1960’ta Fransa’nın sömürgesi olmaktan çıkan Mali, eski kolonist Fransa’nın yeniden işgaline uğradı. Dünyanın en yoksul ülkelerinden biri. Aynı zamanda Afrika Kıtası’nın altın rezervlerine sahip üçüncü ülkesi. Ayrıca yeni teknoloji ve nükleer santrallerin vazgeçilmezi olan uranyum kaynaklarına sahip Mali’de, Tuaregler’in yaşadığı bölgede yeni petrol yataklarının keşfedildiği söylenmekte. Bunlara, önemli bir alanı çöl olan Mali’nin başta Fransa olmak üzere emperyalist devletlerin nükleer silah deneme alanı olduğu gerçeği eklenirse ‘istikrarsızlaşan’ Mali’nin, yeniden stabilize edilmesinin önemi anlaşılır olmaktadır.
Mali’yi, varlığı bile tartışma konusu olan eski bir anlaşmaya dayanarak işgal eden emperyalist Fransa’nın burjuva ‘sosyalist’ Cumhurbaşkanı Francois Hollande, “Fransız askerlerin, İslamcı militanlarla mücadele eden Mali hükümetine destek” için gönderildiğini söylerken yalan söylüyordu. Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius da, “Fransa’nın doğrudan müdahalesi sadece birkaç hafta alacaktır” derken yalan söylüyordu. Müdahalenin üzerinden geçen süre söylenenlerin yalan olduğunu fazlasıyla kanıtladı. Asıl olan Fransa’nın eski kolonileri üzerindeki tarihsel hak iddiasıdır. 1960’larda Mali ile Senegal’in bir federasyon oluşturmasını askeri bir müdahaleyle engelleyen Fransa, bugün, Mali’yi işgal ederek bölgeyi istikrarsızlaştıran asıl unsur olmuştur.
Dünya gericiliğinin Fransa’nın Mali işgaline desteği, diplomatik desteğin sınırlarının da ötesinde, fiili bir desteğe dönüşmüştür. Bu koalisyonun ‘Bölgeye Kore ve Çin’in ilgisinin giderek artmakta olduğu’ tesbitini yapan tarih profesörü Jean Pierre Vallat, Mali’ye yapılan emperyalist müdahalenin, bir bütün olarak batı emperyalizmi tarafından desteklenmesinin emperyalist karakterini ve amacını ortaya koyuyordu.
Fransa emperyalizmi Libya’nın işgalinde olduğu gibi bugün de Suriye’ye askeri müdahalenin önde gelen savunucusu olmuştur. Uluslararası ‘sorunların çözüm’ünde militarizmin baş savunucusu olan Fransa’nın Mali’ye müdahalesi, savaş yanlısı politikalarının bir devamı olarak gerçekleşmiştir.
Mali’ye yapılan emperyalist müdahale ve işgalde de aynı oyun sahnelendi. Kendi beslemeleri olan ve Libya’nın işgali döneminde silahlandırarak ortaya saldıkları El-Kaide ve benzeri çeteleri, bu kez Mali’de kendilerine rakipmiş gibi sundular. Oysa aynı uşaklarını Suriye’de silahlandırmakta bir mahzur görmüyorlar. Mısır ve Tunus’ta eski ve zamanı geçmiş, Binali ve Mübarek uşaklarının yerine medeniyetler savaşının “karşı kutubunda” yer alanların, Müslüman Kardeşler’in iktidara gelmelerinin yolunu açtılar. Mali ve Afganistan işgalinde bahane olarak kullandıkları “İslamcı militanlarla mücadele” yalanına sarılan emparyalist çeteler ‘islamcı militan’ çetelerini, Suriye’de silahlandırmakta bir mahsur görmüyorlar.