Ölümlerinin 86. yılında Sacco ve Vanzetti’yi saygıyla anıyoruz!

Sacco ve Vanzetti 23 Ağustos 1927 gecesi mücadelede ölümsüzleşenler kervanına katıldılar.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 23 Ağustos 2013
  • 07:18

 

Burjuvazi katletti içimizden ikimizi,
bu iki ölü ölmeyen iki ölümüzdür!

 

Devrimin sıra neferiydi onlar,
devrimin namuslu neferi.*

Sacco ve Vanzetti’nin katledilişlerinin üzerinden 86 yıl geçti. Sacco ve Vanzetti Amerika’ya göç etmiş iki İtalyan göçmen işçiydi. Biri işportacı, diğeri ise ayakkabı işçisiydi. İkisi de gelecekleri ve özgürlükleri için mücadele eden militanlardı. Katledilmelerinin tek sebebi de buydu.

Sacco ve Vanzetti kendileri gibi “daha iyi bir gelecek” hayali kuran gemiler dolusu insanla birlikte Amerika’ya göç etmişlerdi. Ancak “fırsatlar ülkesi yeni dünya” onlara açlık, sömürü ve sefaletten başka bir şey sunmamıştı. Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrasında şartlar iyice ağırlaşmıştı. Kendi sefil çıkarları uğruna savaşa giren egemenler, savaşın faturasını işçilere, emekçilere kesiyorlardı. Tıpkı şimdi yaptıkları gibi...

Savaşın en ağır faturasını toplumun en alt tabakasını oluşturan siyahlarla birlikte göçmen işçiler ödüyorlardı. Ancak bu tablo karşısında mücadele de yükselmeye başlamıştı. Milyonlarca işçinin katıldığı grevler, mitingler düzenleniyordu. Mücadelenin yükselip, kendi sömürü saltanatlarının yıkılmasından korkan Amerikan devleti ve egemenler ise anti-komünist hareketi kendi elleriyle besliyorlardı. İşkence, tutuklama terörü devreye sokulmuştu. Bir yandan da göçmenlere ve siyahlara karşı ırkçılık tırmandırılıyor, ırkçı Klu Klux Klanlar’ın üye sayısı 5 milyona yaklaşıyordu. Bu tabloyu çetelerin işlediği soygunlar, cinayetler tamamlıyordu. Yani ülkede tam bir kaos ortamı hakimdi.

Yeni dünyaya düştüler eski zulmün pençesine!
Yedi yıl ölümün karşısında gülerek durdular
elektrikli iskemleye

kadife bir koltukmuş gibi oturdular*

Sacco ve Vanzetti, 15 Nisan 1920’de hiç alakalarının olmadığı bir soygun ve cinayetin zanlıları olarak Amerikan polisi tarafından tutuklandılar. Amerikan polisi, görgü tanıkları tarafından göçmen oldukları belirtilen suçluları ellerinden kaçırmış, ancak Sacco ve Vanzetti ile karşılaşmışlardı.

Göçmen olmalarının yanında Sacco ve Vanzetti’nin üzerinden bir miting için hazırlanmış bildiriler çıkmıştı. Kuşkusuz ki adaletsizliğin ve suçun kol gezdiği Amerika’da polis için gerçek suçluları bulmak çok da önemli değildi. Ama iki militan işçiyi, sömürüye karşı mücadele eden iki göçmeni yakalamak çok önemliydi. O dakikadan sonra Sacco ve Vanzetti soygun ve cinayetin sorumluları ilan edildiler.

Ve tam bir komplo olarak kurgulanmış yargısız infaz davası başladı. Vanzetti, ilk duruşmada başka bir soyguna karıştığı gerekçesiyle tutuklandı. Bir yıl sonra ise karar açıklandı: İkisi de idam cezasına çarptırılmışlardı. Başka bir cinayetten hapis yatan Celestino Madeiras’ın soygunu ve cinayetleri Joe Morelli çetesiyle birlikte işlediğini itiraf etmesi de kararı değiştirmedi.

Bu adaleletsizliğin sebebini Vanzetti’nin Sacco’nun oğlu Dante’ye yazdığı mektup açık bir şekilde ortaya koymakta:

Ömrümde gerçekten hiç suç işlemediğim gibi, bütün ömrümce suçu, yani bugünkü yasaların ve ahlakın suç saydığı şeyleri yeryüzünden yok etmenin mücadelesini verdim. Bunların yanı sıra bugünkü yasaların ve ahlakın haklı bulduğu ve kutsadığı suçu da yani insanın insanı ezmesi ve sömürmesi suçunu da işlemedim. Ve burada bir suçlu olarak bulunmamın bir nedeni varsa, birkaç dakika sonra beni mahkûm etmeniz için bir neden varsa, o da işte bundan başka bir şey değildir.”

Hiç aklından çıkarma Dante, bunları hep hatırla; biz suçlu değiliz, bizi bir yığın uydurma ve yalanla mahkum ettiler; yeniden yargılanmamıza karşı çıktılar ve eğer yedi yıl, dört ay, onbir gün süren tarifsiz acılardan sonra bizi idam ediyorlarsa, bunun sebebi sana demin söylediklerimdir, çünkü biz yoksullardan yanaydık, insanların insanlar tarafından ezilmesine ve sömürülmesine karşıydık.”

Yandı yürekleri
yedi dakika yandı
cani değildiler, kurban gittiler bir cinayete

kurban gittiler dolarların emrindeki adalete!*

Soygun ve cinayet değil ama Amerikan adalet sistemi için idam edilmelerine, düzene karşı mücadele etmek “suçu” yeterli olan Sacco ve Vanzetti’nin infaz davası tam yedi yıl sürdü. Sacco ve Vanzetti’nin mücadelesi ise içeride de devam etti. Özellikle Vanzetti yazdığı mektuplarla ortadaki haksızlığı teşhir ediyor, kamuoyu oluşması için çabalıyordu. Bu çabalar boşa gitmedi ve dava tüm dünyada geniş yankı uyandırdı. Aralarında H.G.Wells, George Bernard Shaw, Romain Rolland, Katherine Ann Porter, Sinclair Lewis, Marie Curie, Albert Einstein’ın da bulunduğu yüz binlerce kişiden kararın durdurulması için imza toplandı. Boston’da, Sacco ve Vanzetti 23 Ağustos 1927 gecesi elektrikli sandalyeye başları dik otururken, 250 bin kişi Boston sokaklarını doldurmuştu ve binlerce insan dünyanın dört bir yanında sokaklardaydı.

Sacco, elektrikli sandalyeye otururken bağlı olduğu ideolojiyi korkusuzca bir kez daha cellatlarının yüzüne haykırdı: “Yaşasın anarşi!”

Vanzetti ise elektrikli sandalyeye otururken bir kez daha suçsuzluğunu ortaya koydu: “Bugün bana yapılanlara dair bazı kişileri bağışlamak istiyorum.”

Sacco ve Vanzetti 23 Ağustos 1927 gecesi mücadelede ölümsüzleşenler kervanına katıldılar. Şairin dediği gibi, bu kavgaya davet ise elbet bizlerin de kabulüdür:

Burjuvazi,
katletti içimizden ikisini
bu iki ölü ölmeyen ölümsüzdür!

Burjuvazi,
kavgaya davet etti bizi

davetleri kabulümüzdür!*

Sacco ve Vanzetti mücadelemizde yaşıyor...

* Nazım Hikmet, “Sacco ve Vanzetti” şiiri