İki cephede birden Türkmen kartı – Fehim Taştekin

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 07 Ağustos 2012
  • 03:24

Türkmenler ‘güvenilir nüfus’ olarak Arap coğrafyasına serpiştirilmiş Osmanlı yadigârı. Geçmişte ‘tekin’ sayılmayan milletlere karşı ‘tampon’ görevi gördüler, bugünse gerektiğinde masaya sürülen bir ‘kart’. Latifedeki ‘kardeşlik’ cilası kazınınca Türkmenlerin Türkiye için ifade ettiği anlam kâh Araplara kâh Kürtlere karşı bir ‘koz’ olmaktan öteye gidemiyor. Bugünlerde iki cephede birden bu kart yeniden devrede; Irak’ta hem Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne hem 2010’dan beri Ankara’nın soğuk savaş yaşadığı Bağdat’a, Suriye’de ise hem Esad rejimine hem de kuzeyde fiili özerklik alanı açan Kürtlere karşı. ORSAM’a göre Suriye’de Lazkiye, Humus, Halep, Şam, Hama ve Dera’ya yayılmış vaziyette 1.5 milyonu anadilini konuşan, 2 milyonu da asimile olmuş Türkmen var. Türkmen sayısını 600 bin ile 2 milyon arasında veren kaynaklar da mevcut. Irak’ta ise 800 bin ile 3 milyon arasında Türkmen varlığından söz ediliyor. 

Tampon bölge planı

Özellikle Suriye’de onlarca yıllık unutulmuşluğun ardından sadece bir ‘koz’ olarak hatırlanmak elbette bir alınganlığı da beraberinde getiriyor. Şam’da ve Lübnan’ın Akkar bölgesinde karşılaştığım Suriyeli Türkmenler arasında Osmanlı’daki gibi Türkiye’den bir valinin atanacağı günleri sayıklayan veya Türkiye’nin yardım elini görememenin hayal kırıklığını yaşayanlar da vardı Ankara’yı Suriye’deki iç savaştan sorumlu tutanlar da. Şimdilerde Halep civarında en az 2 tugayla Özgür Suriye Ordusu’na katılan Türkmenlere, PKK bağlantılı Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) başını çektiği Kürt siyasal oluşumunu bastıracak güç rolü biçiliyor. Bu güçle tampon bölge oluşturma önerileri de tedavülde.

Hal böyle olunca hamilikte hevesli çevrelerin Fransızların 1921’de Ankara Anlaşması’yla Türkiye’ye Türkmenlerle ilgili garantörlük hakkı verdiği savını dillendirmeye başlaması şaşırtıcı değil. Anlaşmanın 7. maddesi şunu buyuruyor: “İskenderun ve Antakya bölgesi için Fransa özel bir yönetim rejimi kuracak, Türk halkına kültürlerini geliştirmek için her tür kolaylık gösterilecek. Türkçe resmi dil olarak kalacak.”

Çift taraflı mesaj

Suriyeli Türkmenlerle ilgili politikanın alacağı mecra belirsiz ama Irak’ta Türkmenler denge politikalarının merkezine oturdu. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun geçen hafta Erbil’de Mesut Barzani ve Suriyeli Kürtlerle görüştükten sonra sürpriz bir şekilde Kerkük’e gitmesi Türkmen kartının çift taraflı oynandığını gösteriyor. Ziyaret bir yandan Bağdat’a karşı Kürtlerle ittifak nedeniyle “Kerkük’te kırmızı çizgiler aşıldı” diyenlere yanıt verme, diğer yandan Başbakan Nuri Maliki’ye Türkmen kozunu gösterme amacı güdüyor. Ama Maliki’nin Türkmen kartıyla daha etkili oynadığını teslim etmeli. Irak Türkmen Cephesi’nin vekilleri, Maliki’yi devirmeye çalışan İyad Allavi-Barzani-Mukteda Sadr ve Usame Nuceyfi ittifakı ile birlikte hareket ederken diğer Türkmen vekillerin Maliki ile saf tuttuğunu unutmayalım. Yarısı Şii olan Türkmenlerin tutumunda mezhepdaşlık da belirleyici.

Esas manevra Maliki’den

Mayısta kabine toplantısını Kerkük’te yapan Maliki’nin “Kerkük Irak kentidir” diyerek Kürtlerin ‘Kürt Kudüsü diye andığı kentin statüsü ile ilgili kararlı bir tutum sergilediğini, peşmerge tehdidine karşı beraberinde götürdüğü 1000 kişilik güvenlik gücünü kentte bıraktığını hatırlatmak gerekiyor. Bu tavırla Sünni Arapları da etkileyen Maliki, bununla yetinmeyip Davutoğlu’nun ziyaretinden birkaç gün önce Türkmenlerle ilgili kritik bir adım daha attı. Meclisten geçen bir kararla Türkmenler Araplar ve Kürtlerden sonra ‘üçüncü ana unsur’ kabul edildi. Karara göre Türkmenlerin federal bölge hariç yerel yönetimlerde haklarını kullanmaları için yasal düzenlemeler yapılacak. Sosyal, kültürel ve eğitim kurumlarının inşası için Türkmen İşleri Yüksek Kurulu kurulacak. Gasp edilen haklar iade edilecek. Arazi anlaşmazlıkları çözülecek. Kamu kuruluşlarında temsil oranlarıyla ilgili dengesizlik giderilecek. Polis ve askeri akademilerde kontenjan ayrılacak. Türkmen bölgelerinde demografik yapıyı değiştirecek kararlar engellenecek. Kendi dillerinde eğitim hakkı doğacak. Türkmence devlet televizyonu kurulabilecek.

Peşmerge tehdidi

Maliki Türkmenlere bu yatırımı yaparken 75 yıl sonra bir Türk Dışişleri Bakanı, Kerkük’e çat kapı giderek Türkmenlere hamilik yapıyor. Maliki’nin ziyarete ‘habersiz, izinsiz; diplomasi ve egemenliğe aykırı’ diyerek patlaması Kerkük üzerindeki sinir harbinin kat sayısını gösteriyor. Kürtler de Türkiye ile ittifaka ve buna paralel Türkmenlerle yaşanan yakınlaşmaya rağmen Kerkük’ü bir baskı unsuru olarak kullanmaktan çekinmiyor. Irak ordusunun Suriye sınırında bir kontrol noktasını peşmergelerden alma girişimine Peşmerge Bakan Yardımcısı Enver Hacı Osman’ın verdiği tepki ilginç: “Irak güçleri Zumar’da peşmergelere saldırırsa savaşı her yere yayar, Kerkük’ü özgürleştiririz.”

Velhasılı diplomatik manevra alanında mayınlı tarla sayısı artıyor. Türkmen hassasiyetinin nüksetmesi de işte bu zor zamana delalet ediyor.

Radikal / 07.08.12