Bir eleştiri...

  • Arşiv
  • |
  • Kadın Sorunu
  • |
  • 29 Ocak 2013
  • 16:28

10 Şubat tarihinde gerçekleştirilecek olan Devrimci Kadın Kurultayı’nın ve 8 Mart sürecinin öngünlerinde, kadın sorunu üzerinden kaleme alınan yazılara gazetemiz sayfalarında özel olarak yer ayırıyoruz. Siyasal yaşamın ve toplumsal devrimin temel alanlarından birisi olan kadın sorununu üzerinden kaleme alınan bu yazılar, okurlarımızın yüzünü bu soruna çevirmek açısından fazlasıyla işlevsel bir rol oynuyor. Gazetemizin 4 Ocak 2013 tarihli sayısında “Kapitalizm şiddettir, şiddete karşı mücadeleye!” başlıklı ve Z. İnanç imzalı yazıya bir okurumuzun gönderdiği yanıtı bu açıdan önemsiyor ve okurlarımızla paylaşıyoruz. / Kızıl Bayrak

4 Ocak 2013 tarihli Kızıl Bayrak gazetesinde Z. İnanç imzalı bir yazı yayınlandı. Yazar, ­Hindistan’daki toplu tecavüz olayına dair yazılan bir yazıda, tecavüz olayını anlatırken bir genelleme yapmıştır. Yazıda şöyle deniyor: “Kadının yaşadığı sorunların, taciz, tecavüz ve kadın cinayetlerinin arttığı dönemleri incelediğimizde kapitalizmin bunalımlarının yoğunlaştığı, bunun yansımasının işçi ve emekçilerin yaşamını katlanılmaz kıldığı, toplumsal bilincin köreltildiği süreçlerle karşılaşırız. Böylesi süreçlerde kadına yönelik her türlü kötülüğün en yoğun şekilde yaşandığını görürüz. Kapitalizm buhranlar içerisindeyken dolaysız bir şekilde toplumda da buhranlar yaratmakta, toplumsal ilişkiler buna göre şekillenmektedir.” Burada tecavüz olayını sadece ekonomik buhranlara indirgemek, tecavüz olayını bilinç dışı gibi göstermiştir.

Oysa tecavüz bilinçli, planlı ve organize yapılan bir saldırıdır, suçtur. Tecavüz planlı yapılır çünkü bir sonraki adım düşünülerek işlenen bir saldırıdır. Bunu kapitalizmin buhranlarıyla sınırlarsak altta yatan saldırıyı hafifsemiş oluruz. Tecavüz sadece insanın bedenine yapılan bir saldırı değildir. Direkt insanın kimliğine, beynine ve bundan sonra süreceği yaşantısına yönelik bir saldırıdır.

Tecavüz erkekte de bu yıkımı yaratır ama kadındaki yıkım daha fazladır. Binlerce yıllık bir bakış var, gerici, baskıcı, kadını hiçleştiren bir bakış var. Kadın bunlarla boğuşurken bir de tecavüz olayını yaşadığında, kimliğinde, yaşamında yarattığı yıkım daha korkunçtur.

Devlet teröründe de sık karşılaşılan bu durum özelde kadına daha yaygın uygulanır. Gözaltında tecavüz olayları çoktur. Bunlardan biri de Asiye’dir. Asiye yaşadıklarını kitap yazarak kamuoyuna anlattı. Orada polisin kullandığı bir cümle tecavüzün amacını anlatıyor. Polis Asiye’ye diyor ki “bir daha aynaya bakamayacaksın”. Bu cümle tecavüzün korkunçluğunu ve yansımasını yeterince anlatıyor. Ülkemiz dışında bir örnek verirsek 2. Dünya Savaşı döneminde Amerikan askerleri Japonya’da yaşayan kadınlara tecavüz ederlerken bir de “bundan sonra kendiniz olamayacaksınız. Irkınız, kimliğiniz; kendiniz asla olamayacaksınız” der.

Savaşlarda da yaygın bir saldırı şekli olarak gerçekleşen tecavüz olayları sadece o ülkeyi işgal edip, yer altı kaynakları ya da ülkenin zenginliğine el koyma değil, insanların kimliğine, yaşamına da bir saldırıdır. Örnekler çoğaltılabilir. Bu yazıda anlatılmak istenen tecavüzün kapitalizmin buhranlarıyla açıklanamayacağıdır. Tecavüz erk kurmak için, insan onurunu yıkmak için uygulanan bir saldırıdır. Bunu anlık bir zaaf ile açıklayamayacağımız gibi ekonomik buhranlarla da açıklayamayız. Tecavüzü adlandırırken şiddetin bir parçası gibi de gösteremeyiz. Tecavüz başlı başına işlenen bir saldırıdır. Çünkü tecavüz olayından sonra cinayet geliyor. Buda saldırganın kendini koruması, ortada tanık bırakmaması demektir. Bu da tecavüzü gerçekleştiren kişinin ya da kişilerin bunu önceden düşünüp, planlayıp harekete geçmesi demektir. Tecavüz olaylarının altında yatan saldırı amacını iyi anlarsak ona göre tecavüz mağdurlarına yaklaşırız ve onun tekrar “aynaya” bakmasını sağlayabiliriz.

İzmir’den bir Kızıl Bayrak okuru

(Kızıl Bayrak, 24 Ocak 2013, Sayı 04)