2022 yılı 1 Mayıs’ı geride kaldı. Bu yılki 1 Mayıs, hayat pahalılığının arttığı, sömürünün katmerleştiği, yoksulluğun derinleştiği, faşist baskı ve terörün tırmanışta olduğu bir atmosferde geçti.
Son iki yıldır pandeminin gölgesinde geçen 1 Mayıslar, bu yıl birçok yerde işçi ve emekçilerin alanlara çıkmasıyla kutlandı. Pandeminin ve derinleşen ekonomik krizin yarattığı yıkım, işçi ve emekçilerde hoşnutsuzluğun birikmesine neden olurken, bu öfkenin örgütlü ve güçlü bir şekilde 1 Mayıslara yansıması beklenir. Sermaye diktatörlüğünün gemiyi azıya aldığı bir dönemde, işçi sınıfının sermayeye karşı mücadelesinin simgesi haline gelen 1 Mayıslar bu dönem daha da önem arz etmiştir. Fakat 2022 1 Mayıs’ında ortaya çıkan tabloya baktığımızda, işçi sınıfının öz örgütleri olan sendikalar nezdinde bu durum içler acısıdır. Özellikle HAK İŞ ve TÜRK İŞ konfederasyonlarının ağaları, adeta 1 Mayıs hiç yokmuş gibi davranış sergilemeleri mevcut sendikal düzenin tablosunu anlamak için yeterli bir veriyi bize vermektedir. 1 Mayıs öncesi işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşulları ile açıklamalarda bulunduklarında bile 1 Mayıs’ı gündeme dahi getirmedikleri görülmüştür.
İşçi sınıfının burjuvaziye karşı gücünü gösterdiği 1 Mayıslar, aradaki güçler dengesi için turnusol kâğıdı işlevi de taşımaktadır. İşçi sınıfı ne kadar örgütlü ve sınıf bilincine sahipse 1 Mayıslar da o kadar güçlü geçmektedir. İşçi sınıfı örgütsüz ve dağınık bir tabloda ise o zaman da alanlarda dağınık ve zayıf bir görüntü ortaya çıkarmaktadır. Emek ve sermaye çelişkisinin daha da keskinleştiği, işçi ve emekçilerin adeta burnundan soluduğu bir zamanda, burjuvaziye karşı tavizsiz olunması ve mücadelenin de bir o kadar sertleşmesi beklenmektedir. Böylesi bir havada geçmesi gereken 1 Mayıslar da işçi sınıfının sergileyeceği kararlı duruş ile burjuvaziye korkularını büyütmesi anlamına gelecektir. Fakat sendikal bürokrasinin uğursuz rolünün de etkisi yüzünden işçi sınıfı örgütsüz, dağınık ve burjuva ideolojisinin güdümünden bir türlü kurtulamamaktadır. Bu nedenle bu 1 Mayıs’ta da ilerici ve devrimci öznelerin sergiledikleri çaba ve özveri dışında sendikaların çoğu günü kurtarma derdindeydi.
Kendisini 1 Mayıs’ın tek sahibi olarak gören DİSK, kendince bu yıl görkemli bir 1 Mayıs’a imza attığını düşünebilir fakat miting alanlarında yansıyanlar aksini söylemektedir. 1 Mayıs’ın ön günlerinde DİSK yöneticilerinin basına görüntü verdikleri bildiri dağıtımları dışında, üye işçilerini ne kadar 1 Mayıs’a hazırladıkları ise DİSK kortejlerindeki ortaya çıkan zayıf görüntü ile anlaşılmaktadır. 1 Mayıs, Birleşik Metal-İş Gebze şubeleri ve Genel İş’in bazı şubeleri dışında bir ön hazırlığa konu edilmemiş ve bu sendikaların dışında geri kalanların miting alanlarına zayıf katılımları olmuştur. DİSK’e bağlı sendikalar hemen hemen ülkenin birçok yerinde alanda yerini almıştır fakat bu da sendika yönetimin etrafında yer alan işçilerle ile birlikte 1 Mayıs’a duyarlı olan işçilerin katılımıdır.
Bu yıl bayram arifesine denk gelen 1 Mayıs için sendikacılar serzenişte bulunarak alana kimseyi taşımayacaklarını ileri sürmüştü. Birçok yerde tatil nedeniyle memlekete gidecek işçilerin çok olduğu bahanesine sığınarak ilk baştan itibaren olumsuz bir hava sergilediler. DİSK, 1 Mayıs’a katılmaları için işçileri ikna edici bir tutumdan uzak dururken, TÜRK- İŞ daha da ileri giderek arifeyi bahane etmiş ve 1 Mayıs kutlamalarının yapılmayacağını ve kutlamaları şubelerin inisiyatifine bıraktığını söylemiş oldu. 1 Mayıs günü ise Türk-İş’e bağlı Petrol-İş, Kristal-İş, Belediye-İş, Tek Gıda-İş, TÜMTİS gibi bazı sendikalar çeşitli sanayi kentlerinde sınırlı sayıda da olsa işçileri alana taşımış oldu. Türk Metal ve TEKSİF gibi sendikalar da gerici tutum takınarak alanda hiç görünmediler.
AKP rejiminin savunucusu ve politikalarını işçilere taşıyan Hak-İş ise önceden açıkladığı şekilde dijital ortamlarda yaptığı çeşitli paylaşımlarla günü geçiştirdi. Öz İplik-İş çeşitli kentlerde sendika yönetimini aşmayacak şekilde 1 Mayıs bildirisini okudu. Çelik-İş ise Gebze’de sınırlı sayıda alana çıktı. Sendikalaştıkları için işten atılan ve aylardır direnişte olan Acarsoy Tekstil işçileri alanda yerlerini aldı. Onun dışında büyük bir sessizliğe bürünen Hak- İş, yine üzerine düşeni yapmış işçi sınıfının mücadele günü 1 Mayıs yerine işçilerinin dini duygularını sömürerek “ramazanlarını” kutlayarak ihanetlerine bir halka daha eklemiştir.
İşçi sınıfını sermaye adına denetim altında tutan ve onların ajanları gibi çalışan, sendikalarımızın üzerlerine çöken bürokratlar varlık alanı bulduğu sürece 1 Mayıslar’ın da amacına uygun şekilde geçmesi beklenemez. Sadece işçilerden gelen aidatlara bakan ve sendikaları babalarının çiftliği gibi gören bu bürokratlar, işçilerin ayağına takılan prangaları daha da kalınlaştırmak dışında bir işe yaramamaktadırlar. İşçi sınıfının, bilincinin gelişmesi, mücadele azminin artması da, tabandan örgütlülüklerini arttırması ise tersinden sendikal bürokrasinin sınıfa hakimiyetini bitirecektir. Bu nedenle tarihsel ve sınıfsal 1 Mayısları yaratmak için mevcut sendikal düzenle hesaplaşmak gerekmektedir ama bununla beraber de işçi sınıfının bilincinin geliştirilmesi ve örgütlülüklerini güçlendirmekten geçmektedir. Bunun için de öncü işçilere iş düşmektedir. 1 Mayıs geçmiş olabilir, ancak sömürü ve kölelik devam ediyor. 1 Mayıs’tan alınan güçle mücadeleyi büyütmeli ve tabandan yükselecek sınıf hareketini ilmek ilmek örmek gerekiyor.