Tüm dünyada yoksul halklara, işçi ve emekçilere yönelik saldırıların arttığı, kapitalizmin paslı çarkları arasında ezilmeye mahkum bırakıldığı bugünlerde kadın meselesi çok daha yakıcı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Çifte sömürüye maruz kalan kadınlar olarak biliyoruz ki kadın sorunu sınıfsal bir sorundur. Erkek egemen zihniyetin sonucu olarak kadınları öldürmekten çekinmeyen erkeklere, bunu durdurmak için hukuki düzenlemeler yapmayanlara ve İran'da olduğu gibi ahlak polisi zorbalığına ve insanlık dışı uygulamalara karşı tüm dünyada kadınlar büyük bir kararlılık ve ısrarla mücadelenin ön saflarında yerlerini alıyorlar.
Kadınların sokağa çıkması, eylem ve gösterilerdeki direngenlikleri ile mücadeledeki kararlılıkları kapitalist düzen sahiplerini için giderek daha büyük bir kabusa dönüşecektir. İran'da canları pahasına direnmeyi sürdüren kadınların, suçları çoğu kez bir erkeğin saplantılı isteklerine boyun eğmemek olduğu için öldürülen kadınların ve çifte sömürüye maruz kalan kadınların olduğu bir dünyada biz emekçi kadınlar evlerimizde sessizce oturamayız. İhtiyacımız olan kadın-erkek birlikte örgütlü bir sınıf mücadelesi perspektifiyle sorunu kavramak ve mücadelenin bir parçası olmaktan kaçınmamaktır. Emeğin kurtuluşu için mücadele kadının kurtuluşunu da beraberinde getirecektir.
Bu mücadele duvarına bir tuğla koyabilmek için, 20 Kasım günü, saat: 15:00’da Kadıköy’de şiddet, baskı ve sömürü düzenine karşı ses çıkarmak; 25 Kasım’da da Taksim'deki gece yürüyüşüne katılarak sözümüzü söylemek ve taleplerimizi haykırmak sorumluluğu biz kadınların önünde duruyor.
Küçükçemece’den bir emekçi kadın