2013: Yap-kır yılı - Erdinç Yeldan

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • 30 Ocak 2013
  • 06:12

“2013 yılı bir yap - kır yılı olacak”... IMF İcra Direktörü Christine Lagarde, Dünya Ekonomi Forumu yıllık toplantısında 2013 yılını bu şekilde tasvir etmekteydi.

Küresel kriz altıncı yılını doldururken IMF Direktörü’nün bir anlamda “Tamam mı? Devam mı?” noktasına ulaşarak vurguladığı “yap-kır” (make and break) kavramı 2013’ün deneme-yanılmayla geçeceğini anımsatmakta. 2013 yeni arayışların, yeni politikaların, yeni kurumların (yani yeni “yap”ların) geliştirilmesi yanında, eski dogmaların, eski kurumların, eski fetişlerin (yani “kır”ların) birlikte yaşandığı bir yıl olacak.

***

Eskimekte olan dogmaların arasında en tartışılmalı olanı, kanımızca, merkez bankalarının değişen görevleri ile ilgilidir: Merkez bankalarının sorumluluğu sadece ve sadece fiyat istikrarını sağlamakla (enflasyon hedeflemesi ile) sınırlı mıdır? Yoksa, merkez bankaları, başta işsizlikle mücadele olmak üzere, reel makroekonomik göstergeleri de hedeflemeli midir?
Sorun artık ana akım muhafazakâr (neoliberal) iktisat kuramlarının soyut (ve hayali) modelleme dünyasının boyutlarını çoktan aşmış ve makro ekonomistleri çok uzun bir süredir olmadığı kadar gerçek dünyayla yüz yüze getirmiş durumda. Küresel kriz öncesinde, 2007’de ABD’de yüzde 4.5 düzeyinde seyreden işsizlik oranı, 2009/2010’da yüzde 9.8’e dayanmıştı. ABD’nin işsizlik oranı 2012 sonunda yüzde 8 oranına ancak geriletilebilmiş durumdadır. AB ekonomilerinde ise kriz öncesinde yüzde 8 dolayında olan işsizlik oranı, 2012’de yüzde 12’ye sıçramıştır. Avro bölgesinde iş aramaktan umudunu kaybeden 10 milyondan fazla kişiyi de değerlendirdiğimizde, reel işsizlik oranının yüzde 16’ya çıktığı hesaplanmaktadır.
Kapitalizmin küresel hegemonik merkezleri olan ABD ve Avro bölgesi ekonomilerinde yaşanmakta olan reel ekonomik durgunluk ve işsizlik sorunları, neoliberal muhafazakâr ekonomi yaklaşımının “Merkez bankaları reel ekonomik sorunlara müdahale edemez; enflasyon hedeflemesinden başka hiçbir görev alamazlar” biçimindeki dogmatik önyargıları sorgulamaya başlanmasının önünü açmış gözükmektedir.
Bu yolda atılmış en belirgin adım ise bizzat Amerikan Federal Reserve sisteminden (ABD Merkez Bankası) gelmiştir. FED Başkanı Ben Bernanke 12 Aralık tarihli basın toplantısında, Federal Reserve Para Komitesi’nin (FOMC) “parasal intibaka dayalı genişleyici politikalarını işgücü piyasasında iyileşme görünene kadar sürdürmeye kararlı olduğunu” vurgulamaktaydı. Bernanke, “Bu yönde ilerleme sağlanmasının göstergesi olarak, (FOMC’nin) işgücü piyasasına dair bir dizi göstergeyi -işsizlik oranı, ücretli istihdam sayısındaki artış, çalışılan saat ve işgücüne katılım oranı gibi- yakından izleyeceğini” dile getirerek, uygulanmakta olan genişleyici para politikasının “enflasyon oranı yüzde 2’nin yarım puan üstüne çıkmadıkça ve işsizlik oranı yüzde 6.5 düzeyine çekilmedikçe” değiştirilmeden sürdürüleceğini açıklamaktaydı.
Dolayısıyla, FED Başkanı “Merkez bankaları sadece ve sadece fiyat istikrarından sorumludur” fetişlerini çoktan terk ederek reel ekonominin gerçekleriyle yüzleşmiş ve işsizlikle mücadele görevini üstlenerek istihdam hedeflemesi (yüzde 6.5 işsizlik) yükümlülüğünü de dünya kamuoyuyla paylaşmış gözükmektedir.

***

2013, neoliberal iktisat paradigmasının hayali kapitalizm modellerine dayanan ikonalarının teker teker yıkılacağı bir dönem olarak yaşanmaya aday gözükmektedir. Geçen haftaki yazısında değerli çalışma arkadaşım Mustafa Sönmez’in de belirttiği gibi, 24 Ocak’ın otuz üçüncü yılını geri bıraktığımız şu günlerde Türkiye’de de benzer dogmaların kırılması ve artık yeni ‘yap’ların cesaretle dile getirilmesi gerekmektedir.

Cumhuriyet / 30.01.13