Salgınla beraber zaten krizde olan Türkiye ekonomisinin krizi daha da derinleşiyor. Kapitalistlerin bu krizden hasarsız bir şekilde çıkması için, AKP iktidarı işçi ve emekçilere daha fazla pranga demek olan adımları bir bir atmaya devam ediyor. Bu adımlardan biri olan “İstihdam Kalkanı” paketi geçtiğimiz günlerde bizzat AKP’nin şefi T. Erdoğan tarafından açıklandı. “İstihdamı arttıracak” yalanıyla sunulan pakette işçi sınıfına dönük yeni sosyal yıkım saldırıları hedefleniyor.
Paketle, ücretsiz izin uygulamasının 3 ay daha uzatılacağı söyleniyor. Salgın başladığından beri işçileri günlük 37 TL’lik ücretle, ölüm ve açlık arasında bırakan AKP-MHP koalisyonu, şimdi de bu süreci uzatmanın derdinde. Bu ücretlerin yine işçilerden kesilen paralarla oluşan işsizlik fonundan ödenmesi ile kapitalistlerin cebinden para çıkmıyordu. Salgında kapitalistleri daha da zenginleştiren, işçi sınıfını daha da yoksullaştıran sürecin “normalleşme” döneminde de devam etmesi hedefleniyor. Böylece sömürü ve yoksulluk düzeni daha fazla pekiştirilmek isteniyor. “İstihdam” adı altında öne sürülen ise 25 yaş altı ve 50 yaş üstünün esnek ve güvencesiz çalışmaya mahkum edilmesidir. Bu kesimlerin sözleşmeli, hiçbir hakka sahip olmadan tümüyle köle gibi çalıştırılmasını isteyen sermayenin isteğini AKP-MHP rejimi yerine getirmeyi amaçlıyor. “İstihdam” diyen sunulan bu koşullar, işçi ve emekçilere daha fazla kölelik demektir.
Sermayenin demir yumruğu olmaya soyunan Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı bir diğer önemli düzenleme ise “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi”dir (TES). Yeni Ekonomi Programında açıklanan “Bireysel Emeklilik Sistemi”nin (BES) kapsamı TES ile genişletilmeye çalışılıyor. AKP şefi T. Erdoğan, “normalleşme” açıklamasında TES’i şöyle sundu: “Çalışanlara tamamlayıcı emeklilik sigortası sunacak bir çalışma başlatıyoruz. Tesis edilecek karma model ile işçilerin kazanılmış hakları korunacak. Tamamlayıcı emeklilik sigortası ile aynı zamanda ilave emeklilik desteği alınabilmesini de sağlayacağız. Çalışanlarımız emeklilikte daha da rahat edecekler. Bunun için devlet elini taşın altına koyacak. Bu kapsamda oluşacak fon ile Türkiye’nin İstihdam Kalkanını sürekli hale getirmeyi hedefliyoruz.”
TES’in uygulanması kıdem tazminatının da ortadan kalkması anlamına gelmektedir. Uzunca bir dönemdir birçok kez raftan indirilen “kıdem tazminatının fona devredilmesi” saldırısı AKP şefinin yeni açıklamaları ile tekrar gündeme girmiş oldu. İşçi sınıfı içerisinde geniş tepki toplayan bu saldırı, bu kez adı değiştirilerek “tamamlıyıcı emeklilik sistemi” diye sunulurken, aynı saldırı hedefi yine yukarıdaki “güzellemeler”le açıklandı. Fakat, bilinmelidir ki AKP-MHP dikta rejiminin ve onun başındaki sermaye diktatörünün hedefi, kapitalistler üzerindeki “kıdem tazminatı yükü”nü hafifletmek, işçi sınıfının iş güvencesi ve geleceği demek olan kıdem tazminatı hakkını gasp etmektir.
Salgın vesilesi ile fırsatçılığını devam ettiren kapitalistler birçok kez gündeme gelen ve oluşan tepkilerin de etkisiyle geri çekilen kıdem tazminatının gaspı için koşulların olgunlaştığını düşünmekteler. Kapitalistlere yeni bir kaynak oluşturacak fon ile işçi sınıfının 13. maaşı ya da yıpranma payı olarak görülen kıdem tazminatı, fona devredilmiş olacak ve yağmaya açılacak.
AKP-MHP koalisyonu işçi ve emekçileri aldatmak ve saldırılarını daha rahat hayata geçirmek için zaman yitirmeden harekete geçti. İktidar adına T. Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak, sermaye adına TOBB ve TİSK yöneticileri, işçileri sözde temsil edenler adına Türk-İş ve Hak-İş bürokratları bir araya geldiler. Saldırının boyutlarını ve içeriğini konuştular.
Toplantının ardından kıdem tazminatının fona devredilmesinin 1 Ocak 2022’de başlayacağı, fon ile ilgili 2 formül olduğu hedefleri basına yansıdı. Formüllerden birinde; 30 günlük kıdem tazminatının 11 günü fona devredilecek ve işçiler bu parayı 56 yaşından önce sadece evlilik, konut alımı, sağlık gibi gerekçelerle çekebilecek. İkinci formülde ise işçilerden aylık %6’lık prim kesintisi yapılarak kıdem tazminatı tamamen fona devredilecek. Bugüne kadar oluşturulan her fonun akıbeti sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yağmalanması oldu. Bugün de hedeflenen, işçilerden yapılan kesintilerle oluşacak olan bu fon ile yine sermayenin ihtiyaçlarını karşılamaktır. Damat B. Albayrak, fonda biriken paranın kısa sürede 60-100 milyar TL olacağını ifade ederken, bu fonun işçilere geri ödenmesi adına tek bir söz söylemeyerek esas hedeflerini de açık etmiş oldu: Hedefleri, bu fonu “sermayeye teşvik” adı altında yağmalamaktır.
Salgın sürecinde işçi sınıfın, açlık ve ölüm ikilemi arasında, daha ağır sömürü koşullarına mahkum edildi. Sermayenin işçi sınıfının içindeki ajanları da bu koşullara göz yumdu. Sermayeye siper olma görevini üstlenen sendika bürokratları, kıdem tazminatı hakkının gaspı için de benzer bir rolle karşı karşıya. Sonuçta kıdem tazminatının gaspına karşı oluşabilecek en büyük tepki yine başında bu sendikal ağaların bulunduğu fabrikalardaki işçilerden bekleniyor. Tam da bu nedenle “kıdeme dokundurtmayız” gibisinen sözlerle işçilerin yanındaymış gibi gözüken sendika ağaları, işçileri aldatıp sermayeye siper olarak yangın söndürücü misyonunu oynamaya hazırlanıyor.
Toplantıdan sonra ağa takımından yansıyan ilk açıklamalar da bu durumu destekler niteliktedir. Türk-İş Başkanı sözde tepkilerini dile getirirken, bir yandan da görüşmelere devam etmeyi ve en büyük şef ile Cumhurbaşkanı ile görüşmeyi istediğini ifade ediyor. Bunca yıldır işçi sınıfı adına masaya oturup birçok hakkın gasp edilmesinde başrol oynayan Türk-İş ağası Ergün Atalay’ın kıdem tazminatının gaspında da bu rolü kaptırmamak ve “süreci öylece kapatmak” istediği çok açıktır.
Atalay kıdemle ilgili 3 şartları olduğunu belirtiyor: Kazanılmış hakların korunması, 30 gün üzerinden hesaplanması, kıdem oranının %8,33’ten aşağı düşmemesi… Ancak bu şartlar işçi sınıfının öfkesini dindirmek ve “Ben sizin için masadayım, siz bir şey yapmayın, bekleyin, gerisini ben hallederim” anlamına geliyor. Sözlerindeki samimiyetsizliği anlamak için çok gerilere değil, asgari ücret belirlemedeki çıkışlarına ve attığı kölelik imzasına bakmak yeterlidir.
AKP şefi T. Erdoğan’ın “İstihdam Kalkanı” açıklamasının ertesi günü, AKP şefleri ile sermaye ve sendika ağalarının alelacele toplantısı şunu gösteriyor: Bu şer üçlüsü, krizde oluşan faturayı tekrar işçi ve emekçilere kesmek için canhıraş çalışmaktadır. Bu saldırıları bizzat yaşayan, fabrikadaki ağır sömürü koşullarını etinde kemiğinde hisseden işçi sınıfı, sendika ağalarından medet ummak yerine kendi kaderini kendisi çizmelidir. İşçi sınıfının sırtındaki yükü ağırlaştıracak, baskı ve sömürüyü arttıracak bu saldırı paketini püskürtmenin yolu “sınıfa karşı sınıf” bakışıyla hareket etmekten geçiyor. Bunun ilk adımı, şer üçlüsünün planlarına karşı fabrikalarda bir araya gelmek, birlik zeminlerini oluşturmaktır.