Kapitalist barbarlığa, emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı, devrim ve sosyalizm mücadelesini yükseltelim!

  • Arşiv
  • |
  • Dünya
  • |
  • 31 Ağustos 2012
  • 16:37

Kapitalist tekellerin dün büyük bir ikiyüzlülükle ilan ettikleri “silahsızlanma, savaşların sonu ve ebedi barış” demogojilerinin üzerinden henüz bir çeyrek yüzyıl geçmiş bulunmaktadır. Geride bıraktığımız bu süre içerisinde, tüm bunların koca birer yalandan ibaret oldukları her yönü ile ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bu yalanların tersine, bugün üzerinde yaşadığımız yerküre, bir avuç asalak kapitalist tarafindan, tepeden tırnağa kadar silahlarla doldurulurken, dünyanın ezilen mazlum halklarına karşı da barbarca sömürge savaşları yürütülmektedir. 

Toplumlar tarihinin hiçbir döneminde, militarizm, silahlanma ve işgal savaşları için bu kadar büyük kaynaklar ayrılmamıştır. Bugün bu alana aktarılan miktar 5 trilyona ulaşmış bulunmaktadır. Bu harcamaların % 75’i ise başta ABD olmak üzere, Avrupalı emperyalist ülkeler tarafından yapılmaktadır. Bundan dolayıdır ki, yıllardır mazlum halklara kan kusturan, sömürge savaşları yolu ile milyonlarca insanı katlederek ülkeleri yakıp harabeye çeviren bu emperyalist ülkelerdir.

Kapitalizm barbarlık ve savaş demektir

Kapitalizmin insanlığa barış adına verebileceği hiçbir şey yoktur. Çünkü bir sistem olarak o, varlığını işçi ve emekçilerin vahşice sömürülmesine, dünyanın mazlum halklarına ait olan bütün zenginlikleri işgal savaşları yolu ile zorla gaspetmeye borçludur. Kapitalist sistemin kaçınılmaz bir ürünü olan kriz dönemlerinde ise emperyalist saldırganlık en üst boyutlara ulaşmaktadır. Milyonlarca insanın öldürülmesi, ülkelerin yerle bir edilmesi pahasına çıkartılan sömürge savaşları ise bir avuç kapitalist tekellerin sefil çıkarları içindir. Özel mülkiyete dayalı kapitalist sistemin, sömürü ve zulme dayalı saltanatını devam ettirebilmesinin başka bir yolu yoktur. Bugün gözlerimizin önünde cereyan eden vahşet ve barbarlık bu gerçeğin en yalın kanıtıdır. Sınıflı toplumlar tarihinin bütün bir deneyimi ise bunu dogrulamaktadır.

Yaşadığımız yüzyıl aynı zamanda emperyalistler arası çelişkilerin en ileri boyutlara ulaştığı tarihsel bir dönemdir. Kapitalist tekeller arası süren rekabet ve daha fazla kar amacına dayalı aşırı üretim, kaçınılmaz olarak enerji ve dogal kaynakların da hızla tükenişini beraberinde getirmektedir. Bu alanda yaşanılan sıkıntı, dünyamızı emperyalist ülkeler arasında yaşanılacak yeni bir paylaşım savaşları sürecine sokmuş bulunmaktadır. Yıllardır enerji ve doğal kaynaklar bakımından zengin, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri olan Irak, Libya, Afganistan ve  bugün Suriye`ye yönelik olarak sömürge savaşları bu gerçeği fazlası ile anlatmaktadır.

Bunalımlar, savaşlar ve devrimler dönemi

“İnsanlık yeni bir bunlımlar,savaşlar ve devrimler dönemine girmiş bulunmaktadır. Bunalımlar ve savaşlar halen günümüz dünyasına damgasını vuran yakıcı olgulardır. Birbirine sıkı sıkıyla bağlı bu iki olgusal gerçek yeni bir devrimler döneminin de dolaysız bir habercisidir. Dünya işçi sınıfı ve emekçilerinin kapitalist bunalımların ve emperyalist savaşların büyük yıkım ve acılarına cevabı birkez daha devrimler olacaktır.” (TKIP III. Kongresi Bildirisi 1997) Bu temel önemdeki değerlendirme günümüzün gerçekleri tarafından defalarca dogrulanmış bulunmaktadır. Kapitalizmin bir sistem olarak içine düştüğü ağır ekonomik ve siyasal kriz, buna bağlı olarak hızla büyüyen emperyalist saldırganlık ve sömürge savaşları, kapitalist ülkeler arasındaki onulmaz çelişkiler, sermaye cephesinin gerçekleridir. Bu gerçek bugün kendisini kapitalistlerin artık eskisi gibi yönetememesi olarak ifade etmektedir. İşçi ve emekçiler ise açlığa, sömürüye, baskıya kendilerine reva görülen bütün bu barbarlıklara karşı militan bir direnişle cevap vermektedirler. Dünyanın mazlum halkları ise, emperyalistlerin kendilerine dayattığı köleliğe başkaldırmakta ve halk isyanları ile boyun eğmeyeceklerini ilan etmektedirler. Artık işçiler, emekçiler ve dünyanın mazlum halkları eskisi gibi yönetilmek istememektedir. Tüm bu gelişmeler zamanın hızla devrime, gerçek ve kalıcı bir barışın tek güvencesi olan sosyalizme aktığını göstermektedir.1 Eylül Dünya Barış Günü tam da bu nedenlerden ve tarihsel olarak devrimci özü gereği militan bir şekilde kutlanılmalıdır.1 Eylül, Hitler faşizmini toprağa gömen başta komünistler olmak üzere dünyanın devrimci halklarının bizlere bıraktığı devrimci bir mirastır. Bu nedenle 1 Eylüller kapitalizme karşı bir isyan ve sosyalizm mücadelesinin alanlara taşındığı bir kavga günü olarak kutlanmalıdır.

Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacaktır!

Kahrolsun kapitalist barbarlık, yaşasın sosyalizm!

İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu (BİR-KAR)