“Bakanlık neden damacana su kullanıyor?”

  • Arşiv
  • |
  • Bilim-Teknik-Çevre
  • |
  • 31 Temmuz 2012
  • 15:15

(31.07.12) – TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO), son günlerde damacana suların kalitesi ve Ankara musluk suyu üzerine yaşanan tartışmalar hakkında bir basın açıklaması yaptı.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı'na “Neden damacana su kullandığını” soran ÇMO, son günlerde damacana su kalitesi ile ilgili yapılan tartışmaların "malumun ilanı" ve trajik olduğunu belirtti.

Tartışmaların, çevre sorunlarını halk sağlığından bağımsız görmenin, çevre sorunlarına bütünsel bakamamanın yansıması olduğu tespitinde bulunan ÇMO açıklamasında, damacana su tartışmalarında, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun, Ankara`nın musluk suyunun temiz olduğunu ve ölçümlerin yapıldığını belirttiği hatırlatıldı. Bu açıklamaya rağmen, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Merkez Binası'nda, taşra teşkilatlarında ve bağlı kurumlarda damacana su kullanıldığı bilgisini veren ÇMO, “Madem sular temizdir, neden sudan sorumlu bir kurumda damacana su kullanılmakta ve kamu kaynağı daha pahalı olan damacana suya harcanmaktadır?” sorusunu yöneltti.

İçme ve kullanma suyunun, bir kamu hizmeti olarak devlet tarafından sağlanması gerektiğinin altını çizen Çevre Mühendisleri Odası, su yönetiminden sorumlu kurumlar ve kent yönetimlerinin, önceliklerini temiz su teminine vermediğini ve halkın "paketlenmiş" suya pahalı bir şekilde ulaşmak zorunda bırakıldığına dikkat çekti.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı arasında koordinasyon eksikliğine değinilen açıklamada, bakanlıklar arasında mevzuat çelişkileri ve uygulama farklılıklarının yanında koordinasyonsuzluğun da bulunduğuna değinildi.

Açıklamada, suların neden kirlendiği ise şöyle anlatıldı:

En basit ve anlaşılabilir açıklama ile; sular damacana firmaları tarafından genellikle doğadan yani kaynak, kuyu (yer altı suyu) ve yüzeysel sulardan alınmakta, bazı firmalar bu suları basit arıtma yöntemlerinden geçirerek "damacanalara" koymakta bazıları ise herhangi bir ön arıtıma gerek duymadan "damacanalara" koymaktadır.

Dolayısıyla sorun paketleme işleminden yani "damacana"dan önce başlamaktadır. Suyun doğadaki döngüsüne, dışarıdan yapılan müdahaleler (sanayi kirliliği, kentsel atıksu kaynaklı kirlilik ve tarımsal kirlenme v.b.) suyun kirlenmesine ve akıcı olması nedeniyle kirliliğin de yayılmasına neden olmaktadır.”

ÇMO'nun açıklamasında, bu konuda yapılması gerekenler ise şöyle sıralandı:

- Bağımsız, tek başına güçlü bir Çevre Bakanlığı kurulmalı, sanayiden ve tarımsal üretimden kaynaklı su kirliliği denetlenebilir hale gelmelidir. Ne yazık ki, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı mevcut yapısı ile kurulduğu günden bu yana çevresel denetimlerde çok geri noktadadır. Bu durum, sanayinin kontrolsüz ve korkusuzca çevreyi kirletmesine, su kaynaklarını denetimsiz kuyularla tüketmesine neden olmaktadır.

- Kentlerdeki altyapı sorunu ve içme suyu temini sağlanmalı, iletimden kaynaklı su kirliliğinin önüne geçilmelidir.

- Laboratuvarlarca yapılan yer altı suyu ve yüzey suları izlemesi taşere edilmemeli, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından gerçekleştirilmeli bunun için de insan kaynağı arttırılmalıdır.

- Sanayinin ve tarımsal üretimin kullandığı su oranının azaltılması yönünde teknoloji teşviki gerçekleştirilmeli ve su tüketimi azaltılmalıdır.

- İçmesuyu arıtma tesisi yapımı süreci, dışa bağımlı maddi kaynaktan kurtarılmalı ve arıtma tesisi yapımında yerli teknoloji teşvik edilmelidir.

- İçme suyu temini, atıksu arıtımı gibi halk sağlığını doğrudan ilgilendiren kamu hizmetlerini gerçekleştiren yerel yönetimlerde çevre mühendisi istihdamı arttırılmalıdır.

- İçme suyu, atıksu, hava kirliliği kontrolü ve atık yönetimi konularında her kentte, meslek odalarının, sivil toplum kuruluşlarının, belediyelerin ve ilgili diğer kurumlardan oluşan izleme komitesi kurulmalı, şeffaf, katılımcı, demokratik bir çevre yönetim modeli hayata geçirilmelidir. Ancak bu sayede, halk sağlığını tehdit eden unsurların önüne geçilebilir.

Su tartışmasının, ölçüm yapılan firma sayılarına takılıp kaldığını ve yapılan tespitlerin ne yazık ki, bilimsel ifadeler içermediğine vurgu yapan ÇMO, ölçüm sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılmamasının şaşırtıcı ve bilim dışı olduğuna dikkat çekildi.

ÇMO'nun açıklamasında tüm büyükşehir belediyeleri, Hıfzıssıhha, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nün, içme suyu, yer altı suyu ve yüzeysel sulara dair yapmış oldukları ölçümlerin sonuçlarını, numune noktalarını, hangi laboratuarlarda ölçüm yaptıklarını düzenli olarak kamuoyu ile paylaşmaya davet etti.