Alınmayan önlemler, kaçak çalıştırılan mülteciler, sayısı bilinmeyen cenazeler...

  • Arşiv
  • |
  • İş cinayeti
  • |
  • 31 Ocak 2013
  • 13:19

İşçi cenazeleri timsah gözyaşları eşliğinde kaldırıldı

(31.01.10) – Dün Antep’te iş cinayetine kurban giden işçilerin cenazeleri devletlilerin timsah gözyaşlarına sahne oldu. Bakanından valisine, tamtekmil cenazede boy gösterenler, kaçak çalıştırılan mültecilerden, alınmayan önlemlerden ve her gün gerçekleşen iş cinayetlerinden habersizmiş gibi yaparak üzüntülerini bildirdiler.

“Çeliğin hayat bulduğu yer!”

“Çeliğin hayat bulduğu yer!” sloganı ile faaliyet gösteren ve Gaziantep 4. Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Güneydoğu Galvaniz fabrikası dün yeni bir iş cinayetine sahne oldu. Buhar kazanında meydana geldiği iddia edilen patlama nedeniyle geniş bir alanda hasar oluşurken göçük, yangın ve çalışma alanındaki asit havuzu nedeniyle kurtarma çalışmaları uzun süre hayli ağır ilerledi.

Çok sayıda işçinin yaralandığı patlamanın ardından ölü sayıları da uzun süre netleştirilemedi. Önce 5, ardından ise 7 kişinin öldüğü söylenirken son olarak ölü sayısının 9’a ulaştığı belirtildi. Tedavi altına alınan işçilerin de bir kısmının halen daha hayati tehlikeyi atlatamadığı ve ölü sayısının artabileceği belirtiliyor.

Patlamanın şiddetinden dolayı kimi işçilerin tanınmayacak duruma gelmesi nedeniyle cesetler adli tıpa getirilerek DNA eşleştirmesiyle kimlik tespitleri yapıldı.

Patlamanın ardından olay yerine gelen işçi yakınları ise bölgeden uzaklaştırıldılar.

Cenazelerde timsah gözyaşları

Patlamada hayatını kaybeden kimi işçilerin cenazeleri bugün kaldırılmaya başlandı. Ölen işçilerden Serdar Tufan’ın cenazesi Adana’nın Ceyhan ilçesindeki Çakaldere köyüne getirildi. Cenaze, yapılan törenin ve cenaze namazının ardından köy mezarlığında toprağa verildi.

Ramazan Bezgin’in cenazesi ise dün akşam Adana’ya getirilmişti. Cenaze, Sarıçam ilçesinde bulunan Buruk Mezarlığı'nda, kılınan cenaze namazının ardından defnedildi.

Lütfü Çalakan’ın cenazesi ise devletlilerin şovlarına sahne oldu. Yapılan otopsinin ardından Yeşilkent Mezarlığı’na getirilen cenaze, burada yapılan törenle toprağa verildi.

Çalakan’ın cenazesine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Gaziantep Valisi Erdal Ata ve milletvekilleri de katıldı. Utanmadan gözyaşı döken milletvekilleri iş cinayetlerinin tablosundan ve kapitalizmin gözü dönmüş kar hırsından habersizmiş gibi yaparak ölen işçinin yakınlarını teselli ettiler.

Oysa devletlilerin timsah gözyaşları döktükleri iş cinayetine dair ortaya çıkan gelişmeler, sermaye devletinin hiç de bilmezden gelebileceği gibi değil...

Sigortasız, sendikasız, kaçak ve mülteci işçiler

Yaşanan facianın ardından açıklama yapan resmi makamlar bildik biçimde “üzüntülerini” ifade etmek ile yetinmişti. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey “İhmal olabilir, elektrik kontağı olabilir” diyerek daha baştan olayı geçiştirmeye çalışmıştı.

Gaziantep Sanayi Odası (GSO) Başkanı Adil Konukoğlu ise asalak patronlara yakışır bir açıklama yaparak “Firmamız büyük ve başarılı bir firma” demiş ve “ne yazık ki bazen bu tür kazalar oluyor” değerlendirmesinde bulunmuştu.

Tayyip Erdoğan’ın ise konuşmasında önce “Gaziantep’teki patlamada 5 ölümüz var” deyip ardından uyarı üzerine “Neyse 8” diye düzeltmesi, AKP şeflerinin de ölen işçileri ne kadar önemsediğini göstermiş oldu.

Ancak patlamanın ardından ortaya çıkan tablo, ne yaşananın basit bir ihmal, ne de devletlilerin tablodan habersiz olduğunu gösteriyor. Sözkonusu organize sanayi bölgesinde 175 bin işçinin çalıştırıldığı belirtilirken bunların sadece 100 bininin sigortalı olması kayıt dışı çalışma gerçeğini göstermekte.

Bölgedeki sendikalılık oranı ise yüzde 1.5’i geçmiyor. Bu durun Antep Organize’nin nasıl bir sömürü cehennemi olduğunu da anlatıyor.

Ancak iş cinayetinin arkasındaki gerçek bununla da sınırlı değil. Hayatını kaybeden işçilerden ikisinin Suriye uyruklu olması, aynı zamanda kaçak işçiliğin, mültecilerin maruz kaldığı insanlık dışı koşullar ile de bağını kuruyor. Özellikle Türkiye gibi ülkelerin kışkırtması nedeniyle ülkeleri bir savaş alanına dönen ve bu nedenle çareyi Türkiye’ye sığınmakta bulan mültecilere Türkiye’de reva görülen kaçak çalıştırılmak ve iş cinayetlerinde katledilmekten fazlası değil.

Zaten birçok insani haktan yoksun olan mülteciler, bir de insanlık dışı koşullarda ucuz işgücü olarak çalıştırılarak aşağılık bir sömürüye maruz bırakılıyor.

Bu tabloya patronun kar hırsı ve alınmayan önlemler de eklendiğinde ortaya artık aşina olduğumuz yeni bir işçi katliamı çıkıyor. Cenazelerde boy gösterip poz veren devletliler ise her cinayetten sonra olduğu gibi bir kaç açıklama yapıp ardından sorunu hukukun küflü dosyalarına havale ediyor. Ta ki bir dahaki iş cinayetine kadar.