İstanbul'un çürümüş kamusallığı – Nihal Kemaloğlu

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • 23 Ağustos 2012
  • 04:13

Maalesef finanskent olamayıp ama tüm tarihi kimlik ve şehir karakteriyle  'finanslaşıp' yok olan İstanbul için Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), 'kamuya' ait 1.167 kampus ve 1.892 binanın olası bir depreme karşı güçlendirilmesi gerektiğini açıklamıştı.

Sevda Tepesi'nden Çamlıca'ya, Galataport'dan Ataköy Marina'ya, Üçüncü Köprü'den Haydarpaşa Limanı ve Garı'na, Ali Sami Yen arsasından Taksim Meydanı'na 'Dubai Model finans mimarisine'  heveslenen İstanbul'da, deprem güvenliği olmayan tam 3.059 devlet okulu ve hastanesi vardı.
Ne kadar kamusal arazi ve yapı varsa 'satışa çıkartılan' İstanbul, olası bir Marmara depremine boş çadır alanlarını 'depreme dayanıklı marka' diye lüks rezidanslarla doldurarak hazırlanırken, ne sahra hastanesi kuracak alanı ne de depremde sağlam kalacak kamu binası vardı.
AFAD kayıtlarına göre son 112 yıl içinde şiddetleri 6.9 -7.9 arasında 14 büyük deprem yani 14 büyük felaket geçirmiş ülkemizde, siyasi otorite İstanbul kenti üzerinde yükselen rantı inşaat sektörüne daha fazla nasıl aktaracağıyla meşguldü.
Milliyet Gazetesi'nden Aydın Hasan'ın haberine göre AFAD'ın İstanbul'da güçlendirilmesi gerektiğini açıkladığı 915 kampus ve 1.274 bina, kamu okullarına aitti.
Viyadük, alt geçit, duble yol cenneti Avrupa'nın en yüksek kulesinin ve en büyük AVM'sinin dikildiği büyük sermaye birikimi diyarı İstanbul'da, kamu okullarının depreme karşı hala güçlendirilmemiş olması yaman bir çelişkiyi değil sarsılmaz bir piyasa tutarlılığını gösteriyordu.
Fizibilite çalışmaları anca tamamlanmış ya da devam eden kamu yapıları, hastaneler 31 kampus - 310 bina, poliklinik ve sağlık ocakları 194 kampus - 104 bina, yurt binaları 12 kampus ve 46 bina listesiyle uzayıp gidiyordu.
Görüldüğü üzere her tepesine, meydanına proje üzerine proje geliştirilen, mimari yarışmalar düzenlenen, yüz küsur yıllık kamu binaları kapış kapış giden, kıyıları doldurularak doğa dışı fantastik yapılaşmaya açılan İstanbul'da, 1999 yılından beri depreme dayanıksız okul ve hastaneleri için taş kıpırdamamıştı.
Halbuki 1999 Marmara Depremi'nden sonra halktan toplanan 40 milyar TL deprem vergisinin döküldüğü otoyol ve duble yollar kıvrım kıvrım yeşil alanları aşarken çevre alanları geniş bant halinde spekülatif ranta açılmıştı.
Hatta bu yollar artık vatandaşa 'paralı hizmet' verirken toplam 3 bin küsur kamu binasının olası deprem esnasında halka vereceği kritik hayati hizmetin karşılığı belli ki hesaplanmamıştı.
1999 yılından beri güçlendirilmeyi bekleyen İstanbul'un değil Türkiye'nin gözde hastaneleri Cerrahpaşa, Çapa, Haydarpaşa, Okmeydanı, Şişli Etfal, Haseki  için İstanbul İl Sağlık Müdürü, 'Ümit ediyorum deprem bizi üç yıldan önce yakalamaz' diyordu!
Son 10 yılda 500 bini TOKİ tarafından toplam 5 milyon konut yapmakla övünen siyasi iktidarın bu yapılaşma hızı, sıra İstanbul'da yıkarak yeniden yapıma ya da mülk satışına müsait olmayan kamu binalarının güçlendirilmesine gelince kayboluyordu.
İstanbul'da 2004 yılında toplanan Deprem Şurası'nda alınan kararların hiçbiri uygulamaya alınmazken deprem tehdidini 'piyasalaştıracak' ve önümüzdeki 15 yıl, 500 milyar dolarlık inşaat rantı sağlayacak Afet Yasası'nın vatandaşın deprem güvenliğiyle yegane ilişkisinin yıkıldıktan sonra piyasalara 10 katına satılacak arsa üretimi olduğu da çok açıktı.
İstanbul'un çürük devlet okulları tıka basa dolu sınıflarıyla Eylül ayında 4+4+4 kesintili eğitim kaosunu beklerken, kolonlarından demir sarkan, çatlamış devlet ve üniversite hastaneleri de İstanbul'un kamusal imajının ta kendisiydi.

Akşam / 23.08.12