Afrika Kıtası’nın bir bölümünü 19. yüzyılın ikinci yarısından 1960’lara değin sömürgesi altında tutan Fransa, son iki yıl içinde 4. kez bir ülkeye saldırıyor: Bu kez hedef Batı Afrika ülkesi Mali.
Fransız savaş uçakları ile helikopterleri günlerdir Mali’nin kuzeyini bombalıyor. Saldırılarda yüzlerce sivilin de öldürülmesinden sonra, kara harekâtı da başlatıldı. Fransa panzerleri Fildişi sahillerinden Mali’ye gönderildi ve ilk etapta 750 komandoyla saldırıyı başlatan Fransa, işgalci asker sayısını 2500’e çıkaracağını ilan etti.
Fransa cumhurbaşkanı François Hollande, Mali’deki durumun Afrika ve Batı’ya dönük bir tehdit oluşturduğunu öne sürerek yardım çağrısında bulundu. Pastadan pay kapmak için başta ABD, İngiltere olmak üzere batılı emperyalistler saldırıyı destekledi. BM Güvenlik Konseyi ise, askeri operasyonu memnuniyetle karşıladıklarını açıklayarak yardım için adeta birbiriyle yarışıyorlar. Sahibinin sesi medya ise, savaş borazanı rolünü yine eksiksiz sürdürmeye devam ediyor.
Afrika’daki birçok ülkenin devlet başkanı da, eski sömürgecilerinin Mali’ye saldırısına destek için sıraya geçti. Bunların başında 2011 yılında Fransa’nın desteklediği Fildişi Sahilleri devlet başkanı ve iktidara gelmesi için Fransa ve ABD’den destek alan Senegal devlet başkanı bulunuyor. Nijerya, Nijer ve Gana askeri birlikler göndereceğini açıkladı.
Kıtadaki sömürge ülkelerin bağımsızlıklarını elde etmelerine rağmen bölgeden elini çekmeyen Fransız emperyalizmi, darbeler, isyanlar, iç savaşlar sonrası eski sömürgelerine müdahale etmekten vazgeçmedi. Fransa’nın hâlihazırda Gabon, Orta Afrika Cumhuriyeti, Kongo Cumhuriyeti, Fildişi Sahilleri ve Çad’da 9 bin askeri bulunuyor.
BM’nin geçen sonbaharda Afrika ülkelerine müdahaleye onay vermesi, Mali’ye yapılan saldırı planlarının çok önceden hazırlandığını gösteriyor. Saldırıya, Fransız kuvvetlerinin yanı sıra Nijerya ve Senegal askerlerinin de katılması, bu tezi güçlendiriyor.
Mali’ye saldırı gerekçesi olarak emperyalistler bildik senaryoyu bir kez daha tekrarlıyorlar: “Mali demokrasisini El Kaide’ye karşı korumak.” Sömürgeci emperyalist Fransa’nın cumhurbaşkanı François Hollande bu saldırıdaki asıl amacından, yani Fransa’nın Batı Afrika’daki eski konumunu askeri araçlarla yeniden sağlamak ve bölgenin enerji kaynakları üzerinde hegemonyalarını güvence altına alma planından ise söz etmiyor.
“Operasyon ne kadar gerekirse o kadar sürecek” diyerek uzun süreli bir savaşa hazırlandığını açıkça ifade eden Fransız emperyalizminin Cumhurbaşkanı, içerde işçi ve emekçilere karşı sürdürdüğü kemer sıkma politikaları nedeniyle yitirdiği imajını, dışarda sürdürdüğü saldırganlık ve savaş politikalarıyla cilalamaya çalışıyor.
Tüm Afrika savaş alanına çevriliyor
Mali saldırısının arkasında yatan gerçek neden, emperyalistlerin El Kaide’ye yakın, kökten dinci gruplarla mücadele etmesi değildir.
Fransa’nın eski sömürgesi Mali zengin uranyum yataklarına sahiptir. Fransa’nın 59 atom santrali var ve enerji kaynaklarının yüzde 80’i buradan karşılanıyor. İşte Fransa’nın Mali’ye dönük saldırılarının arkasındaki gerçek neden bu. Ayrıca Mali Afrika’nın en büyük üçüncü altın üreticisi ve petrol rezervlerine sahip. Hollande’nin kıta üzerindeki tezlerini vurgulamak için Afrika’yı “geleceğin kıtası” olarak nitelemesi, tam da bu nedenledir.
Mali ve komşularının uranyum, altın, gaz ve petrole sahip olması, başta ABD olmak üzere batılı emperyalistlerin iştahını kabartıyor. ABD ile Batılı emperyalistler bütün bölgeyi savaş alanına çevirerek askeri hegemonyalarını sağlamak ve buradan da diğer komşu ülkelere yayılmayı hedefliyorlar.
Ekonomik üstünlüğe sahip Çin’in üzerinde askeri üstünlük
Fransız ve batılı emperyalistlerin Afrika saldırısı özellikle Çin’in Afrika’daki hegemonyasını zayıflatmaya yönelik bir müdahaledir aynı zamanda.
Bilindiği gibi Çin son yıllarda Afrika’daki bir çok ülke ile iyi ilişkiler kurdu ve özellikle enerji kaynaklarının aranması ve işletilmesi üzerine sıkı ekonomik ilişkiler geliştirdi. Kamu eğitimi gibi alt yapının iyileştirilmesini desteklemesi, Afrika ülkelerinin giderek Çin’e yaklaşmasına neden oluyor ve bu da batılı emperyalistleri rahatsız ediyor.
Fransız emperyalizminin Mali’de başlattığı savaş, batılı emperyalistlerin 2011 yılında Libya’da sürdürdükleri savaşın dolaysız bir sonucudur.
Emperyalistler ABD, Suudi Arabistan ve Pakistan’ın 1970’lerde Sovyetler Birliği-Afganistan işbirliğini engellemek amacıyla Afganistan’da yaptıklarının benzerini Afrika’da deniyorlar. Fransa’nın bugün Mali’nin kuzeyinde savaştığı Ensar-Din, MUJAO ve Mağrip El Kaide’si olarak bilinen AQMI gibi kökten dinci gruplar, daha önce Libya Şefi Kaddafi’nin yıkılmasında ve öldürülmesinde NATO’ya yardım eden güçlerdir. Ensar-Din adlı örgüt liderinin 2003 yılında 9’u Alman 15 turistin kaçırıldığı bir rehine krizinde aracı olduğu ve üst düzey Alman yetkilinin Age Hali için “bizim adamımızdı” dediği gazetelere yansıdı.
Fransız emperyalistleri bugün Kaddafi üzerindeki başarılarının meyvelerini topluyorlar. Kaddafi’nin petrolden kazandığı paranın yüz milyarlarca dolarlık bölümünün batılı bankalarda dondurulması, Kaddafi’nin desteklediği Afrika yerel örgütlerini parçaladı. Bunu fırsat bile Fransa ve ABD hemen tüm Afrika’da askeri üsler kurmak için saldırılarına ve müdahalelerine hız verdiler.
Cezayir kilit rolü oynuyor
Fransa’nın Kuzey Afrika’daki önemli ticari ortaklarından olan Cezayir de burada eski sömürgecilerini destekliyor ve kilit rolü oynuyor. Cezayir’de 1992’de yapılan yerel seçimlerden radikal İslamcı grupların galip çıkması sonrasında seçimler iptal edilmiş, ardından büyük bir kaos ortamına dönen iç savaşta on binlerce kişi hayatını kaybetmişti. Ancak özellikle 90’lı yıllarda radikal İslamcı gruplarca yapıldığı iddia edilen birçok katliamın da hükümete bağlı paramiliter güçlerce yapıldığı ortaya çıkmıştı. İki gerici güç arasında cereyan eden Cezayir iç savaşında, her iki taraf da vahşi katliamlara imza atmıştı. Cezayir yeniden böylesi bir sürece düşmekten korkuyor. Diğer taraftan da 2011 yılında Tunus ve Mısır’da patlak veren halk isyanlarının kendi topraklarına da sıçraması hükümeti korkutuyor. Ayrıca Hollande geçtiğimiz ay Cezayir ile milyarlarca euroluk ekonomik anlaşmalar yaptı. Bu nedenle Cezayir kendi hava sahasını Mali saldırısı için Fransız emperyalistlerinin hizmetine açtı. 200 milyar dolarlık petrole sahip Cezayir burjuvazisi kendi çıkarlarına dokunmadığı sürece Fransa’ya yeni pazarlar açma sözü verdi ve böylece Hollande Fransa’da daralan iç pazarın yerine dışarıda yeni alanlar yaratmaya çalışıyor.
Bu nedenledir ki, son günlerde 80’in üzerinde rehinenin ölümü pahasına kökten dincilere saldıran Cezayir’in direk askeri müdahaleyi seçmesi, Fransa’dan tam destek aldı. ABD ile İngiltere savunma bakanları da, Cezayir askeri birliklerinin yaptığı operasyon sonrası ‘ülkenin terörle yüz yüze olduğu’ gerekçesiyle Cezayir hükümetini eleştirmemeye özen gösterdiler.
Sonuç olarak
ABD ile batılı emperyalistlerin yoksul halkları sömürgeleştirmeye yönelik sözde “terörizme karşı savaşı”, Mali ile sınırlı kalmayacak. Savaş tüm bölgeye, hatta tüm kıtaya yayılma riski var. “Terör yenilene kadar” Afrika’da çok uzun bir savaşa önderlik etmeye soyunanlar, yıllarca Afganistan ve Irak bataklığında çırpındılar. Bu kez Afrika topraklarını da eskisinden daha hızlı bir şekilde terk etmek zorunda kalma ihtimalleri yüksektir. Özellikle zayıflayan ekonomi ve derinleşen kriz koşullarında, on yıllarca sürecek bir maceraya atılmak onları yeni bir çıkmaza sürükleyecektir.
Fransız emperyalizmi Afrika’nın işçilerine ve emekçilerine sömürgeciliğin zincirlerini bir kez daha takamayacaktır. Emperyalistler, kemer sıkma politikalarına karşı direnen Avrupa işçi sınıfına da savaşın faturasını ödettiremeyecektir. Mali’ye karşı sürdürülen savaş, büyük bir olasılıkla emperyalistlerin yeni bir açmazına dönüşecektir.
(Kızıl Bayrak, 24 Ocak 2013, Sayı 04)