Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti, çalışabilmek için ABD‘ye göç etmiş iki İtalyan’dı. Sacco 1909 yılında ABD’ye geldikten sonra bir ayakkabı fabrikasında işçi olarak çalışmaya başladı. Vanzetti ise 1908 yılında bir işportacı olarak ABD’ye ayak bastı, birçok işte çalıştı. Vanzetti göçmenliğe dair ilk gözlemlerini sonradan şöyle anlattı: “Göçmen ofisinde ilk sürprizle karşılaştım. Göçmenler hayvanlar gibi ayrılıyordu. Ne bir kibar laf ne de uzun yolculuk sonrası buraya ulaşan insanlara destek cümlesi. Nereye gideceğimi ve ne yapacağımı bilmiyordum. Bu bizim umudumuz olan topraklardı. Üst geçitler, arabalar ve trenler. Hızla ilerleyen bir hayat ve ben tek başımaydım.”
İkisi de sadece sıradan işçiler olup, “geçinebilmenin” derdine düşmediler. Örgütlü anarşist işçilerdi. Çalıştıkları her yerde işçilerin hak ve onur mücadelesini de yükselttiler. Sacco, günde on saat olmak üzere haftanın altı günü çalışıyordu. Çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve maaşların yükseltilmesi için aktif mücadele yürütüyordu. Bu mücadelesinden kaynaklı 1916 yılında tutuklandı. Vanzetti’nin Amerika’daki kısa yaşamı da benzerdi. Plymouth adlı bir şirkette çalışırken onun öncülüğünde başlayan kitlesel grev sonrası hiçbir patron bir daha ona iş vermedi. O da bir tezgahta balık satmaya başladı.
Amerika’da yaşayan İtalyanların kurduğu bir anarşist toplulukta yer alıyorlardı. Savaşa karşıydılar. Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı patlak verdiği dönemde topluluklarında yer alan herkes savaşa gitmemek için Meksika’ya gitti. Savaş bittiğinde Sacco ve Vanzetti ABD’nin Massachusetts şehrine geri döndüler
Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası, ABD’de göçmen karşıtlığı artmış, ilerici-devrimci güçlere yönelik saldırılar tırmandırılmıştı. Bu süreçte Sacco ve Vanzetti davasını doğuracak gelişmeler arasında yer alan bir olay yaşandı. 3 Mayıs 1920 tarihinde anarşist toplulukların üyelerinden biri olan Andrea Salsedo polis tarafından Adalet Bakanlığı’na ait bir binanın 14. katından atılarak öldürüldü. Andrea Salsedo da genç yaşından itibaren kendini anarşizme adamış birisiydi ve dergilerde yayınlanan yazıları nedeniyle birçok baskıya maruz kalmıştı. New York Adalet Bakanlığı, askerlikten kaçmak için Meksika’ya geçmek zorunda kalan anarşistlerin listesine Salsedo’yu da dahil ederek onu fişlemişti. Polis tarafından katledilmeden önce ağır işkencelere de maruz kalmıştı.
Salsedo’nun katledilmesinin ardından arkadaşları, 9 Mayıs tarihinde eylem gerçekleştirme kararı aldılar. Ancak eylemden hemen önce Sacco ve Vanzetti üzerlerinde bulunan bildiri ve silahlar ile yakalandılar. İlk başta yasadışı bildiri ve silah bulundurmak suçu ile tutulan ikiliye yönelik suçlama birkaç gün sonrasında değiştirildi. Bir soyguna katılmak ve cinayet işlemek suçu ile yargılandılar. Bu tiyatro 7 yıl boyunca sürdü. Davaya bakan yargıç Webster Thayer onları “İki aşağılık anarşist” olarak niteledi. 7 yıl süren ve idam cezası ile sonuçlanan bu dava hukuksuzluk göstergesi olarak tarihe geçti. Bu süreç yargısız infaz, ifade özgürlüğü, hak, hukuk gibi kavramların irdelenmesine vesile oldu.
Sacco ve Vanzetti’nin idamlarının engellenebilmesi için çok geniş bir kampanya yürütüldü. Öyle ki bu kampanyanın imzacıları arasında Albert Einstein da bulunmaktaydı. Ancak gerçekleştirilen onlarca protestoya gözünü kulağını kapatan Amerika hükümeti Sacco ve Vanzetti’nin idam kararlarını onaylamıştı bile. Bu idam ile, hak ve onur mücadelesini yükselten herkese açık bir mesaj verilmek istenmişti. Aradan 50 yıl geçmesinin ardından, 1977 tarihinde Massachusetts valisi Michael Dukakis Sacco ve Vanzetti’nin suçsuz olduğunu açıkladı!
Sacco ve Vanzetti 23 Ağustos 1927 tarihinde ölümsüzleştiler. Onların ardından birçok şarkı söylendi, şiirler yazıldı. Şiirleri ile onları ölümsüzleştirenler arasında Nazım Hikmet ve Can Yücel de vardı.
94. ölüm yıldönümlerinde Sacco ve Vanzetti’yi Nazım Hikmet’in dizeleri ile bir kez daha saygı ile anıyoruz...
“...yanıyordu kanlarında şavkı İtalya güneşlerinin,
koştular temiz esmer alınlarla hayatın sesine,
dövüştüler yanında dövüşen kardeşlerinin.
yeni dünyada düştüler eski zulmün pençesine.
yedi yıl ölümün karşısında gülerek durdular.
elektrikli iskemleye
kadife bir koltukmuş gibi oturdular.
yürekleri dört bin volta yedi dakka dayandı,
yandı yürekleri
yedi dakka yandı.
cani değildiler, kurban gittiler bir cinayete,
kurban gittiler dolarların emrindeki adalete.
hayatlarında olmadılarsa da kitlelerin rehberi,
ölümleriyle şaha kaldırdı kitleleri
bu iki ihtilal neferi...”
M. Nevra