Irkçı siyonizmin egemen olduğu parçalı siyaset sahnesi
İsrail’de 22 Ocak’ta gerçekleşen genel seçimlerin sonuçları belli oldu. Açıklanan sonuçlara göre işbaşındaki koalisyon hükümetinin ana partileri olan sağcı Likud ile faşist İsrail Evimiz hezimete uğradılar. Seçimde ittifak kuran bu iki partinin toplam milletvekili sayısı 41’den 31’e düştü.
Muhalefetteki “sol siyonist” İşçi partisi 15 milletvekili kazanırken, seçim propagandasında Filistin Yönetimi ile görüşmeyi, dinci Yahudilerin askerlik yapmalarını savunan, yanısıra ekonomik ve sosyal sorunlara dikkat çeken Yeş Atid (Gelecek Var) partisi ise, 19 milletvekili kazanarak ikinci parti oldu. Siyonist siyaset sahnesinin “merkez”inde duracağı sinyalini veren “ılımlı” yeni aktör Yeş Atid’in çıkışı, seçimlerin “sürprizi” oldu.
Sağın sağı diye tanımlanan dinci-faşist partilerin oylarında nispi bir artış görülürken, “siyonist merkez”in önemli partilerinden sayılan Kadima, %2’lik barajı aşamadığı için siyaset sahnesinin dışına atıldı.
Bu defa “sosyalist” Meretz de oy sayısını ikiye katlayarak 6 milletvekili kazandı. İki liste ile seçimlere katılan 48 Filistinlileri’nin ise toplam 12 milletvekili kazandılar.
İsrail genelinde seçimlere katılım oranı %55.5 sınırlarında kalırken, 48 Filistinlileri diye anılan İsrail vatandaşı Arapların katılımı %50’nin altında oldu. Arap Birliği’nin aksi yöndeki çağrısına rağmen, Filistinli örgütlerin bir kısmının seçimleri boykot etmesi, Arap seçmenlerin katılımının düşük olmasında önemli bir rol oynadı.
120 sandalyeli İsrail meclisine (Knesset) girmeye hazırlanan milletvekillerinin 68’i sağcı, faşist veya ırkçı-dinci partilere mensup. Sahneye yeni çıkan Yeş Atid’in “ılımlı” siyonist, İşçi Partisi’nin ise “sol” siyonist olduğu dikkate alındığında, ırkçı-siyonist ideolojinin İsrail toplumunu nasıl da sersemlettiği, bu tablodan açıkça görülüyor.
Netanyahu-Liberman hükümeti başarısız
Seçim sonuçlarını değerlendiren sağ/sol siyonist İsrail basını, birinci olsa da, Netanyahu-Liberman hükümetinin seçimlerde hezimete uğradığını özel olarak vurguladı. Netanyahu’nun ekonomik, siyasi, askeri ve sosyal alanlarda başarısız bir başbakan olduğunu dile getiren İsrail basını, seçim sonuçlarının da bunu teyit ettiğini öne çıkaran manşetlere yer verdi.
Yolsuzluk bataklığına saplanan Netanyahu-Liberman ikilisi, Gazze Şeridi’ne vahşi bir saldırı gerçekleştirerek seçim startını vermeye heves ettiler. Ancak Filistinli direnişçilerin ilk defa Tel Aviv ve Kudüs kentlerini, kendi imal ettikleri füzelerle vurmayı başarması, sağcı/aşırı sağcı koalisyon hükümetini geri adım atmaya zorladı. Girişimleri ters tepmesine rağmen Netanyahu-Liberman ikilisi, İsrail toplumunun karşısına çıkıp pişkince oy istediler. Şimdi ise, yaşadıkları fiyaskoya rağmen, yeni hükümeti kurmaya hazırlanıyorlar.
Filistinlilerin parçalı hali Siyonistlerin elini rahatlatıyor
Yamalı bohçaya benzeyen siyonist siyaset sahnesindeki partilerin çoğu, İsraillilerin önüne somut bir program koyamadan seçimlere gittiler. Partilerin çoğu yasadışı Yahudi yerleşimleri kurma vaatlerine, İran’a dönük tehditler savurmayı ve “Yahudilerin güvenliği” söylemini öne çıkardılar. Yeş Atid partisinin “yeni siyasetçi” gazeteci şefi ise, ekonomik ve sosyal sorunlara değindi.
İsrail siyaset sahnesinin esas aktörleri, seçim sürecinde Filistin sorununa pek değinme ihtiyacı duymadılar. Oysa İsrail toplumunun yaşadığı sosyal sorunlar ve “güvenlik travması”nın temel nedeni Siyonistlerin toprak işgali ve katliamlarına karşı Filistin halkının devam eden direnişidir.
Hal böyleyken, Siyonist partiler, Filistin sorununu es geçme rahatlığını, Hamas-El Fetih arasındaki çatışmalar ve bunun sonucu olarak Batı Şeria ile Gazze’nin birbirinden koparılması sayesinde gösterebildiler.
Yanısıra, Filistinli örgütlerin birleşik bir direniş örme konusunda başarısız olmaları, bazılarının ise direnişten çok tüketici diplomatik yollara girmekte ısrar etmesi, İsrail’in işini kolaylaştıran bir diğer önemli etmendir.
Yeni hükümet de ırkçı-siyonist politika izleyecek
Görünen o ki, elleri Filistinli çocukların kanına bulanmış ve yolsuzluk bataklığına saplanmış Netanyahu-Liberman ikilisi, yakında hükümet kurma çalışmalarına başlayacak. Ya Yeş Atid ve İşçi Partisi ile ya da dinci faşist küçük partilerle bir koalisyon hükümeti kuracaklar.
Netanyahu ya “sol siyonist” partilerle anlaşacak ya da çok sayıda faşist/dinci partiyle, yamalı bohça misali bir koalisyon hükümetine razı olacak. Netanyahu kiminle anlaşırsa anlaşsın, kuracağı hükümetin ırkçı-siyonist bir politika izleyeceğinden şüphe edilemez. Zira aralarındaki ton farklarına rağmen, İsrail siyaset sahnesindeki partilerin tümü ırkçı-siyonist çizgide buluşuyorlar. Dolayısıyla, Filistin halkına karşı izlenecek politikalar konusunda aralarında öze dair bir fark olmayacaktır.
Bu partilerin Filistin halkına karşı ortak paydada buluşmaları, aralarında çelişki olmadığı anlamına gelmiyor. Tersine, İsrail’in iç politikasıyla ilgili çatışmalar yaşamaları kaçınılmazdır. Ekonomik krizin etkisi altındaki İsrail’de geçen aylarda yaşanan kitlesel grev ve eylemler, bu ülkede de sosyal sorunlardan kaynaklı çatışmaların önümüzdeki dönemde devam edeceğine işaret ediyor. Bu da İsrail’in daha ağır ekonomik, sosyal, siyasal sorunlarla karşı karşıya kalmasını kaçınılmaz kılacak.
Filistin halkı için tek çıkar yol birleşik direniştir!
Filistinliler İsrail’deki seçimleri yakından izleseler de, kurulacak hükümetten bir beklentileri olmadığını vurguluyorlar. Yapılan açıklamalar hem Filistinli örgüt veya partilerin temsilcilerinin hem gazeteci, yazar ve düşünürlerin bu konuda mutabık olduğuna işaret ediyor.
Hükümeti ister Netanyahu kursun ister bir başkası, koalisyon ister “sağ-sol,” ister “sağ-faşist/dinci” partiler arasında olsun, Filistin halkının yakıcı sorunları yerli yerinde kalacak, hatta daha da ağırlaşacak. Bu da, Filistin halkının önünde, birleşik direnişi temel mücadele yöntemi olarak yükseltmek dışında bir seçenek bırakmıyor.
Elbette Filistin halkı da bunun farkındadır. Filistinli örgütlerin temsilcilerinin tümü de bu gerçeği dile getiriyorlar. Buna karşın temel sorun, halen Filistin’de en güçlü örgütler olan Hamas-El Fetih ikilisinin, fiilen birleşik direnişin önünde bir engel oluşturmalarıdır. Filistin halkının esas çıkış yolu birleşik direnişse, birleşik direnişi örgütlemek de, halkı birleştirebilecek devrimci bir önderlikle mümkün olabilir ancak.
(Kızıl Bayrak, 24 Ocak 2013, Sayı 04)