Avukatlar polis terörünü anlattı

  • Arşiv
  • |
  • Devlet terörü
  • |
  • 01 Şubat 2013
  • 11:22

(01.02.13) – Tutuklu avukatlar, gözaltı ve tutuklanma sürecinde maruz kaldıkları uygulamaları anlattılar.

CHP Cezaevleri İnceleme Komisyonu üyeleri tutuklanan devrimci avukatları cezaevlerinde ziyaret etti. Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Manisa Milletvekili Özgür Özel, Muğla Milletvekili Nurettin Demir ile Gençlik Kolları Başkanı Emre Doğan'dan oluşan heyet yaptıkları görüşmelerin ardından avukatların kendilerine yaptıkları anlatımları ve cezaevlerindeki sorunları raporlaştırarak basın ile paylaştılar. Avukatların anlatımları şöyle:

Avukat Naciye Demir: Emniyet içinde yerde sürüklendim. Gözaltı süresince hiç su verilmedi, tuvalete günde 1 kez çıkarıldık ve polisler bunu bir kötü muamele olarak kullandı. Parmak izi istediler. Pasaportumda parmak izim olduğunu, emniyette kayıtlı olduğunu söylememe rağmen 3-4 kişi beni yatırdı, üzerime çıktılar, zorla kolumu bükerek parmak izi almaya çalıştılar. Bundan dolayı ellerim ve ayaklarım şiş ve sakat. Parmak izinin alınması sırasında emniyette ve tükürük örneği alınırken hastanede, kişinin aleyhinde olabilecek delilleri vermeme hakkını ifade ettiğimde, hakim kararı olduğunu söylediler. Hakim kararına itiraz ettiğimi söylediğimde de bu itirazımı yerine getirmediler ve zor kullandılar. Tükürük örneği almak için 5-6 kişi zorla boğazımı sıkarak örnek aldılar.

Sorgumda, müvekkillerime, dosyada gizlilik kararı bulunan soruşturmalarda, neden susma hakkını kullandırdığımı sordular. Bu bana suçlama olarak getirildi. Örgüt baskısıyla susma hakkı kullandırdığım söylendi. Oysa ÇHD olarak yapmış olduğumuz bütün meslek içi eğitimlerde gerek bizler gerek katılan bilim adamları, gizlilik kararına karşı müvekkili koruyan yegane hakkın susma hakkı olduğunu tüm meslektaşlarımıza ifade etmişizdir. Bizlere yapmış olduğumuz suç duyuruları soruldu. Bunlar yasadışı suç duyurusu olarak ifade edildi. Avukat Taylan Tanay'la konuşmalarımız soruldu. Bir arkadaşımla konuşmamda telefonda sıkılıp  'Off' demişim, niye 'Off' dedin diye sordular. Hepsi yasal olan 43 basın açıklamasına neden katıldığımı sordular. Bu  43 rakamı eksiktir, çünkü ben  100'lerce basın açıklamasına katılmışımdır. Basın açıklamalarındaki resimlerimi suç kanıtı olarak gösterdiler. 1 Mayıs'ta tertip komitesinin talebiyle görev almam soruldu. Yine 1 Mayıs 2011'de üzerinde ÇHD yazan  kırmızı önlüğü neden giydiğimi de sordular.

Avukat Nazan Betül Kozaağaçlı: Sabah 08.00'de büromun yanındaki Sendikaya geldiğimde arandığımı öğrendim. Aynı anda hem büroma hem evime arama kararı alınmış. Ben sendikadan iner inmez zor kullanarak eve götürdüler. Evin kapısını çilingirle açtılar evde arama yapıldı. Evdeki aramada Mahir Çayan'ın bütün eserleri, eşimin baro ajandasını, Mao'nun seçme eserlerini ve cezaevinden görülmüştür mühürlü "Vız gelir" mizah dergisini aldılar. Büromu aradılar ancak ben büromun aranmasında bulunamadım.

Emniyette zorla arama yapıldı. Parmak izimi 3-4 kişi üstüme oturarak zorla aldılar. Neyle suçlandığımızı bilmeden, polislerin şiddetiyle ağzımızı zorla açarak hekimin önünde, ağzıma bilmediğim bir alet sokarak zorla tükürük aldılar. Bizim ifademizi yasa gereği Savcı alacak olmasına rağmen 3 gün Emniyette kaldık. 30 saat savcının önünde sandalyede bekletildik. Polis bize kin doluydu, adeta bunu bir fırsat bilerek intikam alıyordu. Savcılıkta şunlar soruldu: Katıldığımız basın açıklamaları. Adliye'nin önünde yapmış olduğumuz Engin Çeber basın açıklaması.2000 yılında Ulucanlar Cezaevi önündeki basın açıklaması.

Avukat Ebru Timtik: İktidar hukuksuzluklara karşı çıkacak birilerini alacaksa önce bizim alınmamız doğal. Sabah 04.00'te kapımı bir kez çaldılar. 1 dakika sürdü sürmedi kapıyı hemen kırdılar. 2 misafirimiz vardı. Erdem Hanoğlu ve Kamile Kayır evde misafirdi bizim yüzümüzden tutukladılar. Asansörle değil merdivenden kafamıza vura vura indirdiler. Banyomuzda 7-8 ay önce kayıt cihazı bulduk. Nezarette hiç su vermediler, tuvalete götürmediler. Parmak izi ve tükürük  alınırken zor kullandılar ve şiddet uyguladılar ve bunu kameraya aldılar. Tükürük alınırken burnumu tuttular bilincimi yitirdim. Kamera kaydı var. Soruşturma dosyasında olmayan ama basında çıkan haberler bizi yaraladı. Zeynel Öztürk'ün ölüm emrini vermek, bir imamın ölüm emrini vermek, ajanlık suçlaması gibi haberler bizi üzdü. Yaptığımız avukatlık faaliyetleri soruldu. Özellikle müvekkillerimize susma hakkını neden kullandırdığımız soruldu. Ama biz bunu yapmazsak avukat olamayız." diyerek düşüncelerini ve olayı anlatmıştır.

Avukat Şükriye Erden: Evim kira ve kapı tahta. 08:30'da Savcı ve Baro'dan avukat birlikte geldiler.  Evimi aradılar çalışma odamdaki dosyaların hepsine baktılar. İş davaları ile ilgili verdiğimiz 12-13 tane ihtarnamemi örgütsel doküman olarak aldılar. Ajandalarımı, çocukların müzik ve film CD'lerini aldılar. Emniyette  parmak izi, tükürük alınırken şiddet uyguladılar hastane bahçesinde bile şiddet uyguladılar, tuvalete çıkarmadılar ve su vermediler. F Tipi filminin galasında bizlere verilen haberleşme  'top'ları kanıt olarak alındı. 2010-2012 yılında gözaltına alınan müvekkillerime susma hakkını niye kullandırdığım soruldu.

Avukat Barkın Timtik: Gitsin büromuza baksınlar 11 tane kapı ve kozmik oda var mı?

Avukat Güçlü Sevimli: ÇHD'nin yapmış olduğu  basın açıklamalarındaki  resimlerimizi sordular. 1 Mayıs, 8 Mart, 16 Mart, Sivas 2 Temmuz Kadıköy mitingine katılıp katılmadığımı sordular. ÇHD'nin karar defterini ve üye listesini aldılar.

Avukat Günay Dağ: ÇHD'nin düzenlemiş olduğu katıldığı eylemler ona da sorulmuş. Diğer arkadaşları gibi parmak izi ve tükürük örneği alınırken zor kullanıldığını ve şiddet gördüğünü ifade etmiştir.

ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozaağaçlı: Emniyette zorla ellerimi kollarını bağlayarak üzerime çullanarak parmak izi aldılar, ayrıca, Hukuka aykırı şekilde tükürük, saç ve kan örneği aldılar. Doktoru uyarmama rağmen İstanbul Protokolü ve hukuka aykırı şekilde zorla kan ve saç aldılar. Türk Hukukunda en ağır şarta bağlanmış soruşturma işlemlerinden birisi DNA almaktır. Bu bir hukuksuzluktur. Generaller alındı,  gazeteciler alındı, rektörler alındı, hepsi alındı ama bunların mahkeme olmadığı ortaya çıktı. Bizler bu mahkemeleri tanımıyoruz. Bizim üzerimizde yargı hakları yok. Cuma sabahı olayı duydum. Pazar sabahı geldim. Avukatlığımız ve ÇHD'nin faaliyetlerinden dolayı alındığımızı düşünüyorum.

ÇHD İstanbul Şubesi Başkanı Avukat Taylan Tanay: Çelik kapı yok. Kapı anahtarlı olmadığı halde kapıyı kırarak girdiler. Cumhuriyet Savcısı 1 saat sonra geldi. Kapının kilitli olmadığını savcıya gösterdim. Evden ÇHD'ye aramaya gittik. ÇHD'ye soruşturma olmadığını söylediler benim için arandığını söylediler. Derneğin üye listesini aldılar. ÇHD'nin işçi hakları broşürü, görülmüştür damgalı cezaevi mektuplarını aldılar. Kentsel dönüşüm dosyalarını, Hrant  Dink dosyasını aldılar. ÇHD'den inince araçta üstüme oturup zorla kelepçelediler. Emniyette üst aramasında 15 polis üzerime çıkıp parmak izimi zorla aldı ve dövdüler. Bu şiddeti izlemeye gelen polisler bile vardı. Ve avukat görüşme odasına attılar. Avukat görüşme odasında da dövdüler. Polisin kamuoyunda işkenceci olarak gösterilmeye çalışıldığını ama 2004'ten beri işkence yapmadıklarını söylediler. Bizi işkenceci gibi gösteriyorlar dediler. Savcılıktan Haseki Hastanesi'nde zorla tükürük örneğimi aldılar ve bunların hepsini kameraya çektiler. Cumhuriyet Savcılığı'nda ÇHD'nin eylemleriyle suçladılar. Engin Çeber basın açıklaması, Güler Zere açıklaması gibi 30'a yakın basın açıklamasıyla suçladılar. '30 basın açıklaması yetiyorsa, Türkiye'deki her örgütle ilgili suçlayabilirsiniz' dedim. '30'a yakın İBDA-C  Ergenekon, Odatv basın açıklamalarına da katıldım. Onlardan da suçlanabilirim' dedim. Daha önce 20.07.2012'de resmi dinleme yapıldı. DHKP-C ile ilgili takipsizlik kararı verildi. Bu ÇHD'ye karşı yapılmış bir operasyondur. 'Sen işçi eylemlerini yönlendiriyorsun' diyorlar. Ben DİSK'in avukatıyım. Avukatlık yaptığım insanların ve kurumların neden avukatlığını yaptığımı sordular. 'Dursun Karataş'ın cenazesine niye katıldın' diye sordular. Ben, 'Dursun Karataş'ın avukatı olduğumu' söyledim. 'Ailesi bana vekalet verdi, herşeyini, cenazesini, mezarını, imamını her şeyini avukatı olarak ben yaptım.' ÇHD'yi 12 Eylül bile basmadı. Bu dönem 12 Eylül'den daha kötü bir dönem ve bununla herkese mesaj veriliyor.  Müvekkillerimin yüzde 86'sı susma hakkını kullanmış diye oran bile verdiler. Neden susma hakkını kullandırdığımı sordular.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliğiyle görüştük. Rapor verdik. Uluslararası Af Örgütü ile görüştük rapor verdik. Şimdi buradayız. 2010'da 3 kez Adalet Bakanı ile görüştük. 2007'de bomba taşımışsam niye görüştü. Ayşenur Bahçekapılı'nın  bizleri sadece ismen tanıdığını söylemesine çok üzüldük. Hala üyemiz ve kendisi ile 2006'da 50-60 kez görüştük. Başbakan,  ÇHD üyesi olarak tanıttı Ayşenur Bahçekapılı'yı. Bizi tanımamasına şaşırdım. Bu davada tamamen ÇHD yargılanıyor.