Can suskun, Can paramparça – Can Dündar

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 11 Ağustos 2012
  • 03:58

Yarın Can Yücel’in ölüm yıldönümü... Geçen yıl Datça’daki mezarı başındaki anmaya gelen iki genç, mezarına şarap dökmüştü.

AK Parti Datça İlçe Başkanı da “İnançlara hakaret etmeye kalkışanlara sessiz kalacak değiliz” demişti.

Durumdan vazife çıkardılar. Can Baba’nın Mehmet Aksoy imzalı mezarını kırdılar.
Hıristiyan ve Yahudi kabirlerinin Müslümanlarınkiyle yan yana dizildiği “Datça hoşgörü mezarlığı”, namını yitirdi.

Ama Can Baba iyi tanırdı memleketini...
Başına geleceği bilmiş, “Vasiyet” şiirinde şöyle demişti:
“Beni kuzum Datça’ya gömün / Geçin Ankara’yı, İstanbul’u! / Oralar ağzına kadar dolu, / alabildiğine de pahalı, / örneğin Zincirlikuyu’da/ bir mezar 750 milyona... / Burası nispeten ucuzluk, / ortada kalma tehlikesi de yok/ Hayır dua da istemez. / “Dediğim gibi, beni Datça’ya gömün/ Şu deniz gören mezarlığın orda... / Gömü sanıp deşerlerse karışmam ama!”

* * *

Deşmedilerse de taşını kırdılar.
Sadece Yücel ailesi değil, Mehmet Aksoy da kırıldı.
Ne de olsa bu, onun Kars’tan sonraki ikinci kıyımıydı.
Şair’e bir “Can taşı” yakıştırmıştı oysa...

Kabre arkadan güneş vurduğunda, çemberden mezar taşının ortasında, ışıktan bir cenin beliriyordu. Güneş, Can Yücel’in içindeki ışıktan çocuğu görünür kılıyordu. 
Çemberden mezara doğru yılankavi hareketlerle akan su da yaşamın sonsuz döngüsünü simgeliyordu.
Bunu şarap kadehine benzettiler.
Kırıp yok ettiler.

Mezarına saldırılmış şairin parçalanan kabir heykeli, Türkiye’de sanatın geldiği yeri belgeledi.

Güler Yücel, saldırıyı sineye çekmiş gibi kabri onarmaktansa, saldırganlar cezalandırılana kadar mezar taşını yaptırmamaya ve her yıl Can dostlarına açılan “Can evi”ni bu yıl açmamaya karar verdi.

* * *

Her toplumda mezarlara saldıracak kadar gözü dönmüş Vandallar olabilir. Önemli olan, toplum önderlerinin, ülkeyi yönetenlerin bu konudaki hassasiyetidir.
Mesela Başbakan, saldırıyı kışkırtan ilçe başkanını uyarmış mıdır?
Üzüntüsünü paylaşmak için Can Yücel’in eşini aramış mıdır?
Hayır!

Oysa daha iki ay önce Kahramanmaraş Şiir Festivali’nden Onur Ödülü almış, şiir okumaktan hapis yatmış bir Başbakan’a bu saldırının karşısına dikilmek, şairi sahiplenmek yaraşmaz mıydı?

* * *

Erdoğan geçen ay “İstanbul Review” dergisine dedi ki:
“İfade özgürlüğünün ne manaya geldiğini çok iyi bilen bir Başbakanım. Şair Ece Ayhan’ın ‘Biz, tüzüklerle çarpışarak büyüdük’ dizesini geçmişte de birkaç kez alıntılamıştım. Dolayısıyla yeni nesillerin tüzüklerle, yasaklarla, sansürle imtihan edilmesine tahammül de, rıza da gösteremeyiz.”

Can Baba’nın bu tüzük meselesine güzel bir cevabı vardır; meraklısı bilir, bilmeyen bulabilir.

Özgür ifadeye tahammülü, hapisteki gazetecilere, susturulmuş yazarlara, kırık mezar taşlarına sormalı...

Sansür tüzüklerini iktidar yazıyor şimdi...
Yeni nesil, onlarla çarpışarak büyüyor.

Milliyet / 11.08.12