Sermayenin ve sendikal bürokrasinin satış ve kölelik düzenine karşı yeni metal fırtınalar yaratmak; ilkelerden ödün vermeden, sınıf bilincimizi güçlendirerek ve mücadeleyi ilmek ilmek örerek başarılabilir.
2015 Mayıs`ında Türkiye işçi sınıfı şahsında Bursa’daki metal işçileri, eşine az rastlanır bir mücadeleye imza attı. 2015 yılı Toplu İş Sözleşme sürecinde Bosch işçilerinin Türk Metal-MESS ittifakına karşı yılları bulan mücadeleleri nispeten ileri bir sözleşme imzalanmasını sağladı. Bosch işçileri Türk Metal`i fabrikadan silmek ve Birleşik Metal`e geçmek için yoğun bir emek ve mücadele ortaya koydu. Ancak, bir yandan Birleşik Metal`in basiretsizliğinden, bir yandan da Türk Metal, Bosch ve sermaye iktidarı arasında sıkışan işçilerin "sınıfa karşı sınıf" ilkesinden ve "fiili-meşru-militan" bir mücadele tutumuna uzaklığından kaynaklı Türk Metal`e geri dönüldüğü bir süreç yaşanmıştı.
Bosch sözlşemesinin imzalanmasının ardından, Renault, Tofaş, Coşkunöz, Mako, Ototirim gibi onlarca fabrikadan, sanayi kentlerine yayılan bir mücadelenin önü açıldı. Söz ve eylem sırası metal işçilerindeydi. 1998 sözleşmesi sürecinde alınan yenilginin de bir rövanşı niteliğindeydi 2015 metal fırtınası.
1998'de politik ve pratik açıdan yol gösterici bir güçle buluşamamak yenilginin en büyük nedenlerinden birisiydi. 2015'de ise sınıf devrimcileri şahsında MiB`in varlığı, metal işçisinin önünün açılmasını sağlayan en büyük etken oldu.
Sınıfa karşı sınıf tutumu; söz, yetki, karar işçilere anlayışı ve fiili, meşru, militan mücadele çizgisinin Bursa metal işçilerindeki karşılığıydı metal fırtınası. Tüm eksikliğine rağmen… Metal işçileri her renkten sendikal bürokrasinin ağzında sakıza dönmüş olan fiili, meşru mücadeleyi pratiğe dökerek "olmaz, yapılamaz, maceracılık" diyenlerin suratına bir tokat gibi vuruyordu.
Grevlerin sermaye iktidarı tarafından yasaklandığı bir dönemde (bu süreçte Birleşik Metal İş üyesi işçilerin 29 Ocak 2015'de yasaklanan grevi gündemdeydi) Bursa`daki metal işçileri yasalara ve yasaklara takılmadan fiili grevlerin ateşini yaktılar. Bu sayede milyonlarca işçiye bizzat sendikal bürokrasi tarafından unutturulan işçi sınıfının üretimden gelen gücü hatırlatılmıştır.
14-15 Mayıs 2015: Fiili, meşru mücadele!
Renault yönetiminin işçilerin taleplerine kulak tıkamasına karşı Renault işçileri hep bir ağızdan "içeri giriyor muyuz arkadaşlar? Hayır!" diyerek yanıt verdiler. İşte bu taban iradesidir. Her renkten sendikal bürokrasinin işçilere unutturmak istediği budur… Bu çıkış kendiliğinden, doğal patlamanın sancılarının mart-nisan aylarında hissedilmesi ile birlikte sınıf devrimcilerinin yoğun çabasının karşılık bulmasıdır.
5 bin işçi tek yürek olmuş; Tofaş, Coşkunöz, Mako, Delphi gibi onlarca fabrikadan binlerce işçinin yüreği birleşmişti artık. Bu birliği sağlayan Türk Metal-MESS`in satış düzenine biriken öfke idi. Yeter ki mücadele isteği olan işçilerin önü açılsın. Metal fırtınası birkez daha göstermiştir ki yasaları belirleyen, gücü elinde tutandır. Binlerce işçi tek bir yürek, tek bir yumruk gibi hareket edince sermayenin yasaları yerle bir edilebiliyor. Renault, Tofaş gibi dünya devi haline gelmiş fabrikalarda işçiler üretimi fiili olarak durdurabiliyor. Bu güç, bu güven işçi sınıfının gerçek kimliğinin sadece bir yanıdır. Bunu tamamlayacak olan da "sınıfa karşı sınıf" duruşu ve sert mücadelelere hazır "direnişçi militan" kimliğin sınıf bilinciyle kuşanmasıdır.
Bu temel gerçeklerden biri eksik oldu mu kaybetmek kaçınılmazdır:
-Söz, yetki, karar işçilere.
-Fiili, meşru, militan mücadele hattı.
-Sınıfa karşı sınıf tutumu.
İşte bu üç temel unsuru fabrikalar zemininde hayata geçirmek, yıkılmayacak yeni metal fırtınalar yaratacaktır.
Bu açılardan baktığımızda, 15 Mayıs 2015 çıkışı her şeyiyle büyük bir deneyim olarak yeni metal fırtınalara nasıl hazırlanmamız gerektiğini göstermektedir.
Düşünün; Renault, Tofaş, Coşkunöz, Delphi, Ototirim önündesiniz ve gemileri yakmışsınız. Olmaz denilen yapılmış, kağıttan kaplan olan Türk Meyal ve sermayedarlar küçüldükçe küçülmüş, metal işçisi devleşmiştir. Gücünüzü yasalardan değil, haklılığınızdan almışsınız ve sermayenin kalbini durdurmuşsunuz. Ancak, fiili olarak çıktığınız bu yol sınıf bilinci ile birleşememişse her türlü saldırıya açıksınız demektir. Gerçek bir hak mücadelesi ve direnişçi, militan sınıf kimliğimizin esnetilmesi ise bizi tekrar zincirlerle bağlı köleler haline getirir.
Renault`ta, Tofaş`ta, Coşkunöz`de bunları defalarca yaşamadık mı? Bu büyük eylem sırasında bile fabrikaların içinde tuvaletler kapatılıyor, sular kesiliyor, kumanyalar verilmiyor, sermayenin koruması olan emniyetin her dayatması kabul ediliyor, desteğe ve dayanışmaya gelenler engelleniyor ve gemileri yakan bizler sessizce bu dayatmaları kabul ediyoruz. Bu dayatmalara karşı koyulamadığı için direnişler zamanla zayıfladı, daraldı ve kendi içine kapandı. Sınıf bilincinin ve direnişçi, militan kimliğin zayıflığı Renault`ta Birleşik Metal’in, Tofaş`ta ise Çelik İş bürokratlarının elini güçlendirdi. Sonuçlarını ise hepimiz yaşayarak görmüş olduk.
Sermayenin ve sendikal bürokrasinin satış ve kölelik düzenine karşı yeni metal fırtınalar yaratmak, belirttiğimiz ilkelerden ödün vermeden, sınıf bilincimizi güçlendirerek ve mücadeleyi ilmek ilmek örerek başarılabilir.
B. Ufuk