vaveylayı, “Kütüphaneler yakıldı” diye. Fransız müdahalesine kuşkuyla bakan Türklerin de yürekleri yansın dercesine Türkçe eserlerin tehlikede olduğu söylendi. Dehşete kapılmamak ne mümkün! Ne kadarı doğru bilemiyoruz, çünkü bilgi yok. Ama mızrağın cart diye çuvalı yırttığı yerler var. Kütüphaneler kundaklandı denilince İlber Ortaylı’nın kavrulan kütüphanesine benzer görüntüler bekliyor insan. Gele gele şüphe uyandıran birkaç kare geldi. Görüntüde boş bir odada, sütunun dibinde yakılmış birkaç kitap. Kitapların mahfazaları çıkartılmış, kenara atılmış. Bu mu kundaklama? Hakeza türbelerle ilgili de henüz görüntü yok. Yeni bir görüntü çıkarsa yazdıklarım bir ‘delete’ tuşunu hak eder, ama bu iş bu haliyle düzmece kokuyor! Dahası WSJ’a konuşan Ahmed Baba’nın müdürü Prof. Abdulaye Cissé kitapları güvenli yere taşıdıklarını anlatırken ilginç bir bilgiyi paylaşıyor: Nisanda Tuarekler bağımsızlık ilan edince kentte yağma başlar. Kütüphanenin kapıları kırılır. Kaide ve yerel müttefiki Ensar Dine yağmayı durdurur. Ensar Dine’nin lideri İyad Eg Gali, Cissé’ye telefon numarasını verip “Bu insanlar yine gelirse bize ara” der. 30 Aralık’ta İslamcılar gelip kütüphaneyi Kuran okuluna çevirmek isteyince Cisse kitapları eşek arabalarıyla Nijer Nehri’ne, oradan botla Mopti’ye, oradan da kamyonla Bamako’ya taşır. İslamcılar daha sonra geldiklerinde zorla buzdolabı ve plastik sandalyeleri alırlar, elyazmaları değil.
Hikâyenin sevimsiz kısmı
Doğru, Kaide tehlikeli bir ideolojinin ürünü. Bu ağ dış müdahalelerden besleniyor. Dahili ve harici istismara karşı İslamcıların tatmin edici söylem geliştirememesi de Kaide’nin önünü açıyor. Bir başka ikiyüzlülük de şu: Mali’deki Kaidecilerin kat kat fazlası bugün Suriye sahnesinde. Suriye Batılıların teşvikiyle Kaide’nin yeniden diriliş arenasına döndü. Devşirilen binlerce savaşçı yarın bir gün kendi ülkelerine dönecek! Ama önemi yok. İnsanlar muzaffer olanı alkışlamayı sever. Kimse final sahnesinde cızırtı istemez! Artık Mali’deki krizin Libya müdahalesinin bir eşantiyonu olduğunu, Kaide’nin Libya’da Batılılardan aldığı silahları Sahra’ya taşıdığını, ABD’nin müttefiki Katar’ın kriz olgunlaşana dek Gao havaalanı üzerinden gönderdiği insani yardımlarla İslamcıları palazlandırdığını unutabilirsiniz. Kaide’nin şimdilik dağılsa da ortadan kalkmadığını, bilakis daha da büyüdüğünü görmezden gelebilirsiniz. Siyahlardan ayrılıkçı Tuareklere, Tuareklerden İslamcı Araplara yönelik bir linç ortamı yaratıldığını göz ardı edebilirsiniz. Fransa’nın asi M23’e karşı Kongo’nun yardım çağrısını müdahaleye değmediği için umursamadığını bilmeseniz de olur. Nasıl olsa hikâyenin bu kısmı cızırtılı!
Radikal / 04.02.13