Göztepe Parkı’na cami yapım tartışmaları ve artan cami projeleri

  • Arşiv
  • |
  • Çevre
  • |
  • 01 Aralık 2012
  • 13:22

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından Göztepe Parkı’na cami yapımı için onay verilmiş oldu. Göztepe Parkı’na cami yapımı tartışmaları aslında 2005 yılına dayanıyor. 2005 yılından bugüne cami tartışmasının idari-hukuki seyrini dahi incelemek, bu tartışmanın ardındaki AKP-CHP kutuplaşmasını gözler önüne seriyor. Bir yandan da bu tartışmalar kapitalist sistemde kentin hangi ihtiyaçlara göre biçimlendiğine ışık tutuyor. 

Göztepe Parkı’na cami tartışmasının kronolojik seyri

Eylül 2005’te Büyükşehir Belediye Meclisi parka cami yapımı için karar alıyor. Karar 2006 yılında İstanbul 5. İdare Mahkemesi tarafından iptal ediliyor. Buna gerekçe olarak da parka yürüme mesafesinde üç caminin olması ve bölgede yeşil alan miktarının standartların altında olması gösteriliyor. Kararın mahkeme tarafından bozulmasının ardından dava Danıştay’a taşınıyor ve 1 Haziran 2011 tarihinde Danıştay 6. Dairesi mahkeme kararını bozuyor. Böylece Göztepe Parkı’na cami yapımı için hukuki engel ortadan kaldırılmış oluyor.     

Danıştay daha önce alınan mahkeme kararını bozma gerekçesi olarak “plan bütününde kişi başına düşen inşaat alanı miktarının 6-7 metrekareye ulaştığı, dini tesis alanı oranının ise 0.1 metrekare olduğu, ayrıca bölgede yürüme mesafesinde yeterli dini tesis alanı bulunmadığı”nı gösteriyor. Bu karardan yaklaşık bir buçuk sene sonra, 23 Kasım 2012 tarihinde de İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi Danıştay kararını gerekçe göstererek CHP’li üyelerin ret oyuna rağmen Göztepe Parkı’na cami yapımına onay kararı alıyor.

Tartışmalar da bu kararın alınmasından sonra alevlenmiş oldu. CHP’li Kadıköy Belediye Başkanı kararın iptal edilmesi için bir yandan kişisel dava açıp, belediyenin sitesi üzerinden kampanya başlatırken, bir yandan da caminin parka değil de yakında bir yere yapılması gibi “ara formüller”  arayışlarını sürdürüyor.

AKP’nin artan cami projeleri

Göztepe Parkı’na ve projesi yarışma ile seçilen Çamlıca Tepesi’ne “dev cami” tartışmaları sürerken, cami tartışmalarına başbakan Erdoğan bir yenisini daha ekledi. Daha öncesinde “Taksim’i Yayalaştırma Projesi” kapsamında bir cami projesinin olmadığı açıklanmış olmasına rağmen Erdoğan, Taksim’e de cami yapılacağını açıkladı. Böylece yaklaşık 45 yıldır süren Taksim Meydanı’na cami tartışmaları yeni bir boyut kazandı. Erdoğan “Şimdiki mescidin yerinde, etrafında birkaç bina daha var. Onların orası bir ada. Maksen’in (İSKİ su dağıtım şebekelerinin) arkası. Birkaç parsel kamulaştırılıyor.” diyerek caminin nereye yapılacağını da söyledi. Böylece Gezi Parkı’na yapılacak Topçu Kışlası’yla birlikte Taksim Meydanı’nın yeni çehresine cami projesi de eklendi.    

Hızlandırılan kentsel dönüşüm projeleri ile sermaye odaklı dönüşümler tüm Türkiye geneline yayılırken bu dönüşümleri tamamlayan kentsel donatı alanları olarak “cami projeleri” öne çıkmakta. Yıllardır tartışmaları süren, ancak somut adımları atılamayan cami projeleri son dönemde hız kazanan kentsel dönüşüm projeleri ile oldubittiye getiriliyor. Böylece dinci-gerici AKP hükümeti kentsel dönüşüm projeleri ve bunlara eklenen cami projeleri ile bir yandan sermayenin ihtiyaçlarına cevap verip patronların ceplerini doldururken bir yandan da dinci-gericiliğin sembolü dini motifleri öne çıkartmış oluyor.

Cami projeleri hangi ihtiyacın ürünü?

Son dönemde hızlandırılan cami projeleri ile AKP hükümeti bir taşla iki kuş vurmaya çalışırken bu projeler emperyalist savaş, Kürt sorunu, kölelik yasaları gibi işçi ve emekçileri ilgilendiren bir dizi gerçek gündem dururken laik, anti-laik kutuplaşması yaratılarak toplum suni tartışmalarla oyalanmaya çalışılıyor. Göztepe Parkı’na cami tartışmalarında CHP’li Kadıköy Belediyesi ile AKP’li Büyükşehir Belediyesi arasında bir güç gösterisine dönen tartışmalar açık bir şekilde AKP-CHP zıtlaşmasına dönüştürülüyor ve Çamlıca Tepesi’ne cami tartışmasında olduğu gibi açık oturumlarda saatleri bulan hararetli tartışmalar gerçekleştiriliyor.

Cami projeleri, AKP hükümetinin dinci-gerici politikaları doğrultusunda hayata geçirilmeye çalışılan projeler olarak karşımızda durmaktadır. Ancak bu projeler topluma bir “ihtiyaç” olarak sunulmaya çalışılmakta. Örneğin Göztepe Parkı’na cami yapımı için yürüme mesafesinde yeterli dini tesisin bulunmadığı öne sürülmekte, mevcut dini tesislerin donatı standartlarının altında kaldığı gerekçe olarak gösterilmektedir.

Kentsel donatılar dini tesislerle birlikte eğitim, sağlık, kültürel tesis, yeşil alan gibi kamusal olması gereken alanları kapsamaktadır. Türkiye genelinde kentlerde kişi başına düşen donatı alanı miktarları incelendiğinde ise donatı standartlarına  –ki bu standartlar gelişmiş ülkelerde kabul edilen standartların altındadır-  uyan veya en çok yaklaşan donatı alanının dini tesisler olduğu görülmektedir.

Genellikle kişi başına düşen başta yeşil alan olmak üzere eğitim, sağlık, kültürel tesis miktarları standartların yakınından dahi geçememektedir. Kuşkusuz ki bu durum Türkiye’de kapitalizmin gelişme seyrine paralel olarak gerçekleşen çarpık kentleşmenin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tabloda pek çok donatı alanı eksikliği ortadayken yeni cami projelerinin öne çıkartılmasının kent planlaması açısından bir anlamının olmadığı ortadadır. Kısacası son dönemde gündeme gelen cami projelerinin kent planlaması açısından bir ihtiyaç olmadığı ortadayken bu projelerin mevcut iktidara ve onun temsil ettiği patronlar sınıfının çıkarlarına hizmet ettiği açıktır.