Kayıp sahte cennet Davos'u ararken! - Nihal Kemaloğlu

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 02 Şubat 2013
  • 06:05

İsviçre'nin küçük dağ kasabası Davos'ta toplanan kapitalist zirvenin bu yıl anlatacağı masalın 'teması' imaj-maker guruları tarafından 'dirençli dinamizm' olarak belirlenmişti. 

Küresel kriz sonrası 'Yaratıcı Kapitalizm', 'Yeni Gerçeklik' gibi cafcaflı jenerikleri deneyen Davos 'ruhu' bu yıl kurumsal eğitim lügati paralanarak ortaya çıkartılan 'dirençli dinamizm' slogan içeriğine pek de inanmış görünmüyordu...        

Kalıcı durgunluğunu 2030'lara kadar aşamayacağı kesin, iç içe girmiş banka-devlet reorganizasyonu, büyük bütçe açıkları ve rekor düzeydeki borçları peşinden sürükleyen merkez kapitalist ülkelerde 'iyileşme umudu' tükeniyordu...

Tabii ki yerleşik krizden türeyen yıkıcı etkiler, merkez  kapitalizmine yani küresel sermayeye 'taşeron' ve 'tedarikçi' ülke hüviyetiyle derinden bağlı çevre ekonomik fenomenler için de geçerliydi...                 

Davos'un ilk gününde IMF Başkanı küresel ekonominin ciddi risklerini; mart ayında mali uçurumun içine düştü düşecek ABD, iflas çanları çalan Euro Bölgesi ve riski yüksek Japonya ekonomisi diye arka arkaya sıralamıştı ki...

Bu riskli borç-bütçe açığıyla cebelleşen ekonomik coğrafya zaten küresel sistemi on-line bağlantılarla anında yere çakacak gücü temsil ediyordu...                

Dolayısıyla Dünya Ekonomik Forumu'nun 43. yıl toplantısı sanki geçmişin finans tozuyla kutsanmış Davos toplantılarına 'ağıt' niteliği taşırken sonuçta küresel seçkinlere tekinsiz geleceğe dair 'dirençli' iyimserlik, her an belirecek risklere karşı 'dinamik' tedbirler temenni etmekten öteye geçememişti...

NEO-LİBERAL DÖNEMİN BİTİŞİNE DİRENENLER...

Her yıl 'medyatik-magazinel' tonu biraz daha yükseltilen 2000 kişilik zirve piyasası 'ruhani lider-Hollywood yıldızı-best seller yazar' takviyeli program akışına rağmen küresel kamuoyunun ilgisini çekemiyor, güvenirliği kalmamış vaatleri kimse duymak istemiyordu... 

Çünkü tarihsel olarak Bush ve Thatcher'in bayraktarlığını üstlendiği neoliberal dönemin yani sermayenin 'finanslaşması' ve spekülatif karların 'küreselleşmesi' sürecinin sonuna gelindiğini halklar kabul ederken Davos'ta 'boş küresel gevezelik' işe yaramıyordu...

Serbest piyasa metafiziğinin demokrasi bile gözden çıkartarak nasıl göçtüğünü herhalde devlet zoruyla bankaların kumar finans borçlarını mülklenmek ve kuşaklar boyu ödemek zorunda kalan yoksulluk tehdidi altındaki 120 milyon Avrupalı'ya sorulmalıydı...

Küreselleşmeyi dünya üzerinde örgütleyen IMF ve uygulayıcısı Dünya Bankası iki ayda bir büyüme tahminlerini aşağıya çekiyor, Euro Bölgesi'nin 'küçülmesi' ise yüzde 0.2'den 0.1'e indiriliyordu...

IMF 'Euro Bölgesi küresel tahminler açısından büyük tehlikeler yaratmaya devam ediyor' uyarısını sık sık tekrarlarken İngiliz ve AB'li finans kuruluşlarının üçkağıt skandalları dur durak bilmiyordu...

Yüz milyonlarca sterlin ve euro küresel finans kapitalin cebine akmaya devam ederken, Güney Avrupa dış ticaret fazlası veren demir yumruk Almanya'nın 'ekonomik müstemlekesine' dönüşüyordu...   

ABD hazinesi ise derinleşen mali krizini aşmak için mart ayı başında bu defa 1 trilyon dolarlık 'bozuk para' basma telaşına kapılırken riskli doların akıbeti dünyayı yaprak misali titretiyordu...

Kayıp sahte cennet Davos'a tarihsel rötarla ulaşan, cari açığına rağmen cerbeze yaratan Türkiye de 21. yüzyılı belirleyecek yıkım kapitalizminin kaderine doğrudan ortaktı...

Akşam / 02.02.13