‘Küresel Isınma’, Yeni Mutabakat: Küresel ısınma nasıl bir şey? ‘Yeni mutabakat’ - Ergin Yıldızoğlu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 13 Ağustos 2012
  • 04:25

(Çok geç, çok yetersiz) -I-

Londra’da kazak, ceket, şemsiye ile dolaşıyorduk. Sıcaklıklar bu yıl mevsim ortalamalarının çok altında kaldı. Bodrum (iki haftalığına tatildeyim) ve Türkiye’de de mevsim ortalamalarının çok üzerinde... Mevsimlerde bir gariplik olduğu kesin.

ABD’de bir yılda 26 bin sıcaklık rekoru kırılınca, eyaletlerin yarısı kuraklıktan felaket bölgesine dönüşünce (Krupp, Wall Street Journal, 06/08/2012), hem küresel ısınma tartışmaları yeniden yoğunlaştı hem de “şüpheciler” kampından inanmışlar kampına geçişlerle, muhafazakâr kesimleri de kapsayan yeni bir mutabakat oluşmaya başladı. Ancak tartışmanın yaşandığı dönemin, ekonomik demografik özellikleri göz önüne alındığında, bu mutabakatın hem çok geç kaldığını hem de çok yetersiz olduğunu söylemek gerekiyor.

Bilim insanları, atmosfere salınan sera gazlarının, hızla artmakta olan CO2 oranının gezegeni ısıtmakta, bir iklim krizini hazırlamakta olduğunu, 1960’lardan bu yana savunuyorlar, ancak iş çevrelerini, siyasetçileri inandıramıyor, önlem almaya ikna edemiyorlardı. Nihayet, gelmekte olduğu söylenen şey geldi ve kapıya dayandı.

Son yıllarda sıra dışı ilkim olaylarına tanık olmaya başladık. Ortadoğu ve Avrupa’da 2003 yılında daha önce görülmemiş bir şiddette sıcaklık dalgası yaşandı. Rusya’da 2010 yılında sıcaklık dalgası, kuraklık 13 milyon hektarlık arazide ürünü yok etti (Bloomberg, 06/08/2012). Bu yıl ABD’de tarım alanları felaket düzeyinde bir kuraklıkla savaşıyor. Türkiye’de de sıcaklıklarda bu yıl olağanüstü bir artış var.

Dünyada sıcaklık dalgalarının sıklığı, süresi ve şiddeti giderek artıyor, Doğu Amazon bölgesinde tropik ormanlar giderek çayırlara dönüşüyor, birçok tropik bölgede canlı türleri yok oluyor; Afrika’nın, yağmura bağımlı tarım alanlarında bazı bölgelerde yüzde 50’ye varan kayıplar yaşanıyor; Asya’nın bazı bölgelerinde sel felaketlerine, su baskınlarına ve kuraklıklara bağlı olarak salgın hastalıklarda artış gözleniyor (http://climate.nasa.gov/effects/). Kutuplar, gezegenin geri kalanından iki kez daha hızlı ısınıyor (The Economist, 16/07/2012, Financial Times 05/08/2012). Geçen yıl yapılan bir NASA araştırması buzların hızla erimekte olduğunu ortaya koydu (www.nasa.gov/topics/earth/features/thick-melt.html). Temmuz ayında NASA gözlemleri Grönland’ın buzlarında daha önce görülmeyen oranlarda erime yaşandığını saptadılar (Forbes, 05/08/2012).

Arizona Üniversitesi’nden, jeoloji ve iklim bilimleri profesörü Jonathan Overpeck, “İşte küresel ısınma, bölgesel ve kişisel düzeyde böyle bir şey” diyor. Stanford Üniversitesi Carnegie Kurumu’ndan Chris Field’a göre “bugüne kadar hep konuştuğumuz örneklerin hepsinin birden ABD’yi etkilemekte olduğunu görmek çok çarpıcı”. Princeton’dan Prof. Michael Oppenheimer de son yaşananlar için “Küresel ısınmanın nasıl bir şey olduğunu bize gösteren bir pencere açtı” diyor (Los Angeles Times, 19/07/2012).

Küresel ısınmanın nasıl bir şey olduğunu gösteren bu örnekler, özellikle ekonomiyi de etkilemeye başlayınca, düne kadar küresel ısınmayı kuşkuyla karşılayan, iddiaları “solcuların kapitalizme atmaya çalıştığı bir kazık” olarak gören muhafazakâr kesimlerde de bir tutum değişikliği yaratmaya başladı. Bu değişiklik, son haftalarda, yukarıda aktardığım gibi, Wall Street Journal, The Economist, Financial Times, Bloomberg, Forbes, gibi iş çevrelerinin yayınlarına da yansıyor, küresel ısınmayı kabul eden yeni bir mutabakatın oluşmakta olduğu görülüyor. Küresel ısınmaya piyasacı bir çözüm aramak için kurulmuş, muhafazakâr Environmental Defense Fund (Çevre Savunma Fonu) adlı kuruluşun direktörü Fred Krupp’un Wall Street Journal’daki yazısı bu mutabakat üzerineydi. Yazar, John Kasich (Ohio), Chris Christie (New Jersey) gibi Cumhuriyetçi Parti’den eyalet valilerinin, Rubert Murdoch’un, Exxon Mobil CEO’su Rex Tillerson’un artık küresel ısınma olgusunu bir gerçek olarak kabul ettiklerini aktarıyordu.

Bu bağlamda en çarpıcı gelişmelerden biri, Kosch kardeşlerin, iklim değişikliği savlarını ya-lanlamak için kurdurdukları Berkley Earth Surface temperature Project’in kurucusu, direktörü, Prof. Richard Muller’in New York Times’ta yayımladığı “Bir iklim şüphecisinin dönüşümü” başlıklı denemeydi. Kosch kardeşler ABD’nin en etkili 100 milyarderi arasında sayılıyor. Çay Partisi’ni finanse ediyorlar ve Obama’ya karşı kararlı bir mücadele sürdürüyorlar (Huffington Post, New York Times). Berkeley Earth’ün araştırmasının bulguları, dünyanın yüzey ısısının son 250 yılda 1.5 derece arttığını, bunun 0.9 derecesinin geride kalan 50 yılda gerçekleştiğini gösteriyor. Bu 1.5 derece ve 0.9 derece ilk anda önemsiz görünebilir, ama 12 bin yıl önce sona eren “mini” buzul çağıyla günümüz arasındaki ısı farkı yalnızca 6 derece.

Richard Muller, “Öyle görünüyor ki tüm bu artış insanların ürettiği sera gazlarından kaynaklanıyor... Artık şüpheci olmamak gerekiyor” diyor.

Geç ve yetersiz

Geçen hafta, küresel ısınma konusunu yeniden gündeme taşıyan etkenlerden biri de NASA’nın en etkili iklim değişikliği uzmanı James Hansen’in, Makiko Sato ve Reto Ruedy adlı uzmanlarla birlikte hazırlayarak yayımladığı araştırmanın basındaki yansımaları oldu. Araştırma son dönemde yaşanan aşırı sıcaklarla küresel ısınma olgusu arasında doğrudan ilişki kuruyor. Dr. Hansen, bu tür aşırı iklim olaylarının 1950-80 arasında hemen hiç yaşanmadığını, o zaman bu aşırı olayların “300’de bir” olan olasılığının “bugün 10’da bir”e yükseldiğini vurguluyor.

Geçen ay “Kapitalist uygarlık Titanic’e benziyor” yazımda aktardığım gibi, bugün CO2 üretimini toptan durdursak bile, sıcaklık bu yüzyılın sonuna kadar artmaya devam edecek. Umutsuzluğu artıran başka nedenler de var. Kapitalist sınıf, WSJ’de yazan Krupp’un, ısrarla vurguladığı gibi bulunacak, çözümlerin daha fazla devlet müdahalesi getirmemesi, piyasa kurallarıyla çelişmemesi konusunda ısrarlı. Bu yüzden bu mutabakatın yararlı pratik sonuçları olacak gibi görünmüyor.

Berkeley Earth’ün nihayet kabul ettiği gibi, ısınmaya yol açan CO2 artışı son 250 yılın, hızlanmasıysa son 50 yılın ürünü. Dr. Hansen’in makalesinde vurgulandığı gibi, iklimde bozulma 1980 sonrası bir gelişme. Bu gözlemlerden iki sonuç çıkıyor: Küresel ısınma esas olarak kapitalizmin (SSCB fabrikalarını da unutmadan) ürünü; hızlanmasıysa, aşırı üretim krizinin patlak vermesine paralel tüketimi, üretimi, hızlandırılmış tüketimi dünya çapına finansallaşmayla da destekleyerek yayma (küreselleşme) atılımının ürünü. Krizinden söz ettiğimiz Fordizm, post-Fordizm (sermaye birikim rejimleri), adı üstünde, yaygın ve yoğun hidrokarbon temelli yakıt kullanımına dayanıyor. Kimsenin henüz bu rejimden vazgeçmeye niyeti yok, zaten serbest piyasa modeli içinde teknolojik ve demografik olarak da olanaklı değil. Çarşamba günü devam ediyorum.

Cumhuriyet / 13.08.12