Erdal Eren mücadelemize ışık tutuyor…

  • Arşiv
  • |
  • Gençlik Hareketi
  • |
  • Liseli Gençlik
  • |
  • 08 Aralık 2012
  • 14:02

Darağacında edilen kavga yemini!


Ben doğduğum günkü kadarım
Sense bir ölüm sonrası güzelliğinde
Basarak geçeceğiz yeniden
Yeniden yeniden
Daha öfkeli
Yenikken bıraktığımız ayak izlerimize.

Bu topraklar devrim ve sosyalizm davası uğruna kavga vermiş, büyük yiğitlikler göstermiş nice devrimcinin mücadelesine sahne oldu. Bu topraklarda mücadele, bu yüce dava uğruna tereddütsüzce ölümü göze alanların korkusuzluklarıyla büyüdü. Yaşları 17 idi, yaşları 21 idi, onlar gencecik yaşlarına bakmaksızın mücadelenin en ön saflarında yer aldı. Ölüm yaşlarına çok uzaktı ama onlar en ufak bir tereddüt göstermeden ölümü kucakladı. Ve İnsanlık tarihi davaları uğruna ölümü göğüsleyenleri yazdı. Sınırsız bir fedakarlıkla direniş bayrağını yere düşürmeyenleri... Tarih Denizler’i, Mahirler’i, İbolar’ı, yazdı. Tarih Erdal Erenler’i yazdı…

***

Erdal Eren 17 yaşında idam edildi. Yargılanma sürecinde, idam sehpasına çıktığında, boynunu tereddütsüzce yağlı urgana uzattığında bizim yaşlarımızdaydı. Erdal yaşamayı istiyordu, mücadele vererek yaşamayı… Ama diz çökerek yaşamaktansa ayakta ölmeyi yeğledi. İdamının son anına kadar sosyalizm davasını savundu, düzeni yargıladı. “Bugün devrimcileri ve onların bir parçası olan beni aldığınız emirlere uygun olarak yargılayabilir ve ölüm cezası verebilirsiniz. Fakat bu ilelebet sürmeyecektir. Bir gün mutlaka sizin yerinizde halkımız olacak, sizi ve koruduğunuz düzeni yargılayacak ve doğru kararı verecektir.” Bu sözler onun inancının, baş eğmezliğinin ve kararlılığının ifadesiydi.

Devrimci olduğu için gurur duyuyordu. Bunu ailesine yazdığı mektupta şu sözlerle dile getirdi: “Çok büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok iyi biliyorum. Buna rağmen korkuya, yılgınlığa, karamsarlığa kapılmıyorum ve devrimci olduğum, mücadeleye katıldığım için onur duyuyorum.”

Erdal yürüdüğü yolun ne denli sarp ve uzun olduğunu da biliyordu. Ve hala kendinden sonra mücadele alanlarında olacakları, yoldaşlarını düşünüyor ve ailesine kendi gibi binlerce evladı olduğunu hatırlatarak onlara sahip çıkmalarını tembihliyordu.

“Şunu bilmenizi ve kabul etmenizi isterim ki, sizin binlerce evladınız var. Bunlardan daha niceleri katledilecek, yaşamlarını yitirecek ama yok olmayacaklar.

Mücadele devam edecek ve onlar mücadele alanlarında yaşayacaklar. Sizlerden istediğim bunu böyle bilmeniz, daha iyi kavramaya çaba göstermenizdir.”

***

12 Aralık’ı 13’e bağlayan gece, Erdal Denizler’den aldığı bayrağı bizlere devretti. Başını yağlı urgana geçirirken onun son bakışlarında devrim vardı. Dilinde ise sloganlar… “Faşizme ölüm, halka hürriyet!” idi Erdal’ın son sözleri. Bu haykırış yankılandı faşizmin duvarlarında. Bu ses okul sıralarında, eylem alanlarında hala yankılanmaya devam ediyor…

***

Zaman devrime akıyor… Bu tartışmasız bir gerçek. Bugünün dünyasında yaşanan gelişmeler sosyalizm özlemini ve devrim ihtiyacını tüm yakıcılığı ile ortaya koyuyor. Dünyanın dört bir yanında militan mücadeleler sergileniyor. İşçiler, emekçiler ve gençler gelecekleri için sahnede yerini almış durumda. Milyonlar artık öfkelerini dizginlemiyor, öfke sokağa taşıyor. Sistem krizlerle debeleniyor, gelecek yeni emperyalist savaşlara ve devrimlere gebe…

Coğrafyamız da yangın yeri. Özellikle gençlik sistemin kendisine sunduğu geleceksizlik karşısında hoşnutsuzluk biriktiriyor. Bu noktada biz liseli devrimcilerin sorumluluğu ise büyük. Çok zorlu uzun soluklu bir mücadele yürütüyor, ağır bir yükü omuzluyoruz. Devrimci Liseliler Birliği, tüm zorluklara rağmen liseli gençliğin içinde devrim ve sosyalizm bayrağını yükseltiyor. Zaman devrime akıyor ve bizim sorumluluğumuz büyüyor… Çünkü biz Erdallar’ın yoldaşlarıyız ve onlara devrim sözümüz var.

(Liselilerin Sesi, sayı 47, Aralık 2012)