Tek adam rejiminin politikaları her alanda iflas etmiş durumda. Ekonomik kriz her geçen gün derinleşiyor. İşçi ve emekçilerin yağma, talan, sömürü düzenine karşı öfkesi büyüyor. Yerel seçimlerde açığa çıkan tablo işçi ve emekçilerin bu rahatsızlığının bir yansımasıydı. İktidar ayakta kalabilmek için faşist baskı ve zorbalığın, savaş çığırtkanlığının, sosyal yıkım politikalarının dozunu arttırıyor. İşçi ve emekçiler için durum bu iken düzen siyasetinde “yumuşama”dan, “normalleşme”den bahsediliyor. Düzen muhalefetinin temsilcileri tek adam rejiminin şefiyle bir araya geliyor, el ele pozlar veriyorlar.
Sözde “yumuşama”, “normalleşme” denen şeyin işçi ve emekçilere yönelik saldırılar ve kirli savaş politikalarında el sıkışmak anlamına geldiği ise attıkları her adımla belirginleşiyor. Sömürü, şiddet, baskı sarmalında kadınlar ise adeta yaşam savaşı veriyorlar, hayatları her gün daha fazla cehenneme çevriliyor. En ağır fatura ise her zaman olduğu gibi işçi ve emekçi kadınlara kesiliyor.
Kölece çalışma koşulları gündemde
Sarayın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek sermayedarların talepleri doğrultusunda Orta Vadeli Programı (OVP) hayata geçirmek için kolları sıvamış durumda. OVP ile güvencesiz, esnek çalışma, düşük ücretler adım adım genel çalışma biçimi haline getirilmeye çalışılıyor. Sarayın harcamalarından, sermayedarlara verilen teşviklerden bir kesinti bile yapılmazken ‘tasarruf’ adı altında emekçilerin kazanılmış haklarına göz dikiyorlar.
Kölece çalışma koşullarını en kolay kabul ettirecekleri kesim olarak ise kadınları görüyorlar. Geçtiğimiz haftalarda yayınlanan “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı”nda açık bir şekilde kadınlar için ev eksenli çalışma modeli tanımlanıyor. Böylece çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakımı kadınların üzerine yıkılmaya devam ederken, düşük ücretlerle sendikasız, güvencesiz ve esnek çalışma, kadınlar için ‘genel çalışma modeli’ haline getirilmek isteniyor.
OVP ile derinleştirilen sömürü politikalarının karşısında direnebilmek için işçi kadınların fabrikalarda, işyerlerinde bir adım öne çıkıp örgütlenmek, mücadele etmekten başka bir yolları bulunmuyor. Lezita’da hakları için greve çıkan kadın işçiler, taban maaş hakları, güvenceli çalışma ve eşit işe eşit ücret talebi ile direnişe başlayan özel sektör öğretmeni kadın emekçiler, mücadele konusunda tüm kadın işçilere yol gösteriyor.
Kazanılmış hakların tırpanlanması için fırsat kolluyorlar
Esnek ve güvencesiz çalışma kadın işçiler için genel çalışma modeli haline getirilmeye çalışılırken, tek adam rejimi kadınların kazanılmış haklarını tırpanlamaya yönelik icraatlarını da sürdürüyor. Buldukları her fırsatta “ailenin kutsallığı” laflarını ön plana çıkartıp kadın düşmanı politikalarının üzerini örtmeye çalışıyorlar. 9. Yargı Paketi’nde de “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı”nda da ailenin korunması adı altında kadınlara yönelik saldırıları hayata geçirmek için planlar yapıyorlar.
İstanbul Sözleşmesi’ni fesh eden AKP-MHP rejimi, 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”u iptal etmek için de fırsat kolluyor. 9. Yargı Paketi’nde de buna yönelik adımlar mevcut. AYM kararı ile kadınların evlendikten sonra kendi soyadlarını kullanamamaları Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı bulunmuştu. Ancak pek çok başka örnekte olduğu gibi bu AYM kararı da 9. Yargı Paketi’ ile hiçe sayılıyor. “Aile birliğinin korunması” adı altında kadınların evlenmeden önceki soyadlarını kullanması engellenmek isteniyor.
9. Yargı paketinde kadına yönelik şiddetin önünü açacak, teşvik edecek maddeler var. Paket’te “tazyik hapis” kararına itiraz yolu açılıyor. Böylece 6284 sayılı Kanun kapsamında tedbir kararlarına uymayanlar için verilen hapis cezalarına itiraz edilebilecek. Mevcut haliyle dahi tam olarak uygulanmayan caydırıcı nitelikteki hapis uygulaması böylece tamamen kaldırılmaya, 6284’ün içi boşaltılmaya çalışılıyor. Diğer yandan 9. Yargı Paketi’nde geçen “etki ajanlığı” ile ‘devlet güvenliği’ adı altında pek çok temel hak ve özgürlüklere, örgütlenme hakkına yönelik saldırılar gündeme getiriliyor. Kadın örgütlerinin de bu saldırılardan payına düşeni alacağını öngörmekte bir güçlük yoktur.
Kadın düşmanı politikalar karşısında da kadın işçilerin bir adım öne çıkmak hem kazanılmış haklarını korumak hem de daha fazlasını kazanmak için mücadele etmekten başka bir seçeneği bulunmuyor. Saldırıyı püskürtmek ve kazanmanın yolu ise tek adam rejiminin faşist baskı ve teröründen etkilenen tüm toplumsal kesimlerle birlikte mücadele etmekten geçiyor.
Savaş ve saldırganlık politikaları tırmandırılıyor
Kadın düşmanı politikalarını hayata geçirmek için kolları sıvayan tek adam rejimi bir yandan da Kürt halkına yönelik savaş ve saldırganlık politikalarına devam ediyor. Bunun için sınır ötesi saldırılara hazırlanıyor. Diğer yandan hem “timsah gözyaşları” döküyor hem siyonist İsrail’le her türlü askeri, ticari, akademik ilişkiyi sürdürerek Filistin’de yaşanan soykırıma destek oluyor. Kirli savaş politikalarının en ağır faturasını savaşın olduğu coğrafyalarda kadınlar ve çocuklar ödemeye devam ediyor. Kirli savaş politikalarını içeride, mücadele eden tüm kesimlere yönelik baskı, gözaltı, tutuklama terörü tamamlıyor.
Ancak kirli savaş, şiddet ve baskıyla ayakta durmaya çalışan tek adam rejimi ne yaparsa yapsın mücadeleyi bitiremiyor. Seçimlerin hemen ardından Van’da, şimdi Hakkari’de kayyım saldırısına karşı en önde kadınlar olmak üzere Kürt halkı direnmeye devam ediyor. Geride bıraktığımız Taksim 1 Mayıs’ında da en önde kadınlar barikatları zorlamıştı.
Bu kokuşmuş sermaye düzenine karşı mücadeleye öncülük eden devrimci kadınlar gözaltılara, baskılara, tutuklamalara boyun eğmiyorlar. İnsanca yaşanabilecek bir dünya için, sosyalizm için mücadele etmeye devam ediyorlar. Onların yükselttiği mücadeleye tüm işçi kadınlar omuz vermeli, insanca yaşanabilecek bir dünya için mücadelede bir adım öne çıkabilmelidirler.
Özetlemeye çalıştığımız tablo özelde kadın işçilerin genelde işçi sınıfının karşı karşıya olduğu sorunların çok boyutlu olduğunu gözler önüne seriyor. İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları olarak sermaye düzeninin topyekûn saldırılarına karşı işçi kadınları bir adım öne çıkmaya, güvenceli çalışma ve yaşam için mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.
İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları