Kahire, Riyad, Tahran - Nahla Mahmud

  • Arşiv
  • |
  • Ortadoğu
  • |
  • 19 Ağustos 2012
  • 18:28

16 Ağustos 2012

Ortadoğu'da süper güç konumu peşinde koşan bölgenin ana kutupları arasında rekabet artıyor. Özellikle Suudi Arabistan ve İran, Arap Baharı devrimlerinin etkilerinden ve rakip bazı aktörlerin geçici geri çekilişinden istifa etme peşinde. Ortadoğu'da rekabet eden güçler sadece Suudi Arabistan ve İran değil. Onları düşmanlara benzer hale getiren çatışan çıkarlara sahipler. Mısır, her iki ülke için, bölgesel süper güç olmada hayati bir müttefiktir, özellikle de bölgede Mısır'ın rolünün gerileyişinden sonra. Suudi Arabistan uzunca bir süre Mübarek rejimini destekledi ve İran'ın Mübarek döneminde Mısır ile ilişkileri geliştirme çabaları, hiçbir somut başarı olmaksızın sürdü.

25 Ocak Devrimi'nden sonra Suudi Arabistan sadece Mısır'ı bir müttefik olarak elde tutma garantilerini yitirmedi, fakat aynı zamanda iki ülke arasında, devrimin kendisi dahil değişik nedenlerden dolayı gerilimler çıktı. Diğer yandan İran, Mısır devrimine buzun kırılması ve siyasi ilişkileri geliştirme amacıyla ekonomik düzeyde Mısır ile yeni bir başlangıç olarak baktı. Suudi Arabistan ve İran, hedeflerini gerçekleştirmek için aynı araçları kullanmaktadırlar. Bu araçlar arasında en önemlisi ekonomidir, her ikisi tarafından Mısır üzerinde baskı kurmak ya da olumlu siyasi ilişkilere kapı açmak için kullanılmaktadır. Suudi Arabistan, Mısır devriminin krallıktaki domino etkisini durdurmak için Mısır ile geniş ekonomik ilişkilerini bir baskı aracı olarak kullandı. Diğer taraftan İran, ekonomik işbirliğini, Mısır ile siyasi ve diplomatik ilişkilerini geliştirmek ve bölge genelinde gücünü artırmak için en iyi yol olarak görüyor.

SUUDİ BAĞLANTISI: Suudi Arabistan, başlangıçta Mısır devrimini övmemesine rağmen, Mısırlıların sistemi değiştirme tercihine saygı duyacağını ilan etti. Dışişleri Bakanı Suud el-Faysal, ülkesinin devrimden sonra olumsuz etkilenen ekonomisine destek olmak için Mısır'a 3.75 milyar dolar sağlayacağını ilan etti ve halihazırda 2011 Mayısı ortalarında Mısır Merkez Bankası'na 500 milyon dolar transfer etti. Mısır hükümeti, söz verilen hibenin geri kalanını 2011'de almayı bekliyordu, fakat olmadı. Mısır geçiş dönemi başbakanı Kemal el-Ganzuri, birden fazla vesilede Mısır'ın Arap ülkeleri tarafından söz verilen hibeleri alamadığını dile getirdi. Esasen Suudi Arabistan'ı kastediyordu. Bu ilan, Suudi dışişleri bakanının krallığın sözlerini tutacağını, fakat bunun bir zaman meselesi olduğunu ilan etmesiyle iki ülke arasında gerilim yarattı.

Mısır ile Suudi Arabistan arasında ekonomik ilişkiler güçlü olagelmiştir. Örneğin Mısır'ın Suudi Arabistan'a yıllık meyve ve sebze ihracatı, 4 milyar Mısır lirası, ihraç edilen kimyasallar, 5 milyar Mısır lirasından fazla tutuyordu. Üstelik Suudi Arabistan'da çalışan iki milyondan fazla Mısırlı vardır ve sadece üç ayda (2011 Eylül'ünden Aralık'ına) gönderdikleri paralar, 6 milyar Mısır lirasından fazlaydı ve Mısırlıların gönderdikleri paranın yüzde 50'sini teşkil ediyor.

Mısır devrimi, Arap dünyasındaki tek devrim olmadığı için Suudi Arabistan desteğine ihtiyaç duyan bölgede birçok ülke buldu ve bunların bazısı, krallığın ulusal güvenliği ile doğrudan ilişkiliydi. Örneğin Yemen ve Tunus, Mısır örneğinde olduğu gibi, krallıktan fonlar alan önemli ülkelerdir. Yemen, Suudi Arabistan'ın arka bahçesidir ve Suudi ulusal güvenliğinde önemli bir belirleyici faktördür, Tunus eski devlet başkanı Zeynel Abidin bin Ali ise Tunus'taki devrimden sonra Suudi Arabistan'a sığındı. Bunlar olup biterken, Suudi Arabistan'daki bazı yerlerdeki iç tepkiler ve gösteriler ve hükümetin protestoları yatıştırmak için vatandaşlara imtiyazlar veren tepkisi, diğer bölgesel ve uluslararası meselelerde bazı zamanlar Suudi ilgisini azalttı. Gizavi krizi (uyuşturucu kaçakçılığından suçlanan bir Mısırlı avukat) de bir etki yarattı, popüler bir Mısır delegasyonunun Mayıs ayında krallığı ziyaret etmesine yol açtı. Ondan beri Suudi Arabistan, Mısır Merkez Bankası'na sekiz yıllığına 1 milyar dolar mevduat yatırdı. Üstelik Mısır ekonomisine destek olmak için Mısır'a 500 milyon dolar sağladı.

Suudi Arabistan'ın ekonomiyi Mısır hükümeti üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmasındaki inişli çıkışlı politikalarını analiz ederken bazı enformel yönler dikkate alınmalıdır. Örneğin, Velid bin Talal'ın kendisine satılan arazilerin satışındaki yolsuzluktan dolayı satın aldığı arazilerin %75'inden fazlasını kaybettiği Toşka projesi arazilerine ilişkin Mısır makamları ile yaşadığı sorunlar. Suudi Arabistan'ın eski devlet başkanı Hüsnü Mübarek'in Suudi Arabistan'a mülteci olarak gönderilmesi karşılığında Mısır'a 4 milyar dolar ödeme girişimlerine dair söylentiler, iki ülke arasındaki gerilimi daha da artırdı. Bu gerilimlerin bazısı küçük krizlere yansıdı. Örneğin Gada havaalanındaki Mısırlı hacılar birkaç gün kötü muamele gördü. Bu arada Mısır'ı turizm maksadıyla ziyaret eden birçok Suudi, 25 Ocak Devrimi'nden sonra buna karşı uyarıldı.

Suudi turistler, yılın belirli aylarında Mısır ulusal ekonomisinin ana kaynakları arasındadır. Siyasi istikrarsızlık, hem mevcut Suudi yatırımlarını hem de yeni yatırımları etkilediğinden bu sadece ekonomik bir mesele değildir. Birçok ihtilaf, Mübarek rejimi dönemindeki yolsuzluk vakaları ile ilişkilidir. Örneğin Ömer Efendi, Tanta, El-Hurafi, Damak ve el-Futam vakaları, hepsi Körfez yatırımı aldı ve 2011 devriminin ardından yatırım iklimindeki değişimden doğrudan etkileniyorlar.

İRAN'A BAKIŞ: Mısır-İran ekonomik ilişkilerine gelince, iki ülke arasında 1980'den beri hiçbir diplomatik ilişki olmadığından dolayı, bu ekonomik ilişkiler Mübarek döneminde iki ülke arasındaki tek bağdı. Bu ilişkilerin evrimi, Mısır'daki Mısır-İran Bankası'nın şube sayısındaki artış ile ölçülüyordu, çünkü aralarındaki ticari alışverişler 2009'da 76 milyon doları aşmıyordu. 2010 yılının Ekim ayında Mısır ile İran arasında doğrudan bir havayolu bağlantısı kurulması için bir anlaşma imzalandı. Siyasi nedenlerden dolayı şimdiye kadar hayata geçirilmedi. Bu anlaşmaya göre iki ülke arasında haftada 28 uçuş yapılması düşünülüyor.

İran, 25 Ocak Devrimi'nden sonra Mısır ayaklanmasını öven ilk ülkeler arasındaydı ve ayaklanmanın Mısır ile ilişkilerin gelişmesine yol açmasını umuyor. Üstelik devrimden sonraki Mısır'daki sistemi, İran malları için yeni pazarlar açmak ve kendisine uygulanan ekonomik yaptırımları tersine çevirmek için istifade edilecek bir fırsat olarak görüyor. Mısır'da bölgedeki diğerlerinin karşısında gücünün artırabilecek Ortadoğu'da yeni ve hayati bir müttefik arıyor. Bu maksatla, 45 tanınmış simadan oluşan bir Mısır delegasyonunun İran'a ziyareti, İran hükümetindeki üst düzey yetkililer tarafından iki ülke arasındaki ilişkileri siyasi yanı sıra ekonomik cephelerde geliştirmenin bir yolu olarak sıcak karşılandı.

Nisan ayında Mısır ve İran arasındaki ilişkileri geliştirme amacıyla sermaye delegasyonları İran'ı ziyaret etti, ortak ekonomik projelerle kısa zamanda 5 milyar dolar seviyelerine ulaşılması umut edildi ve iki ülke arasında yatırım teşvik edildi. Mısır'a İran dini turizmi tek başına Mısır ekonomisine yılda ekstra 2 milyar dolar sağlayabilir.

Aynı ay içinde İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi, İran'ın Mısır'a enerji üretim kapasitesini geliştirebilmesi için ihtiyaç duyduğu nükleer teknik bilgiyi koşulsuz sağlamaya hazır olduğunu ilan etti. Çünkü iki ülkenin düşman olmadığını ve özellikle de devrimden sonra dost olmaları gerektiğini söyledi. Aynı zamanda İranlı yatırımcılar, parlamento seçimlerinin ve İslamcı partilerin başarısının ardından Mısır'da yatırım yapmaya hazır olduklarını ve yatırımlarının petrokimya, halı ve araba sektörlerine odaklanacağını ilan ettiler.

KİLİT MISIR: Bu iki ülke, Suudi Arabistan ve Mısır, Ortadoğu'da baskın bir role sahip olmanın özellikle de 2011 devriminden sonra Mısır ile iyi ilişkilere bağlı olduğunu gayet anlıyorlar. Her ikisi de Mısır karşısında ellerinin altındaki ekonomik araçları en iyi şekilde kullanmaya çalışıyor. Fikrimce, her ikisi de bu araçları, baskı ya da ilişkilerin geliştirilmesinde kazanım elde etmek için başarılı bir şekilde kullanmayı başardılar.

Mısır ile bu iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin kısa ve uzun vadedeki doğası, Mısır'da ortaya çıkacak siyasi sistemin tipine, yeni anayasaya, yeni yapılan seçimlerin sonuçlarına ve yeni başkanın Mısır'ın Ortadoğu'daki rolünü ve bölgedeki diğer güçlerle ilişkilerini nasıl göreceğine oldukça bağlı olacaktır.

Mısır bu iki ülkenin ihtiraslarından karlı çıkabilir ve ilerleme ve kalkınmayı gerçekleştirmesine yardımcı olabilecek yeni yatırımlar ve imtiyazlar elde edebilir ve bu geçiş döneminde ulusal ekonomiye yeni kaynaklar ilave edebilir.

Yazar, Kahire Üniversitesi İktisadi ve Siyasi Bilimler Fakültesi'nde öğretim görevlisidir.

Mısır'da yayınlanan El-Ahram gazetesinden kizilbayrak.net tarafından çevrilmiştir.