“Ekende yok biçende yok, yiyende ortak Osmanlı!”. Osmanlı döneminden kalma bu halk deyişinde halkın yoksulluğuna, dönemin sosyo-ekonomisine ve Osmanlı’nın emekçileri sefalete mahkum eden ağır vergi politikalarına gönderme yapılmıştır. Osmanlı döneminde özellikle yoksul köylülerden alınan %10’luk “öşür vergisi” devletin en büyük gelir kalemlerinden birisidir. Bu vergi oranının Osmanlı’nın sonlarına doğru kimi zaman %50 düzeyine kadar çıktığı da görülmüştür. Osmanlı tarihi boyunca yoksul halk ve köylülerden haksız yere toplanan vergi ve haraçlara karşı gösterilen tepki ve isyanlar, bunun gibi pek çok deyiş ve nefesle anlatılagelmiştir.
Günümüzün AKP-MHP iktidarı ve bilumum sermaye politikacıları için de oldukça manidar olan bu deyiş, Osmanlı’dan günümüze egemen sınıfların sömürü politikasındaki vahşiliklerin benzerliğine işaret etmektedir. Bugün işçi-emekçiler ve yoksul kitleleri yok sayarak, sömürücü kapitalist sınıf için her türlü imtiyazı sağlayan kapitalist devlet mekanizması, kriz dönemlerinde ise “hepimiz aynı gemideyiz” yalanına yaslanarak “ortaklaşmadan ve fedakarlıktan” dem vurur. İşte bugün de benzer bir yöntemle, Orta Vadeli Program (OVP) adı altında yeni bir saldırı ve soygun politikası uyguluyor, krizin faturasını milyonlarca işçi ve emekçinin sırtına yıkmak istiyorlar.
Sermaye devletinin Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve temsil ettiği kapitalistler için kurtuluş, işçi-emekçi ve yoksullar için ise “acı reçete” olan Orta Vadeli Programın içinden “vergiyi tabana yayma”, “kemer sıkma” ve kamuda tasarruf paketi çıktı. Bu saldırı programına, ilk elden vergi zamları ve kamuda tasarrufla başlandı. Milli gelirin yaklaşık %70’ine tekabül eden ve geniş yığınlardan toplanan dolaylı vergilere zam yapıldı. Öte yandan, kamudan toplanan vergilerin kamuya harcanmasına kısıtlama getirildi.
Orta Vadeli Program milyonların üzerine “kemer sıkma” politikaları ve “tasarruf planları” ile karabasan gibi çökerken, kapitalistleri teğet geçerek vergi afları ve teşviklerle yeni rant alanları açtı. İstanbul Sanayi Odası (İSO) geçtiğimiz günlerde 500 büyük sanayi kuruluşunu açıkladı. Yayımlanan belgelerdeki verilere bakıldığında bu şirketlerin faaliyet kârı yaklaşık 1 trilyon liraya ulaşmış durumda. Öyle ki bu şirketler her bir işçi üzerinden yıllık ortalama 1 Milyon 166 bin lira kazanç sağlamışlar.
AFAD dahil pek çok kurumun bütçesinde kesintiye gidilirken, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumlarda herhangi bir tasarrufa gidilmemesi, saatte yaklaşık 81 asgari ücrete tekabül eden sarayın harcamalarında herhangi bir kısıtlama yapılmaması, danışmanların, müdürlerin, müdür yardımcılarının ve kendilerine bağlı pek çok kişinin çift ya da daha fazla maaş alması tasarruf planlarına dahil edilmiyor. Bu gerçekler bile tek başına, kendi şatafatları ve büyük şirketlerin olağan üstü kâr rekorları kırmasını hasır altı ederek “OVP programı ve vergiyi tabana yayma” politikasının tamamen işçi-emekçiler ile geniş yığınların sırtına yüklendiğinin kanıtıdır.
Milyonlarca kişi asgari ücret ile geçinmeye çalışırken “defalarca söyledik, zam olmayacak” diyecek kadar küstahlaşanlar kendilerine ve yandaşlarına zam yaparken tasarrufu akıllarına bile getirmiyorlar. Sermaye devletinin Hazine ve Maliye bakanı Mehmet Şimşek geçtiğimiz günlerde maaşına 49 bin lira, Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan ise 29 bin lira zam aldı. Asgari ücret açlık sınırının dahi altında iken “Türkiye’de asgari ücret düşük değildir” diyerek işçilerle küstahça dalga geçen ekonomi bakanı Mehmet Şimşek, emekli maaşı ile birlikte 1 ayda toplam 17 asgari ücretlinin maaşını tek başına alacak.
“İtibardan tasarruf olmaz” diyerek sırça köşklerde yaşayıp milyonluk lüks arabalarla poz veren, fakat öte taraftan krizin faturasını milyonların sırtına yıkmak için kırk takla atan yozlaşmış bürokratlar takımının, bu denli pervasız bir şekilde saldırıları hayata geçirebilmelerinin esas sebeplerden biri, işçi sınıfı ve geniş emekçi yığınların örgütsüzlüğüdür. Orta Vadeli Program ve azgınca sömürünün karşısına sınıf cephesinden henüz ciddi bir karşı koyuşun olmaması ise gelinen aşamada saldırıların daha da pervasız devam etmesine yol açacaktır. Sermaye devletinin acı reçetelerine karşı tek etkili panzehir, işçi sınıfının ve emekçilerin örgütlü mücadeleyi yükseltmesidir.
K. Torlak