Cari açık nasıl finanse ediliyor-I - Müslim Sarı

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • 25 Ocak 2013
  • 10:44

Geçen haftaki yazımda cari işlemler açığı konusunda Türkiye ekonomisinin performansını değerlendirmiştim. Bu yazımda ise açığın finansmanına değinerek tehlikenin nereden kaynaklandığını analiz etmeye çalışacağım.             

Cari işlemler açığı, en genel tanımıyla bir ülkenin döviz kazandırıcı faaliyetleriyle döviz kaybettirici faaliyetleri arasındaki negatif farktır. Yani cari açık bir ülkenin döviz gelirlerinin döviz giderlerinden daha az olması durumudur.

Bildiğiniz üzere bir ülke için en büyük döviz kazandırıcı faaliyet ihracattır. Yurtdışına mal ve hizmet satarız karşılığında ülkemize döviz gelir. En büyük döviz kaybettirici işlem ise ithalattır. Yurtdışından mal ve hizmet ithal ederiz ve karşılığında döviz öderiz. Eğer ihracat ithalattan az olursa dış ticaret açığı veriyoruz demektir. Yani aradaki fark kadar döviz açığı veriyoruz demektir. Bu farkın bir kısmı başka yollarla kapatılabilir. Ülkemiz örneğinde bu farkı kapatan en büyük faktör net turizm gelirleridir. Çünkü yurtdışında yerleşik yabancı ülke vatandaşları ülkemize geldiklerinde para harcarlar ve onların harcadıkları paralar da ülkenin döviz havuzuna katkı yapar. Tüm bu işlemlerin sonucunda cari işlemler açığına ulaşılır.

Şimdi bu durumun daha iyi anlaşılması için Türkiye ile ilgili sayısal bir örnek verelim. Geçtiğimiz yılın kasım ayı itibarıyla Türkiye yaklaşık 148 milyar dolar ihracat yapmıştır. Yapılan ithalat ise 221 milyar dolardır. Yani Türkiye bu dönemde 73 milyar dolar dış ticaret açığı vermiştir. Ekonomi bu döviz açığının bir kısmını turizm gelirleri ve diğer yollardan kapatmayı başarmış ve sonuç olarak 52 milyar dolar cari işlemler açığı vermiştir. Yani Türkiye’nin döviz açığı kasım ayı itibarıyla 52 milyar dolardır.

İşte şimdi en kritik noktadayız. Merkez Bankası döviz basmadığına göre ve ekonomi 52 milyar dolar döviz açığı ile karşı karşıya olduğuna göre bu açığı nasıl kapatacağız? Yani 52 milyar doları nereden bulacağız? İşte dananın kuyruğunun koptuğu yer tam da burası. Ekonominin verdiği cari işlemler açığının miktarı kadar, bu açığın nasıl ve hangi kaynaklardan finanse edildiği de önem arz etmektedir.

Bir ülkenin cari açığını finanse etmek için kullanabileceği dört temel kaynak vardır. Bunlardan birincisi doğrudan yabancı sermaye yatırımıdır. Bu yatırım kalemi, yurtdışında yerleşik kişilerin Türkiye’de yaptıkları fabrika ve tesis gibi doğrudan yatırımları içerir ve cari açık veren bir ülke için önemlidir. Çünkü hem ihtiyaç duyulan döviz bu yolla gelmiş olur hem de gelen yatırımlar ülkenin büyüme dinamiklerine katkı sağlayarak istihdam yaratır. Ülkeler bu özelliklerinden dolayı bu tür yatırımları teşvik etmeye çalışırlar.

Türkiye’ye bu şekilde son bir yılda gelen yabancı yatırımların miktarı 11 milyar dolardır. Yani biz son bir yılda ihtiyaç duyduğumuz 52 milyar dolarlık dövizin sadece 11 milyar dolarlık kısmını bu yolla sağlayabilmişiz. Üstelik bu 11 milyar dolarlık yatırımın ne kadarının gerçekten doğrudan yatırım olup olmadığı da tartışmalıdır. Bu paraların önemli bir kısmının yeni bir tesis yapımı için gelen paralar olmadığını, daha çok mevcut tesislerin el değiştirmesi veya emlak yatırımı biçiminde olduğunu hepimiz biliyoruz.

İkinci kaynak portföy yatırımlarıdır. Portföy yatırımları yabancıların, borsada işlem gören şirketlerin hisse senetlerini ya da devletin borçlanma kağıtlarını satın olmaları yoluyla gelen paraları içerir. Bu şekilde gelen kaynaklar bir borç ilişkisi yaratmamakla birlikte çok fazla tercih edilmezler. Çünkü ülkelerin istihdam ve büyüme olanaklarını çok fazla genişletmezler ve daha çok spekülatif amaçla kısa vadeli kâr güdüsü ile hareket ederler. Çok hızla hareket eden kaynaklardır ve bu yüzden bunlar için sıcak para tabiri kullanılır. Bu özellikleriyle ekonomide istikrarsızlık yaratırlar.

Türkiye’ye son bir yılda bu çerçevede gelen paranın miktarı 38 milyar dolardır. Geçtiğimiz nisan ayında bu miktar sadece 13,5 milyar dolardı. Yani son yedi ayda Türkiye’ye nette yaklaşık 25 milyar dolarlık sıcak para girişi olmuştur. Fitch’in not arttırımından sonra bu miktarların biraz daha yukarılara çıkacağı beklenmektedir. Yani Türkiye ekonomisi bu alanda sürekli risk biriktirmektedir.

Finansman kaynaklarının diğer unsurlarındaki gelişmeleri ise önümüzdeki hafta değerlendireceğim.

Yurt / 25.01.13