Son yıllarda nerede içinde kadın işçilerin olduğu bir işçi direnişi olsa kadın işçilerin enerjisi, militanlığı, kararlılığı öne çıkıyor. Yaşanan çifte sömürü karşısında mücadeleye adım atan kadın işçilerin duruşunda hem sınıfsal hem cinsel baskılara karşı birikmiş öfkenin dışavurumunu görebiliyoruz.
Cinsel tacizlere, yok sayılmaya, tehditlere, fazla mesai dayatmasına, ekonomik ve psikolojik şiddete, sarı sendikanın ihanetine öfke duyan kadın işçiler, kendilerine dayatılan tüm baskılara karşı mücadele ediyorlar. Her bir direnişte kadın işçilerin hayatında ve bilincinde yaşanan değişimlere tanık oluyoruz. Son bir aydır gün be gün kararlılığı ve militanlığıyla gözümüzün önünde Özak Tekstil direnişi yaşanıyor. Bu direnişte de kadın işçileri en önde görüyoruz.
Özak Tekstil’i izlerken aklımıza mücadelelerinin 10. yıldönümüne yaklaştığımız Greif çuval fabrikasındaki kadın işçiler geliyor. Bilmeyenler veya hatırlamayanlar için Greif fabrikasında 60 gün süren fabrika işgali sırasında kadın işçilerin değişim ve dönüşümünü -ve elbette nice işçi direnişini- öğrenmeleri veya hatırlamaları, Özak Tekstil’de yaşananları tarihselliği ve bütünlüğü içinde anlamayı sağlayacaktır.
Urfa’dan bir çıkış ve sert sınıf çatışması
Son dönemlerde tekstil işçilerinin eylemleri denilince gözümüz hep Antep’teydi ama bir aydır Özak Tekstil işçileri Urfa’daki yılların boğucu sessizliğini dağıtıyorlar. Yılların sessizliği yıllardır biriktirilen öfke demektir. Bu birikim, mücadelenin açtığı alanda kendini gösterdi. Sermayeye hizmet eden bir sendikayı def etme çabasının sadece üyelikten istifa etmek olmadığını, Özak sermayesi başta olmak üzere sermaye sınıfıyla çetin bir çatışmanın orta yerine dalmak olduğunu bu örnek bir kere daha gösterdi.
Urfa’nın organize sanayi bölgesindeki Özak Tekstil işçileri, saraya bağlı ve bağımlı sapsarı Hak-İş Konfederasyonu sendikalarından Öz İplik-İş’in ihanetlerine istifa ederek yanıt verdiler. Ardından BİRTEK-SEN’e üye oldular. Hiçbir hakkı verilmeyen işçiler, patrondan çok patron yerine her türlü görevi yüklenmiş sendika yöneticisi olarak karşılarına dikilmiş düşkün ağa takımının baskısına maruz kaldılar/kalıyorlar.
İşçiler sorunlarını sendikaya taşıdıklarında duymazdan gelen, yanı sıra beğenmeyene kapıyı gösteren sermaye uşağı ağalar kontrolündeki Öz İplik-İş’ten kurtulmanın yolunu arıyor. Hak gaspı, sendikal ihanet ve baskı, uzun çalışma saatleri, tacizkar tutumlar yaşanırken Şireci’deki mücadele ve buradaki BİRTEK-SEN’in yaklaşımı işçilerin dikkatini çekiyor ve bağlantı kuruyorlar. Bu adım ardı sıra istifa ve yeni bir sendikada örgütlenerek kapitaliste karşı hak arama mücadelesini yükseltmenin kapılarını açıyor.
Özak sermayedarı, işçilerin sendika ağalarına karşı attıkları adımı, kendisine karşı girişilmiş bir eylem olarak algılıyor ve anında karşı saldırıya geçiyor. Öncü bir işçi işten atılıyor ve bunun üzerine işçiler 27 Kasım’da üretimi durduruyor. Üst üste jandarma saldırısı, gaz, cop, gözaltılar yaşandı/yaşanıyor. Jandarmanın sokakları kapatmasına, valiliğin eylemleri yasaklayan kararlarına, fiili saldırılara rağmen geri adım atmıyor işçiler. Bir çıkış ve sertleşen mücadelede iki sınıfın karşı karşıya gelişi devam ediyor.
Özak sermayesini büyüten direnişçi kadınların bir başka gücü
Özak sermayesi Özak işçilerinin emek-gücünü sömürerek büyüdü, en çok da kadın işçilerin. Asgari ücretle çalışan işçiler, ürettikleri bir pantolonun yurtdışında en az 49 Euro’ya satıldığını ve dakikada bir pantolon ürettiklerini anlatıyorlar. Güneşi görmeye hasret kaldıklarını söyleyen kadın işçiler, gece dörtlere kadar çalıştırılıp servisle evinin önünde değil mahallenin ıssız bir yerinde indirildiklerini, sürekli hakarete ve tehdide maruz bırakıldıklarını anlatıyorlar. Düşük ücretin yanında uzun çalıma saatleri ve tacizkar tutumlar, tekstil işçisi kadınların en çok yaşadığı sorunlar. Elbette mesai kadınlar için evlerine gittiklerinde de devam ediyor.
Çalışırken yaşanan sorunların yanı sıra başlattıkları mücadeleyle de yeni sorun alanları kadın işçiler için oluşuyor. Hayatta üzerine birçok iş yıkılan kadın işçiler için mücadeleye katılmak birçok zinciri kırmayı da gerektirir. Özak’ta eklenen bir zorluk ve bununla birlikte bilinç kırılması halkası da şu oluyor: yıllardır kendilerini ve ülkeyi koruduğunu sandıkları jandarmanın, gerçekte kapitalistlerin çıkarlarını koruyan bir zor aygıtı olduğunu yaşayarak öğreniyorlar. Müftülüğün de devreye girdiği, direnişçi işçileri camiden çıkardığı, ildeki din yetkilisinin kapitaliste destek verdiğini gördüler. Yani kapitalist, kolluk kuvvetleri ve din adamı kılıklı düşkün tiplerin işçi sınıfı karşısında bir cephe oluşturduklarını gördüler.
Mücadelenin, direnişin içinde yer alan kadın işçiler, o güne kadar maruz kaldıkları ataerkil baskının başka bir görünümüyle de karşılaştılar. Aileler aranıyor, ailelere yapılan “şikayetlerle” baskı oluşturulmaya, direniş alanına giden kadın işçilerin “lekeleneceği” algısı yaratılmaya çalışılıyor. Bu gerici cendereyi parçalamak kadın işçilerin mücadelesine farklı bir boyut katıyor. Artık hem kan emici kapitaliste hem gerici baskılara karşı direnmeleri gerekiyor. Birçok yerde buna benzer sorunlar yaşansa da Urfa gibi kadınlar için yaşamın daha kapalı ve gerici ablukanın yoğun olduğu bir yerde mücadele daha zorlu yaşanıyor.
Buna benzer bir örneği de Novamed’de yakından görmüştük. Kadın işçilerin grevde kalmalarını sağlamak için kendileriyle beraber ailelerinin, hatta tüm akrabalarının ve mahallelilerin bakış açılarını dönüştürecek kapsamda bir çalışma yürütmek gerekmişti. Bu bağlamda bakılması gereken bir diğer öğretici örnek ise Greif direnişindeki kadın işçilerin işgal fabrikasında gün be gün daha örgütlü bir tutum içerisine girerek ve kendi özgün örgütlenmelerini oluşturarak erkek sınıf kardeşleriyle bütün cinsiyetçi ön yargıları aşmayı başarmışlarıydı.
Özak Tekstil’in kadın işçileri sendika değiştirme, işten atılma, üretimi durdurma, direnişe geçme, jandarma saldırısına-gözaltı terörüne maruz kalma, gerici baskıların üstesinde gelme gibi çok yönlü bir kuşatmaya karşı direniyorlar. Gerici baskı ve zorbalığa karşı gün be gün mücadele etmek kadınların güç ve özgüvenlerini arttırdığı gibi direnişi de güçlendiriyor. Üretimden gelen güç boyun eğme halinde sermayeyi büyütürken, başkaldırı ve üretimi durdurduğunda ise mücadeleyi güçlendiriyor. Özak ve son dönemin yaygınlaşan direnişleri ve direnişlerin ön saflarındaki kadın işçiler, sınıf mücadelesinde yüklenilmesi gereken alana işaret ediyor. Kadın işçilerin örgütlenmesi değişimin ve dönüşümün sağlanması; kapitalist sömürü ve ataerkil zihniyetin egemenliğinin yıkılması için olmazsa olmaz ön koşullardan biridir.