Saray rejiminin portresi:

Dinciler, faşistler, generaller, şeriatçılar…

İşçi sınıfı ve emekçiler bu ucube rejime karşı örgütlü mücadeleyi yükseltene kadar, rejimin efendileri çirkinlik abidesi pozlarla gösteri yapmaya devam edecekler.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 06 Eylül 2024
  • 19:00

Sermaye sınıfının hizmetindeki siyasetçi, asker, bürokrat, çete başı, kontr-gerilla şefi, mafya babası, bazen de bizzat kapitalistler “ortak resim verme” diye tanımlanan “görselle mesaj iletme” yöntemini kullanırlar. Bu gibi durumlarda genellikle tehdit, meydan okuma, güç gösterisi, suçluların arkasında durma gibi mesajlar verilmek istenir. Kimi bağımlı ülke devlet başkanları ise, emperyalist ülkelerin başkan ya da başbakanlarıyla aynı fotoğraf karesine girmek için can atarlar. Örneğin AKP şefi Tayyip Erdoğan’ın özelde ABD Başkanı, genelde emperyalist ülke şefleriyle sırf aynı fotoğraf karesine girebilmek için harcadığı çabalar pek çok kez alay konusu olmuştur.

Kapitalistlerin kimi siyasetçilerle poz verme örneğini ise son olarak Ali Koç’un faşist partinin şefi Devlet Bahçeli ile görüşmesinde gördük. Bahçeli ile ortak poz veren Ali Koç, topluma, “sonuna kadar faşist partinin arkasındayız” mesajı verdi. Elbette kapitalistlerle onlara hizmet eden politikacıların zaman zaman görüştükleri bilinir. Buna karşın, olağan koşullarda az-buçuk eli-yüzü düzgün bir kapitalist Bahçeli gibi bir figürle aynı karede görünmekten kaçınır. Zira her ağzını açtığında etrafa tehdit ve hakaretler savuran, şoven-ırkçılığın uçlarında dolaşan, kimi zaman ne dediği anlaşılmayan, tabir caizse siyaset dünyasının ucubesi sayılabilecek bir tiple, pek çok kapitalist aynı fotoğraf karesine girmekten kaçınır. Tüm bunlara rağmen poz veriyorsa eğer, “biz bu zihniyetin arkasındayız” tutumunu ilan etmek içindir.

***      

AKP şefi Erdoğan’ın poz verme merakı, ABD başkanlarıyla aynı kareye girme düşkünlüğünden ibaret değil elbet. O, şov yapmak, tehdit etmek, meydan okumak, “Güçlü lider” havası estirmek gibi mesajlar vermek için bu yönteme başvuran biri. Merkezinde kendisinin yer aldığı fotoğrafları yayınladığında, ilkin “en büyük şef” olduğunu ilan ediyor. Bu, her fotoğrafla verilmek istenen ilk mesajıdır. Ancak esas olan kareye aldığı kişilerle tasarladığı mesajı topluma vermektir.

Dinci-ırkçı rejimin kendi ideolojisine göre bir tarih anlatısı oluşturma çabaları yeni değil. Gülen cemaati ile birlikte işe peygamber Muhammed’in doğum gününü kutlamakla başlamışlardı. Bir dönem “Kutlu doğum haftası” düzenlemek çok revaçtaydı. Buna fetih tarihleri, Padişahlarla ilgili sahte anlatılara dayandırılan bazı yıldönümlerinin anılması eklendi. Son olarak ise Malazgirt’e uzandılar.

AKP şefi Malazgirt Zaferi’nin önemini yeni keşfetmiş olmalı ki, bu olayın yıldönümü olduğu varsayılan günde bir anma organize etti. Bu anmanın 30 Ağustos Cumhuriyet Bayramı öncesine denk gelmesi ise, doğal olarak farklı tartışmalara neden oldu. Olayın kendisi tartışılırken, saray rejiminin yandaş medyaya servis ettiği bir kutlama fotoğrafı tartışmalara farklı boyutlar kattı.

Fotoğrafta AKP, MHP, BBP, Hüda-Par şefleri ile Hava ve Deniz Kuvvetleri komutanı generaller yer aldı. Eksik olduğu görülen figür ise Doğu Perinçek oldu.

Fotoğrafla verilmek istenen mesajı, doğal olarak farklı şekillerde yorumlayanlar oldu. Generallerin karede yer alması ise eleştirilere neden oldu. Politik mesaj veren, içinde dincilerin, faşistlerin, şeriatçıların bulunduğu bir karede ne aradıkları soruldu generallere. Kimileri Kara Kuvvetleri Komutanı generalin neden orada bulunmadığını sorguladı vb… Fotoğrafı, “rejimin portresi” olarak değerlendirenler de oldu. “Portreye” yüklenen anlamlar farklı olsa da bu tanımlamanın tabloya uygun düştüğünü belirtmek gerek.

Generaller dışındaki figürler, Perinçek’in de dahil olduğu bu tür pozları daha önce de vermişlerdi. Ancak Malazgirt vesile edilerek tertip edilen bir seremonide kareye generallerin de dahil edilmesi, görüntüye farklı bir boyut kattı. Nitekim generaller, yayınlanan ikinci karede görünmediler. Bu ise “yetişemedikleri için” diye izah edildi. Trafiğe takılmışlar demeye getirdi sarayın görevlileri. Oysa biliniyor ki, ülkede “devletliler” takımı trafiğe takılmaz. Onlar geçiyor diye oluşan trafik o güzergahları kullananlar için bir eziyete dönüşür. Belli ki tartışmalar, generalleri ikinci karede poz vermekten alıkoymuş. Tabi ikinci karenin pek bir önemi yoktu. Zira ilkiyle istenen mesaj muhataplarına iletildi nasılsa.

***

Fotoğraf, sermaye sınıfının çıkarlarını korumaya endeksli politikalarla yüz yıllık sürede inşa edilen ucube rejimin portresidir. Dinciler, faşistler, şeriatçılar, ırkçılar ve onların yanına iliştirilmiş generaller. Bu tabloya mafya babaları, çete başları, tarikat şeyhleri de eklenmeliydi. Gerçi portrede yer verilmeyenlerle ortak poz verenlerin zihniyetleri arasında çok da bir fark yok. Bu bileşim kapitalistleri memnun etmiş olmalı. Zira onlar ve düzenleri her tür ilerici birikime, harekete, mücadeleye, hakka, hukuka azgınca saldırdılar. Bu yöntemle hem sömürü düzenlerini korudular hem işçi sınıfı ve emekçileri sefaletin en derinine iterek servetlerine servet kattılar. Orta çağ artığı zihniyete dayalı ideoloji ile toplumu kontrol altında tutmaya çalışıyor, bunun yetmediği yerde sivil ya da resmi faşistlerini öne sürüyorlar.

Aslında “modern” bir kapitalist için bu fotoğrafla temsil edilmek tercih edilebilecek bir şey değil. Ancak sistemin bekası ve artı-değer sömürüsünden elde edilen kârın devamı her şeyin üstündedir. Sınıfsal çıkarlarına hizmet ettiği sürece dincilik de faşistlik de şeriatçılık da makbuldür.

Burada esas soru işçi sınıfı ve emekçilerin, “portresi” bu olan ve kendilerini sefaletin en derinine iten bu rejime daha ne kadar tahammül edecekleri noktasında düğümleniyor. Saray rejimi, tam bir pişkinlikle “ben buyum” diyor. Bu, bir tür küstahça meydan okumadır aynı zamanda. İşçi sınıfı ve emekçiler bu ucube rejime karşı örgütlü mücadeleyi yükseltene kadar, rejimin efendileri çirkinlik abidesi pozlarla gösteri yapmaya devam edecekler.