İzmir'de “Devlet, sınıf, iktidar” semineri

  • Arşiv
  • |
  • Sol Hareket
  • |
  • Eylem ve etkinlikler
  • |
  • 18 Ağustos 2012
  • 08:57

(18.08.12) – İzmir'de yaz süresince gerçekleştirilen sınıf seminerlerinin bir yenisi de 17 Ağustos Cuma akşamı saat 19.30'da Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi Derneği'nde gerçekleştirildi. “Devlet, sınıf, iktidar” başlıklı seminerde Marksizmin devlet teorisinden yola çıkılarak pek çok politik soruna dair tartışmalar yapıldı.

Seminer, “devlet” kavramının marksizm için öneminin vurgulanması ve devrimci bir parti için sorunun hayati bir sorun olduğunun ifade edilmesiyle başladı. Ayrıca pek çok politik tartışmanın da devlet sorunundan ayrı tutulamayacağı söylendi. Genel hatırlatmaların ardından devlet sorununun tarihselliği içerisinde anlatımı yapıldı. Bu bölümde burjuva filozofların ve Hegel'in devlet kuramlarından yola çıkılarak idealist devlet anlayışı özetlendi. Dönem filozoflarının devleti ideal bir biçim ve sivil toplumun kendisi olarak gördüğü açıklandı.

Ardından ise diyalektik materyalizm çerçevesinde idealist felsefenin nasıl bir eleştiriye tabi tutulduğu belirtilerek devletin toplumsal gelişmenin belli bir aşamasındaki ürünü olduğu ve toplumdan doğarak ona yabancılaşan niteliği tanımlandı. Bu bölümde ayrıca ilkel komünal toplumlardan sınıflı toplumlara geçiş ve devletin ortaya çıkışı da ele alındı. Batıdaki Antik Yunan ve Roma biçimleriyle Cermen biçimlerinin yanısıra arkaik asyatik biçimlerde ilkel komünal toplumun nasıl çözüldüğü ve köleci, feodal ya da doğu despotizmi biçimlerinde devletlerin nasıl oluştuğu ele alındı.

Devletin bir baskı aygıtı olarak ortaya çıkışı tanımlandıktan sonra ise burjuva topluma geçilerek burjuva devletten bahsedildi. Yine benzer bir baskı aygıtı olan devletin burjuvazinin elinde çok daha sinsi bir silaha dönüştüğü anlatılarak devletin faşizm ya da burjuva demokrasisi biçiminde örgütlenmesinin esas olarak bir fark yaratmayacağı ifade edildi. Bunun kısa vadeli taktik ve örgütlenme açısından farklılık yaratabileceği ancak esasi yönünden devletin her iki biçim ya da ara biçimlerde de aynı kaygıyla hareket ettiği anlatıldı.

Burjuva iktidarının yalnızca zor aygıtını değil baskı aygıtını ve ideolojik aygıtları da ustaca kullandığı ifade edilerek bunun devletin toplum üzerinde tam bir hegemonya kurmasını sağladığı anlatıldı.

Genel ve tarihsel anlatımların ardından AKP ekseninde gündem olan rejim krizi ve “AKP iktidarı” tartışmalarına geçilerek devlet teorisi ve sınıflar mücadelesi ekseninde bu gündem masaya yatırıldı. Yapılan anlatımda AKP'nin de esas olarak bir burjuva partisi olduğu ve bütün olarak burjuvazinin çıkarlarına hizmet ettiği ancak sermayenin bir fraksiyonunun doğrudan temsilcisi olarak bu kesimi kayırdığı ifade edildi.

AKP'nin siyasal iktidarı bir biçimde çeşitli etkenlerin de yardımıyla ele geçirdiği ancak bunun iktidarın sınıfsal yapısında herhangi bir değişiklik yaratmadığı, aksine burjuvaziyi palazlandırdığı anlatıldı. İktidarın el değiştirmesi üzerine Fransız evrimlerinden, Bourbon ve Orleanslar örneklendirilerek bu çatışmanın sırasında Bonapart'ın iktidar oluşu ancak bu iktidarın burjuvazinin işine nasıl yaradığı ve desteklendiği belirtildi.

Bu tartışma kapsamında “Cumhuriyet tasfiye oldu, AKP onu bitirdi” gibi tezlere de değinilerek Türkiye tarihi kısaca anlatıldı ve bunun kapitalist bir devlet açısından doğal bir dönüşüm olduğu ifade edildi.

Seminerde ikinci bir temel bölüm olarak ise devrimcilerin devlet aygıtına yaklaşımı ve devrim süresince alınacak tutum tartışıldı. Esas olarak Lenin'in devlet ve devrimde yaptığı tartışmalar referans alınarak devletin uzlaşmaz sınıf çelişkilerinin kanıtı ve sonucu olduğu ancak bu devletin görevinin oportünistlerin iddia ettiği gibi hiç de uzlaşma sağlamak olmadığı; aksine baskı ve zor yoluyla uzlaşmazlıkları ezen lehine çevirmeyi amaçladığı tanımından yola çıkıldı.

Devlet aygıtının bugün burjuvazinin elindeyken çoğunluğa karşı bir baskı aygıtı olduğu, bunun ortadan kaldırılması için ise devletin ilga edilmesinin ardından yerine bir yarı devlet olan proletarya diktatörlüğünün geçirilmesi gereği anlatıldı. Burada anarşist ve oportünistlerin çarpık anlayışları da eleştirildi. Burjuva devletin ilgasının ardından oluşacak işçi demokrasisinin ise zamanla sönümleneceği ve devlet vasfını tamamen yitireceği tanımlandı.

Bu bölümde komünizme giden yolda aşılacak mesafeler de tanımlandı. Sosyalizmin doğum sancıları olarak kabul edilen proletarya diktatörlüğünün ardından komünizmin alt evresine ya da sosyalizme geçileceği ve bunun ardından komünizmin üst aşamasına ulaşılabileceği söylendi.

Sunum devlete bakışın devrimdeki belirleyici rolünün vurgulanması ile son buldu.

Soru cevap bölümünde ise AKP iktidarı ve rejim krizi, sosyalizmin tarihsel sorunları ve Sovyetler'in çöküşü, Arap devrimleri üzerine sorular soruldu. Soruların yanıtlanmasının ardından seminer sona erdi.

Kızıl Bayrak / İzmir