AKP iktidarının yumuşak karnı – Kadri Gürsel

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • 09 Aralık 2012
  • 09:47

Yeni muktedirler, ülkede basın ve fikir özgürlüğünü korumak hususunda hiç de hassas değiller. Hatta tam tersine, kendi iktidar olma stratejileri öyle gerektirmiş olduğu için bu temel özgürlükleri sınırlayıp baskıladılar.

Ama Türkiye’de basın ve fikir özgürlüğünün çiğnenmesi neticesinde dışarıdaki imajları bozulduğunda maşallah bir hayli hassaslaşıyorlar.

Bu esaslı bir çelişkidir.

Öyle ya, madem dünyadaki imajları bu kadar değerli onlar için, neden Türkiye’de basın özgürlüğünü içine soktukları cendereden çıkararak haklarındaki imaj erozyonunu durdurmayı denemiyorlar?

Neden oldukları oto-sansürü bertaraf etsinler, medya patronlarını tehdit etmeyi bıraksınlar, gazetecilerin hapisten çıkmasına el verecek yasal düzenlemeleri yapsınlar... Değil mi?

Hem medyaya baskı, gazeteciye hapis, sansür, hem de “dünyada imaj”... İkisi bir arada olsun istiyorlar ama olmaz; olamayacağı da görüldü.

Demokrasinin olmazsa olmazı basın özgürlüğünü imajlarının tırnağı kadar sevmediler... Ama hapsedilen gazeteciler yüzünden imajları bozulmaya başlayınca, bu meslektaşlarımızdan bazıları çok şükür serbest bırakıldı.

Tahliyelerin ardından ne demişti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: “Mahkeme nihayet verdiği kararla Türkiye’nin imajına çok büyük katkı sağlamıştır”...

Ne yapalım? Memlekete egemen olan siyasi kültür bu.

İmajını çok seven ama demokrasi, çoğulculuk ve özgürlüklerden hazzetmeyen bir siyasi elit tarafından yönetiliyoruz.

Bu durumda özgürlükleri sevenlere, muktedirlerin öz imaj aşkını demokrasinin selameti adına bir zaaf olarak kullanmak dışında yol kalmıyor.

Biliyoruz ki bu iktidarın “imaj kaygısı” yapısaldır; küresel ekonomi-politiğine ilişkindir. İmaj kaygısı yokmuş gibi davranamaz; imajından vazgeçemez.

Dolayısıyla, özgür medyanın esenliği ve Türkiye’nin demokratik ülkeler ailesinde nihayet yerini alabilmesi açısından bu iktidarın imajı onun “yumuşak karnı”dır.

İşte bu farkındalık sayesindedir ki hafta başında Türkiye’de basın özgürlüğü alanında incelemelerde bulunan Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) heyetinin başkanı Peter Preston, kendilerini kabul eden Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a, “Çok sayıda gazetecinin hapiste olması Türkiye’nin dünyadaki ününe gölge düşürmektedir. Bu konuda ne gibi bir yaklaşımınız olacak?” diye sordu.

Bu 7 kişilik IPI heyeti son yıllarda Türkiye’yi ziyaret eden temsil düzeyi en yüksek misyondu. Uzun yıllar The Guardian’ın yayın yönetmenliğini yapmış, halen The Observer’ın köşe yazarı olan saygın İngiliz gazeteci Peter Preston’ın yanı sıra, 1991-98 yılları arasında AB’nin Ankara Büyükelçiliği görevinde bulunan, duayen İngiliz gazeteci Michael Lake, The Washington Post’un köşe yazarı Milton Coleman ve IPI Direktörü Alison Bethel Mckenzie de heyetteydi.

Heyetin İstanbul ve Ankara’daki temaslarının ana eksenini, hazırlanmakta olduğu söylenen “4’üncü yargı paketi”nin Türkiye’deki basın özgürlüğü sorununu hafifletmesi yönündeki uluslararası beklenti oluşturdu. Heyet muhataplarına, dünyanın Türkiye’de büyüyen basın özgürlüğü açığını endişeyle izlediğini hissettirdi.

IPI Heyeti yakın gelecekte, Türkiye’deki basın özgürlüğü sorunu hakkındaki izlenim, görüş ve önerilerini içeren bir rapor yayımlayacak.

Milliyet / 09.12.12