Geride kalan mücadele yılının ardından...

  • Arşiv
  • |
  • Gençlik Hareketi
  • |
  • Liseli Gençlik
  • |
  • 10 Ocak 2013
  • 11:55

Yeni bir mücadele yılına girdik. Geriye dönüp baktığımızda biten yılın işçilere-emekçilere ve gençliğe büyük yıkımlar getirdiğini görüyoruz. Bu yıkımlara verilen cevaplarsa kendi içinde anlamlı olsa da yine de yetersiz kalmış, saldırıları tam olarak püskürtememiştir.

2012 yılı çok yönlü saldırılarla geride kaldı

Kapitalizm mevcut düzenini korumak için her zaman bir şeyler yapmak zorundadır. Yani kendini yeniden yapılandırabilmesi için saldırılarını artırır. Emek sömürüsüne dayanan kapitalizm işçi ve emekçileri birçok şekilde sömürmek ister. Geçtiğimiz yıl da işçi ve emekçilerin kazanmış olduğu hakları onlardan geri alma yılı oldu bir nevi.

Benzer saldırılar lise ve üniversite gençliğine yönelik olarak da gerçekleştirildi. Üniversiteli gençlik cephesinde yıla damgasını vuran iki olay oldu. Birisi yıllardır kaldırılması için mücadele edilen ve sadece birinci öğretim öğrencileri için “kaldırılan” har(a)çlar, diğeri Yeni YÖK Yasa Tasarısı oldu. Ayrıca yıl içinde YÖK karşıtı eylemlere de devlet saldırdı. Üniversitelerde birikmiş potansiyelin ve toplumsal huzursuzluğun farkında olan sermaye devleti gençliği baskı altına almaya çalıştı.

Tabi ki liseliler için de durum farklı değil. 4+4+4 ile ilk ve orta öğrenimde ciddi bir dönüşüme gidildi. Bu yasanın temelde iki amacı vardı. Birisi eğitimi sermayenin taleplerine doğrultusunda yeniden şekillendirerek eğitimi piyasalaştırmak, çocuk işçiliğinin önünü açarak sermayeye ucuz emek gücü yaratmak. Diğeri ise dinci-gerici ideolojiyi öğrencilere benimsetmekti. Yasaya karşı önemli tepkiler ortaya konmakla birlikte saldırıyı geri püskürtecek kadar güçlü bir karşı koyuş örülemedi. Yasa çatışmalı bir ortamda geçirilerek 2012-2013 eğitim-öğretim yılına 4+4+4 ile girildi.

Yeni öğretim yılı bir sürü sorunla karşılandı. Alt yapısı olmadan alelacele uygulanmaya başlanan sistemle birlikte ortaya şu tip sorunlar çıktı; 5.5 yaşındaki çocuklara ait sıra ve bilumum ihtiyaçların olmaması velileri rapor almaya yöneltti. Henüz birçok işini aile gözetiminde yapan küçük çocuklar ciddi sorunlar ile karşı karşıya kaldı.

Anadilde eğitim yerine “seçmeli” Kürtçe dersi verildi. Zaten alt yapısı, kitabı ve dersi verecek öğretmeni olmayan bu derse özellikle Kürt illerinden talep gelmedi. Çünkü anadilde eğitim bu şekilde verilemez. Anadilde eğitim demek bütün derslerin anadilde öğrenilmesi demektir.

Bunun yanında birçok dini ders seçmeli ders adı altında müfredata konuldu. Bunun yanında birçok yerde seçmeli ders olması gerekenler zorunlu hale getirildi. Geçtiğimiz günlerde yani yılın sonuna doğru Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer bir açıklama yaptı. Açıklamasında Dinçer üniversite sınavlarında da artık din dersi soruları sorulacağını ifade etti. Zaten liseye giriş sınavlarında sorulan din dersi soruları böylece üniversite sınavlarına da taşınmış oldu. Yine yılın son günlerinde bakan Dinçer tekrar bir açıklamaya imza attı. Bu kez zorunlu din dersinin kaldırılmasının söz konusu olamayacağını ve azınlık okulları hariç her okulda okutulacağını söyledi. Dinci-gerici sermaye hükümeti AKP, dindar gençlik yaratmak amacıyla düşünmeyen, sorgulamayan bir gençlik yetiştirmek için her yolu deniyor.

Bunun yanında kılık kıyafet yönetmeliğindeki değişimle serbest kıyafet uygulaması yılın son günlerinde başladı. Tek tip kıyafete elbette ki karşıyız. Ama burada amaçlanan asıl şey kılık kıyafet serbestliği getirmek değil. Asıl amaçlanan AKP gericiliğinin “dindar ve kindar” nesil yetiştirme politikasının yolunu düzlemektir. Bu yönetmelik türbanla okula gelmenin önünü açmaya çalışıyor. Bu gibi yöntemlerle dinci-gerici ideoloji gençliğe dayatılıyor.

Evet!

Geçtiğimiz yılda her kesime ciddi saldırılar meydana geldi. Sermaye devleti bu saldırılarını her geçen gün arttırmaya devam ediyor. Bizler de devrimci liseliler olarak bu saldırılara yanıt vermek durumundayız. Bunun için tek yol örgütlü mücadeleden geçmektedir.

Arkadaşlar!

Önümüzdeki yılı piyasacı, gerici, ezberci eğitime karşı mücadele yılı haline getirmeliyiz. Sermayenin özgürlümüzü ve geleceğimizi çalmasına izin vermemek için çürümüş kapitalist düzene karşı devrim ve sosyalizm mücadelesini yükselterek bulunduğumuz her alanı direniş alanına çevirmeliyiz.

(Liselilerin Sesi, sayı 48, Ocak 2013)