“Dayanışma ve ortak mücadele olmadan kazanamayız!”

  • Arşiv
  • |
  • Sınıf Hareketi
  • |
  • Röportaj
  • |
  • 04 Ağustos 2012
  • 10:30

(04.08.12) - Kendisini “Türkiye’nin erkek giyim markası” olarak pazarlayan Kiğılı’da işten atmalara, sömürü ve baskı koşullarına karşı 23 Temmuz’da direnişe başlayan Didem Sorhun’un fabrika önündeki bekleyişi sürüyor. Kiğılı işçisi Sorhun ile direniş süreci üzerine konuştuk...

“Hiçbir hakkımız yok”

- Çalıştığın fabrikada ne iş yapıyordun?

- Kendisini “Türkiye’nin erkek giyim” markası olarak pazarlayan tekstil-giyim sektörünün devlerinden Kiğılı’nın Yenibosna Kuyumcukent’teki fabrika satış mağazasında 9 aydır çalışıyorum. Bu işletme fabrika satış mağazası diye geçiyor ama aslında üretimin yapıldığı bir fabrika. 150 işçiyle devam eden üretim aynı zamanda 3 farklı taşeron firma eliyle yapılıyor. Her taşeron firmada 50 işçi çalışıyor. Mesela ben Altınbey Giyim’de kayıtlı gözüküyorum. Ayrıca iki taşeron firma daha var. Burada ceket üretiliyor.

Kiğılı’da hiçbir hakkımız bulunmuyor. Ayda ortalama 700 TL maaş alıyoruz. Sadece sigortalarımız yatıyor. İçeride yoğun bir baskı ortamı var. Müdürlerin, ustaların hakaretlerine, tacizlerine maruz kalıyoruz. Ustabaşları ve müdürler tuvalete gitmemize bile karışıyorlar. Örneğin geçenlerde müdür beni yanına çağırdı ve kaç dakikadır tuvalette olduğumu sordu. Ben de içerisinin kalabalık olduğunu söyledim. Bunun karşılığında bana “Sus. Bana cevap verme. Senin kafanı kırarım, kapının önüne koyarım.” dedi. Ben kalite kontrolcüyüm. Gelip bir gün “Altı üstü iplik temizliyorsun. Kendini ne bok sanıyorsun” diyerek hakaret ediyorlar.

Ağırlıklı olarak kadınların çalıştığı fabrikada kadınlar da bu hakaretlere cevap veremiyorlar. Şimdiye kadar işten çıkartılan herkes imza atıp gitmeyi tercih etti.

“Zorla dışarı çıkarıldım”

- İşten atılma sürecini anlatır mısın?

- 20 Temmuz günü iş çıkışında usta odasına çağırdı. İşime son verdiklerini söylediler. Gerekçesini sorduğumda ise müdürün keyfinin böyle istediğini söylediler. Ben de böyle keyiflerine göre davranamayacaklarını söyledim. Beni keyfine göre çıkaramayacağını söyledim. Bana zorla kağıt imzalatmak ve kartımı zorla almak istediler. Vermedim ve Pazartesi tekrar geleceğimi söyledim. Fabrikaya gittiğimde içeri alınmadım ve zorla dışarı çıkarıldım. Müdür hakaretler savurmaya başladı. Bu olayın ardından kapı önünde direnişe başladım.
Çalışma şartları kötü ama haftasonu çalışmasının olmaması özellikle kadınların rahatına geliyor. O yüzden içeride hareketlilik olmuyor.

Şu anda Ramazan nedeniyle 15 gün çalışıyoruz. 3 Ağustos’ta fabrika tatile çıkıyor. 15 gün yemek vermiyorlar. İşçilere yemek karşılığında fiş veriyorlar. Bu fiş aracılığıyla belli marketlerden alışveriş yapılabiliyor. Bunu da içeriye “biz size veriyoruz” biçiminde yansıtıyorlar. Oysa ki bu fiş, işçinin yemediği yemeğin parasının karşılığında veriliyor. İçeride, bunu sanki Abdullah Kiğılı veriyormuş gibi bir hava yaratılıyor. İçeride Ramazan ayı nedeniyle performans düşüklüğü yaşanıyor ve bu yüzden de patron tatile çıkarmayı tercih ediyor. Ama işçiler tarafından bu durum patronun, dini imanı sağlam gibi görülmesine sebep oluyor.

“Keyfi işlemler yapılıyor”

- Fabrikada başka sorunlar var mı?

- Sigortalar 30 gün üzerinden yatırılıyor. Bir gün gelmediğin zaman hem sigortan hem de maaşın kesiliyor. Ama genelde benim 29 gün üzerinden yatıyordu. Bununla ilgili görüşmek istediğimde ise fabrikada muhatap alınmadım. Örneğin, bir arkadaşımız haklı mazereti olduğundan kaynaklı işe gelememişti. İşe bir gün gitmediği için 3 günlük ücretini kestiler. Şubat ayında bir gün gitmedim, raporlu olduğum halde 3 günlük ücretim kesildi. İçeride keyfi işlemler yapılıyor.

“Yeterli bir dayanışma görmedim”

- Direniş nasıl gidiyor?

- Bu haksızlıklara karşı kapı önünde direnişe geçtim ve hakkımı sonuna kadar arayacağım. Bu sadece benim direnişim değil. İçeride baskı koşulları altında çalışan diğer işçilerin de direnişidir. Sadece fabrikayla da sınırlı değil, bölgede kölelik koşulları altındaki tüm işçiler için de direniyorum.

Şu ana kadar yeterli bir dayanışma görmedim. İçeride çalışan arkadaşlar ilk günlerde destekte bulundular. Bize yemek getirdiler. Yanımda oldular. Şu anda patronun adamları içeride bunun araştırmasını yapıyorlar. Direnişe kimin destek verip vermediğini araştırıyorlar. İçeride, direniş alanına gidenlerin fişlendiğine dair söylenti yaymışlar. Bu durum da haliyle işçileri etkiliyor. Geçtiğimiz Cuma günü yaptığımız eylem öncesinde işçileri iki saat erken bırakarak evlerine gönderdiler. Tüm bunları, eylemi kırmak için yaptılar. İnsanları apar topar servislere bindirdiler. Biz de sloganlarla servisleri yolladık. Çalışmaya devam eden arkadaşlara iyi davranmaya başlamışlar. Bunların hepsi direnişin kazanımları. İçeride çalışan arkadaşlar, benim burada durmamın getirilerini görüyorlar. Diğer yandan Alevi misin Kürt müsün ki destek veriyorsun türünden söylemlerle işçileri bölmeye çalışıyorlar. Sefaköy İşçi Kültür Evi, BDSP ve Hey Tekstil işçileri direnişle sürekli olarak dayanışma içindeler.

“Her mağazanın önü eylem alanı olacak”

- Önümüzdeki süreçte neler yapmayı düşünüyorsun?

-Önümüzdeki günlerde fabrika tatile girecek ve biz Kiğılı mağazaları önünde eylemlerimize devam edeceğiz. Her mağazanın önü benim için eylem alanı olacak. Burada yaşanan sömürüyü ve gerçekleri teşhir edeceğiz. Abdullah Kiğılı, bu noktaya işçilerin sayesinde geldiğini söyleyip duruyor. İşçilere hakkını verdiğini söylüyor ama bir yandan da baskı ve sömürüde sınır tanımıyor. Biz onun gerçek yüzünü biliyoruz.

- İstanbul’da ve bölgenizde süren direnişlerle bağınız nasıl?

- THY, Hey Tekstil, Çapa, BEDAŞ işçilerinin yanına da gittik. Direnişleri sadece kapı önünde beklemekten çıkartma ve direnişleri birleştirerek ortak düşmana karşı mücadele etme çağrısı yaptık. Kazanmak için birlikte davranmamız şart. Sınıf dayanışması ve ortak mücadele olmadan kazanıma ulaşamayız.

- Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?

- Patronların sömürü ve baskılarına karşı gerekirse tek başına da olsa direnmek gerekiyor. Buradaki direnişimle bunun mesajını veriyorum. Birleşmekten başka yolumuz yok. Ancak, direnişle dayanışma bekliyoruz. Bu açıdan önemli eksiklikler var. Buradaki direniş, keyfi işten atmaların yanı sıra Kiğılı’daki baskı ve tehditlere bir karşı koyuş mesajı taşıyor. Tek başına işe geri dönmek değil içeriye de etki edebilmesi önemli. Sınıfın diğer kesimleriyle bu direnişin birleşmesi gerekiyor.

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece