Varlığımıza" karşı düşmanca faaliyette bulunan metinleri şıpıdanak kavrayan arkaik okuma biçimimiz, Amin Maalouf'un Semerkant kitabını da okumuş ve İslamiyeti "aşağıladığına" karar vermişti.
Metinlerle olan tarihsel trajik ilişkimiz, metinlerin bağlam, bütünlük, anlatım dil ve üslubuna değmeyen "tek anlamcı-metafor geçirmez- kurmacayı anlamaz" okuma tecrübesiyle kendini her dem ve her nesille birlikte yeniden diri kılan "metinfobimiz" de azdıkça azıyordu.
Okuma niyetimizin temeline yerleştirilmiş metine gömülü "şeytani unsur" bulma güdüsünün ürettiği "manayı" işte buldum diye en yakın yetkili amire yazılı bildirmek ise vatandaşlık göreviydi.
Birgün Gazetesi'nin manşet haberinde İstanbul Bahçelievler Necip Fazıl Kısakürek Lisesi'nde öğrencilerine Amin Maalouf'un Semerkant adlı kitabını tavsiye eden öğretmene, bir velinin "yazılı" şikayeti üzerine soruşturma açılmakla kalmadığını öğreniyorduk. İlçe Milli Eğitim'de ifade vermeye giden öğretmene neden Server Tanilli'nin Uygarlık Tarihi kitabını okuttuğu da soruluyordu.
Herhalde toplumda yaygın kanı ekranlara yapışıp kalan entelektüel birikimimizin zahmet edip bugüne kadar en az bir düzine uygarlık tarihi çalışması yaptığıydı.
Elbette muhalif içerikli yayınlarla devlet başının hiç olmadığına devlet ideolojisini ve sansürünü sorgusuzca mülklenen sivil vatandaş ve tutuklu yazar-gazetecilerimiz derinden vakıftı.
Öte yandan okuduğumuz "aklımıza zarar-zehir" kitabın kendisi olacağımıza dair batıl inanç sarsılmaz ve metinden "cin çıkartmak" da ata sporumuzdu.
Daha birkaç hafta önce de Milli Eğitim Bakanlığı'nın liselerde okutulmasını önerdiği 100 Temel Eser arasında yer alan John Steinbeck'in Fareler ve İnsanlar, evrensel çocuk klasiklerinden "Şeker Portakalı"nı okutan öğretmenlere velilerin şikayeti üzerine kitaplardaki "gayri-ahlaki, müstehcen ifadeler" yüzünden soruşturma açılmıştı.
EVRENSEL KÜLTÜRDEN MUAF NASIL NESİLLER YETİŞTİRİLİR..
Zaten biraz daha dişimizi sıkar ve toplumsal metin hafiyeliğimizi milli kampanyaya çevirirsek dünya edebiyatı ve evrensel kültürün klasik metinlerinden "muaf" zihinli nesiller yetiştirmeye muvaffak olacaktık.
Test kültürü ve ucuz kitlesel tüketim kültürün sömürgeleştirdiği zihinleriyle dünyaya açılan gençlerimizin "vasat dogmatik ezberleriyle" dijital çağa slogan ötesine geçememiş fikirlerini 20 karakterle anlatacaklarına şüphe yoktu..
"Melodram-kisch-magazin" döküm zihin hanemize yeterli sayıda top-on neşriyat giriyor ve sürüler halinde çer-çöp metin okurken Steinbeck klasikleri ya da Maalouf'un kurmaca-kurcalayıcı "kafa" yapıcı anlatılarına ne ihtiyaç vardı..
Sabahtan akşama kadar artık müstehcen değil pornografik sosyolojik aynamız "evlilik programları" ya da adeta düşünmenin reddi-mirası riskli/oyunlu/dümenli para yarışmalarıyla, 3. sınıf sirki andıran kültür ikliminde öğrencisine Uygarlık Tarihi kitabını öneren tarih öğretmeni sorguya alınırdı.
Eğer "ahlaka mugayir unsur aranıyorsa" günlük hayatı esir alan teşhirci ve kışkırtıcı "görgüsüz kapitalist hırs" ve "reyting müptelası narsist sanrılar" ifrat düzeyinde pornografikti ve çocuklarda kalıcı düşünsel "yara" bırakıyordu...
Akşam / 31.01.12