27 Ocak 2013 Pazar günü, 90 grevi ve 4 Ocak 91 Ankara yürüyüşünün 22 yıl sonrasında Zonguldak’ta ‘Emeğe Saygı’ mitingi yapıldı.
Genel Maden İşçileri Sendikası’nın; AKP iktidarı tarafından bir taşeron cumhuriyetine dönüştürülen ülkemizde, işçi sınıfı cephesinden başlayacak bir mücadele ateşinin kıvılcımını çakma düşüncesi, bir başlangıç olarak amacına ulaşmıştır.
Miting alnını dolduran 20 bine yakın işçi ve emekçinin gözlerinde canlanan umut ışığını, GMİS Genel Başkanı Eyüp Alabaş’ın emeğe saygı gösterilmesi talebini vurguladığı ve “yarından sonra yeni bir süreç başlayacak” şeklinde dile getirdiği yeni bir mücadele sürecini başlatma kararlılığını okuyabilenler açısından bu uçuk bir tespit de değildir…
Çünkü binlerce işçinin attığı “Susma haykır, taşerona hayır” ve “Taşeron demek ölüm demektir” sloganları, kürsüde de Eyüp Alabaş’ın ağzından “Taşeronlaşma bataklıktır, bu bataklığı kurutacağız” sözleriyle karşılığını bulmuştur.
Eyüp Alabaş’ın; ilk kelimesinden son kelimesine kadar hükümet politikalarının, taşeronlaşmanın, sendikasızlaştırmanın, iş güvencesiz ve fazla çalıştırılmanın, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin dikkate alınmadığı çalışma ortamını yaratan sistemi eleştirdiği konuşması, miting alanında karşılıksız kalmamıştır. Mitinge katılan binlerce işçi tarafından atılan “Gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek” sloganıyla, mitingin ulaşması gereken hedefi de işaret etmiştir.
Kürsüde yaptığı konuşma sırasında, Eyüp Alabaş’ın yanında yer alan Türk-İş, DİSK, KESK, Kamu-Sen, Kamu İş Görenleri Sendikası Konfederasyonlarından sendika temsilcilerine, TMMOB Genel Başkanı’na, dernek ve siyasi parti temsilcilerine bakınca, bu işaretin doğru bir rotayla hangi hedeflere uzanabileceğini görürsünüz.
27 Ocak ‘Emeğe Saygı’ mitinginin gözler önüne serdiği bir başka olgu da; Genel maden İşçileri Sendikası’nın, yukarıdan aşağıya doğru hem kendi örgütsel yapısında, hem de maden işçisi üyeleri arasında gerçekleştirmeye çalıştığı dönüşüm ve güçlü bir örgütsel yapı oluşturma çabasıdır.
Oluşturmaya çalıştığı bu güçlü örgütsel yapıyla da; zor bir süreçten geçen sendikal harekete ve işçi sınıfı mücadelesine yapabileceği katkı arayışının nasıl ve ne şekilde olabileceğidir.
“Kim, ne kadar farkındadır?” bilemiyorum!
Bana göre, bu arayışın olgunlaştırılması gereken ilk adımı, ‘Emeğe Saygı’ mitinginde konuşmaların yapıldığı kürsünün konulduğu platform üzerinde, 27 Ocak 2013 tarihinde atılmıştır.
GMİS Genel Başkanı Eyüp Alabaş’ın mitinge katılan işçi ve emekçilere hitaben yapmış olduğu konuşma, sadece maden işçilerine ve Zonguldaklılara yapılan bir konuşma olmanın ötesinde bir anlam ve içerik kazanmıştır.
‘Emeğe Saygı’ mitingi sonrasında ortaya çıkan bu tespit, sınıfsal ve siyasal açıdan olgunlaştırılmayı ve örgütsel olarak içinin doldurulmasını bekliyor…
Bu da; sendikal ve siyasi alanda yürütülecek örgütlü mücadelenin belirleyip, yön vereceği bir konudur.
27 Ocak 2013 Pazar günü GMİS tarafından düzenlenen ‘Emeğe Saygı’ mitinginin sonuçlarını anlamaya çalışanlar, Türk-İş’e bağlı Yol-İş Sendikası’nın, üyesi olan taşeron işçileri için 28 Ocak 2013 tarihinde Ankara’da yaptığı ve arkası işçi sendikaları tarafından diğer iş kollarında da getirilmesi gereken mitinge bakmalıdırlar… Konuşması için kürsüye davet edilen Eyüp Alabaş’ın, mitingi birlikte izlediği diğer sendika başkan ve yöneticilerinin yanından, hemen kürsüye tırmanmamasına bakmalılar…
Türkiye’de her şey ‘Emeğe Saygı’ mitingiyle başlamadı elbette! Türkiye’nin dört bir yanında, bu mitingden öncede verilen mücadeleler ve yapılan direnişler vardı ve hala sürenler var…
AKP diktatörlüğünün yarattığı korku imparatorluğunda, her türlü emek ve çabaya rağmen patronlar tarafından boğulmaya çalışılan bu eylem ve direnişler, polis copu ve gaz bombaları ardında süren yağma ve talan düzenine karşı, umudu besleyen bir çıkışa kapı aralayamıyordu. İşçi sınıfı hareketi açısından; umuda açılan kapının aralandığını düşündüğüm ‘Emeğe Saygı’ mitingi, işçi sınıfıyla sol siyasetin buluşması açısından da, sosyalistlerin doğru değerlendirmesi gereken olanakları yarattığı ölçüde ve süreç içerisinde asıl anlamını bulacaktır.
“Tavuğun mu yumurtadan, yumurtanın mı tavuktan çıktığı” değildir konumuz.
İşimize bakalım!
Sol / 30.01.13