Pazartesi yazımdan devamla, AKP Türkiyesi’nin dış politikasının en hafif ifadeyle, gittikçe belirsizleşen yönü üzerine yazmayı planlıyordum. Pazartesi günü okuduğum Güney Afrika haberleri, geçen hafta “Ekmek, Özgürlük ve Toplumsal Adalet” başlıklı yazımda dile getirdiğim kaygılardan devam etmenin daha yararlı olabileceğini düşündürdü.
Güney Afrika’da yayımlanan News 24 haber sitesinde yer alan bir yorumda şu saptamalar vardı: “Güney Afrika nüfusunun büyük çoğunluğu bugünkü rejimde de yoksullaşmaya devam ediyorsa, ülkenin geleceğinden pay alma umutları yoksa, apartheid (ırkçı rejim - E.Y.) rejimi gerçekten sona erdi diyebilir miyiz?” (...)“Bağımsızlık Afrikalılara elle tutulur kazanımlar getirmiş olmakla birlikte, uğruna elde edildiği hedeflerin, görevlerin yerine getirilmesinde başarısız kalmıştır.”(...) “Apartheide karşı mücadele bu düzeni değiştiremedi, onu demokrasiyle birleştirdi. Bir ‘demokratik apartheid devleti’ kurdu.” (...) “Sömürgeciliğin, apartheidin çekirdek ilkesi, siyah nüfusun büyük kısmını yoksulluğa mahkûm etmekti.” (...) “Bugün ırk ayrımı kalktı, ama bu çekirdek ilke olduğu gibi duruyor!” (18/02).
Irkçı rejimin son günlerinde Londra’da yükselen mücadeleye katılırken ben de Afrika Ulusal Kongresi’nden (ANC) ırkçı rejimi devirdikten sonra, adına ve komünist geleneğine layık adımlar atmasını bekliyordum. Ne yazık ki bugün Güney Afrika’nın işçi sınıfı, varoşlarda yaşayan yoksulları gibi ben de büyük bir düş kırıklığı yaşıyorum; artık Mandela’ya başka bir gözle bakıyorum. Afrika’nın en zenginlerinin rengi değişti, yeni bir siyah oligarşi şekillendi. Sömürgecilik ve apartheid rejiminin temelini oluşturan maden endüstrisini ayakta tutan ucuz işgücü, aşırı sömürü sistemi değişmedi.
Geçen yıl Marikana’da, Anglo-American Platinium’a (AAP) ait madenlerde bir katliamla bastırılan grevin liderlerinden vinç operatörü Evans Ramoko’nun, yaklaşmakta olan başkanlık seçimleriyle ilgili sözlerinin anlamı bence çok açık: “Yalnızca Başkan Zuma’yı devirmek yetmez. ANC bir bütün olarak yoksulların çıkarlarını unutmuştur. Ekonomiyi kendi çıkarları için yönetiyorlar. Ben ANC’ye oy vermeyeceğim.” (Financial Times, 17/02)
Nereden nereye?
Geçen yıl patlak veren grevler, direnişler bu yıl da devam ediyor. Western Cape bölgesinde şarapçılıkla uğraşan çiftliklerde şiddetli grevler yaşanıyor. Bir sanayi kenti olan Sasolbourg’da patlak veren greve polis saldırınca 2 işçi yaşamını kaybetti. Pazartesi günü AAP madenlerinde çıkan silahlı çatışmada 13 işçi yaralandı.
Birçok yorumcu toplumsal huzursuzlukların arttığını, muhalefetin toparlanmaya çalıştığını vurguluyor. Ama ortaya çıkan, Mamphele Ramphele gibi adaylara bakınca iyimser olmak zor. Bir zamanlar Steve Biko ile aynı örgütte mücadele eden Ramphele, tıp fakültesini bitirmiş, ABD’ye gitmiş, Harvard Radcliffe’te öğretim üyeliği, sonra Dünya Bankası’nda müdürlük yapmış. Ramphele Güney Afrika’ya dönünce iş hayatına atılmış, Gold Fields ve Circle Capital Ventures şirketlerinde yönetim kurulu başkanı olmuş, şimdi “yolsuzlukla mücadele etmek”, “Güney Afrika’yı kurtarmak” için siyasete atılıyor (All Africa.com, 18/02). Yaptığı konuşmasında o bile, “Afrika rüyasının söndüğünü..” “kırsal bölgelerde ‘Parlamento’nun aldığı kararlar sayesinde hâlâ emekçilerin feodal şeflerin, seçilmemiş geleneksel liderlerin baskısı altında yaşadığını” söylüyor.
Nereden nereye gelindiğini gösteren en çarpıcı örnek, Maden İşçileri Sendikası’nın eski lideri Cyril Lamphola.
Lamphola’nın Marikana bölgesinde apartheide karşı düzenlediği bir grevde çıkan çatışmada 2 maden işçisi yaşamını kaybetmişti. Geçen yıl Marikana grevinde çıkan çatışmalarda polis 34 işçiyi öldürdüğünde, artık çoktan zengin bir işadamına dönüşmüş olan Lamphola, etkili bir ortak olarak bu kez maden şirketinin yönetim kurulunda oturuyordu.
Ne kadar vurgulasak azdır: Ekmek, özgürlük ve toplumsal adalet ilkelerine tabi olmayan ulusal, etnik, dini hak mücadelelerinin, alt sınıfların yaşam koşullarını değiştirecek gerçek sonuçlar üretmesi olanaklı olmuyor. Aynı, bu gün beyaz rejimin güvenlik örgütünü aratmayan bir devlet aygıtına sahip Güney Afrika’da olduğu gibi...
Cumhuriyet / 20.02.13